Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '13

     
    Kategori
    Siyaset
     

    Sözde barış

    2009 yılının Temmuz ayında İç İşleri Bakanı Beşir Atalay'ın yaptığı açıklamayla beraber başlayan ve günümüze değin süregelen açılım süreci çok garip bir duruma bezenmiş haldedir. Türkler ile Kürtler'i barıştırmaktan, yıllardır süregelen savaşı bitirmekten dem vurulmuş ve Türkiye içinden çıkılması zor bir döneme sokulmuştur. Hükümet ve yandaşlarınca ağızdan düşürülmeyen, her fırsatta dile getirilen savaşı bitirme, Türkler ve Kürtler'i barıştırma maksatlarının, bir gerçekliği var mıdır ? Yada ortada bir küslük, bir savaş var mıdır? Elbette ortada ne bir savaş ne de bir düşmanlık vardır. Bir savaş olabilmesi için düşman bir devletin ve onun vatandaşlarının olması gerekir. Ortada bir devlet olmadığına göre, ortada bir terör örgütü vardır. Bu terör örgütü ki binlerce masum insanı katletmiş, saldırılarının bir çoğunda çatışmaya dahi girmeden mayınlama yöntemi ile kadın, çoluk, çocuk, sivil halk gözetmeksizin kırımlarda bulunmuş bir terör örgütüdür. Kundaktaki bebeğe kurşun sıkacak kadar zalim, doğduğu topraklara, komşularına ihanet edecek kadar nankör insanlardan, hainlerden kurulu olan bir terör örgütüdür. 

    Açılım süreciyle beraber bu denli azılı bir terör örgütü olan PKK, hükümet ve yanlılarınca affedilebilir, kandırılmış olarak yansıtılmaya çalışılmış ve ardı ardına şirinliklere büründürülmüştür. Hatırlayalım... PKK'nın yaptığı baskınlardan sonra Başbakan ''PKK bizim değil demokrasinin düşmanıdır'' demişti.  Bu sözlerin sebebi olarak ise PKK'nın barış sürecini baltalamaya yönelik saldırıları gösterilmişti. Koşar adım ilerleyen sözde barış sürecine en çok müdahil siyasetçilerden birisi olan Bülent Arınç ise, PKK paçavralarını boynuna şal , üstüne giyim diye giyinen PKK sempatizanı kıza Diyarbakır'da sevgiyle sarılıp barış mesajları vermişti. Dur durak bilmeyen Arınç, bebek katili Apo'nun özgeçmişini anlatmaya soyunup, namaz kılardı v.b sözleriyle halka şirin gösterme çabasını gütmüştü  BDP'li bir milletvekilinin cezaevi günleri ile alakalı yorumlarında ise ayarı iyice kaçıran Arınç ''ben de olsam dağa çıkardım'' sözüyle teröristliğe dahi merak sarmıştı. Başbakan ve hükümetin emriyle, PKK'nın şirin gösterilme ve siyasallaştırılma planı medyadada yoğun gündem başlığı olmuştur. Terör örgütünün Kandil'deki elebaşısı Murat Karayılan'a gazetelerde ''KCK Başkanı'', silahlı teröristlerine ise ''Silahlı Güçler'' şekilinde hitap edilmeye başlanmıştır. Hükümetin ısrarla PKK'nın silah bırakıp yurdu terk edeceğine yönelik açıklamaları ise gerek BDP'nin ''PKK hep varolacak '' gerekse Kandil'deki elebaşı Murat Karayılan'ın ''çekilmeye karşılık Apo serbest bırakılmalı'' sözleri hükümetin açıklamalarının ne denli aldatıcı  olduğunu ortaya koymuştur. Türk milletinin bu olaylara, verilen tavizlere karşı tepkili olması ve bölge bölge bu tepkilerin büyüme olasılığı ise ''Milletimiz yüzde 60 oranıyla sürece destek veriyor'' şeklinde konuşan Başbakan'ı, halkı kandırabilmek için Akil adamlar ekibini kurmaya itmiştir.

    Yapılanlardan anlaşıldığı gibi sözde barış özde tükeniş sürecinde başlatılan son nokta ise ''Akil Adamlar heyeti"nin kurulması olmuştur. Toplumun etkisi altında kalabileceği Orhan Gencebay, Kadir İnanır, Hülya Koçyiğit  gibi isimler, çeşitli meslek dallarından toplam 63 kişilik bir ekip akil kişiler olarak belirlenmiştir. Öldürülen PKK'lı teröristlere şehid diyebilecek kadar boş konuşan ve tarafını fazlasıyla belli eden Yılmaz Erdoğan ve sinema tarihinde pek de ahlakî olmayan filmleriyle ün yapmış Lale Mansur da bu ekipte yerini almıştır . Hal budur ki milletimizin herbiri birbirinden yaman maksatlara hizmet eden 63 kişiye inanması beklenmektedir. Fakat  bu millet düşmanlarını görmeyecek kadar kör, kendini parçalatacak kadar güçsüz değildir...

     
    Toplam blog
    : 1
    : 13
    Kayıt tarihi
    : 11.07.11
     
     

    Türk Cumhuriyetleri'nden birisi olan Kırgızistan'da Türkiye Kırgızistan Manas Üniveristesi 1.sını..