Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '10

 
Kategori
Blog
 

Sözcükleri yerinde kullanmak!...

Sözcükleri yerinde kullanmak!...
 


Dil yanlışı, bir başka deyişle anlatım bozukluğu yapmayı, bilinçli yapılan bir eylem olarak düşünemeyiz. İnsanların, böyle durumlarda “yanlış” yapmalarını düşünmek, mümkün değildir.

Bu gibi durumlarda “yanlış” yapma, ya farkında olmamamdan, dalgınlıktan ya da “yanlış”ı “doğru” bilmeden kaynaklanır. Kişi, birinci durumda, farkına vardığı an, bir düzeltme yapar; ama ikinci durum, ancak “öğrenme” ile giderilir.

Günlük yaşamda, ister konuşmada olsun, ister yazmada, dili, sözcükleri yanlış kullanma, sıkça rastlayacağımız durumlar oluyor. Kişi, bir sözcüğü yanlış kullansa da, karşısındaki, o sözcüğün kullanıldığı cümlede ne anlama geldiğini değil de, konuşanın ne demek istediğini anlıyor.

Ama ben, çoğu kez, karşımdakinin ne demek istediğini değil de, söylediğinin ne anlama geldiğini anlıyorum, ona göre yanıt veriyorum.

Bundan yıllar önceydi, 1. MC zamanı, sürgün yerimi Tarsus’a yakın bir yere değiştirmek, kısacası, tayin yaptırmak için, Milli Eğitim Bakanlığı’nda görüşeceğim “büyük”ün verdiği saati bekliyorum.

Öğlene doğru, bulunduğum katta, çalışanı da, işi olanı da kalmadı, gitti.
Ben ortada kaldım. Yanıma yaklaşan görevli, o zamanlar hademe deniyordu onlara, sertçe sordu:

“Neyi bekliyorsun?”

Bakanlık katında, herhalde, dolmuş/ otobüs beklenmez!

Soruya doğru yanıt vermem gerekiyordu; verdim de...

“Saat on ikiyi!...”

Adam, aldığı yanıt karşısında, yüzüme şöyle bir baktı, seslenmeden gitti.

Şimdi, “Neyi?” sorusuna, “Kimi?” biçiminde düşünerek niye yanıt vereyim?

O zaman soruyla, yanıt arasında bir uyum olur mu?

“Neyi bekliyorsun?”

“Genel Müdür Ahmet Bey’i!”

Belki, benim yerimde bir başkası olsaydı, soruyu böyle yanıtlardı.

Doğru mu yapardı?

Dili doğru kullanma açısından düşünürsek, yanlış yapardı.

*****

Soru sorarken, soruyu yanıtlarken, yazarken, elden geldiğince, dili/ sözcükleri doğru/ yerinde kullanmak gerekiyor. Bazen, derdini iyi “ifade” edememe, “ifade” edemeyen tarafından, “Anlaşılmadım”, “Yanlış anlaşıldım”, “Ne demek istediğimi anlamamışlar” gibisinden yakınmalara yol açıyor.

“Sözcük”
sözcüğünü 1950‘lerin sonlarında Melih Cevdet Anday dilimize armağan etti, ama kullanılan sözcükler, artık kullananın oluyor.

Sözcüklere yanlış anlam yükleyen de biziz, onları gönülleri hoş tutacak biçimde, başka sözcüklerle anlamlı kılacak olan da biziz.

Ha, unutmayalım, bir sözcüğün anlamını, birlikte kullanılan öbür sözcükler belirler. Bu bakımdan, cümlede geçen bir sözcüğü, cümle dışında ele almak, ona “çağrışımsal” anlamlardan giderek anlam yüklemek sakıncalıdır.

Sözcükler, sözcüğü kullananın elinde/ dilinde her zaman gerçek değerini/ anlamını bulmaz.

Sözcükleri değerli kılalım!...

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..