Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '10

 
Kategori
Eğitim
 

Sözleşmeli öğretmen

Sözleşmeli öğretmen
 

Değerli Öğretmenlerimin ''Öğretmenler Günü''nü kutlar saygıyla ellerinden öperim.


Ağlayarak dünyaya geliriz bir ebenin ellerinde. Acaba dünyayı beğenmediğimizden mi ağalarız yoksa yaşamaya değer bir yer olarak görmediğimizden mi ağlarız hiç bilemedim. Eğitim daha dünyaya gelmeden bile başlar. Dil öğrenmeye daha anne karnında başlarız. Sürekli annemizin çevresinde konuşulanları dinliyerek annemizin dilinin seslerine alışır kulağımız önce. Doğduktan sonra da uzun süre dinleriz. İlk öğretmenlerimiz sevgili annelerimiz.


Doğumumuzla başlayan eğitim yaşam boyu sürer. Ölünceye kadar da bir şeyler öğreniriz. Eğitim yaşamboyu bir süreçtir. Yaşam koşulları değişir, yeni teknolojiler ortaya çıkar ve bizler bilgimizi sürekli yeniler ve güncelleriz. Yaşamın her aşamasında aralıksız eğitim vardır. Üstelik eğitim yaşlara göre ivmesi değişse de, yaşlandıkça yavaşlasa da her yaşta sürdürülür. Yani eğitim kurumları yalnızca diplomalar veren okullar değildir. Bizi yaşama hazırlarlar. Bize yaşamımızı kolaylaştıracak bilgi ve deneyimi kazanmamızı sağlarlar. En önemlsi de yaşamdaki işlevlerimize göre kişisel ve toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirmeye yarayan mesleki eğitimimizi de verirler. Okulların da baş kahramanı öğretmenlerimiz. Annemizden sonra gelen ikinci annemiz, babalarımızdan sonra gelen ikinci babamız sevgili öğretmenlerimiz.

Bazı öğremenlerimiz var yalnızca okul zamanlarında maaş alırlar. Tatiller gelince okullarımız onları bir kenara atıp unutur. Sözleşmeli öğretmenlerimiz. Mevsimlik tarım işçileri gibi. Bir süre işsiz ve çaresiz kalırlar. Oysa ki eğitim süreklilik österir. Yaşamın her mevsiminde hatta tatilde bile öğreniriz bir şeyler. Yaz tatillerinde de eğitim bir biçimde sürdürülebilir. Bu sözleşmeli öğretmenlerimize de yıllık izinlerini kullandıktan sonra yaz okullarında görev verilebilir. Yani onlar bir üvey veya öksüz çocuk gibi itilip kakılmamalı. Ayrımcılığa uğramamalılar. Öğretmenlerimizin bir bölümü öz diğer yarısı üvey olamaz. Onlar da bu ülkenin eşit haklara sahip yurttaşları. Kışın sınıfta eğitim veren sözleşmeli öğretmene yazın tencere tabak, kabak patates sattırmamalıyız. Hen burası Hindistan değil ki nereden çıktı bu kast örgütü gibi kadrolu öğretmenlerin yanında sözleşmeli öğretmenler. Eğitim yaşamboyu süren bir gelişim sürecidir öyleyse öğretmenlerin de hepsi sürekli öğretmen olmalıdır.

Öğretmenlik süreklilik gösteren bir meslektir. Yaşamınızın bir bölümünü öğretmen diğer bir mevsimde başka bir bölümünü hamallık yaparak geçiremezsiniz. Öğretmenlik temelde kadrolu yapılan bir meslektir. Bir gün öğretmen, başka gün marangoz, öbür gün doktor olunmaz. Meslekler uzmanlaşma gerektirir özel alanlarda. Uzmanlaşmak için yıllarını vermiş bir meslek sahibine de geçici iş veremezsiniz vasıfsız işçilere verdiğiniz gibi. İş güvencesi olmadan hiç bir meslek sağlıklı olarak yürütülemez. Yarın ne olacağım kaygısı varsa o meslek sahibi alanında kendini geliştirip daha yararlı olayım diye düşünemez. Günlük ve kısa soluklu olur plan ve düşünceleri. Uzun soluklu projeler ve düşünceler ortaya koyamaz. Yarın öleceğim diye düşünen bir hastanın yaşamdan ne beklentisi olabilir ki? Yaşama nasıl sıkı sıkı tutunabilir ki?

Yargıç olarak başka mesleklerden örneğin bir öğretmeni sözleşmeli yargıç olarak atayabilir misiniz? Veya bir bir albay olarak bir beden eğitimi öğretmenini atayabilir misiniz? Kuşkusuz uygun olmadığını söylediğinizi duyuyor gibiyim. Ama Türkiye’de yıllar boyunca İngilizce öğretmeni olarak kaymakam, mühendis, eczacı gibi değişik mesleklerden kimseler İngilizce dersleri verdiler okullarımızda. Eğitimcilik öğretmenlik formasyonu gerektiren bir meslektir. Ama yıllarca formasyon önemsenmedi ve her meslekten insanlara öğretmenlik görevi verildi. Bakınız ana dili İngilizce olan birisi bile İngilizce öğretmenliği yapamaz çünkü ingilizce öğretmenliği için öğretim teknikleri ve metotları konusunda eğitim almanız gerekir. Çok eskiden ‘’Amerikan Kültür’’de İngilizce öğretmeni olarak çalışmıştım. Bir gün kurum müdürü beraberinde İngilizce derslerine giren Amerikalı bir evhanımını çok deneimli olan bir Türk öğretmene stajyer olarak verdi çünkü derslerde başarıı olamamıştı. Siz nasıl İngilizce öğretiyorsanız ona anlatın. O da öyle öğretsin dedi. Bura görüldüğü gibi bir dili ana dil olarak bilmek de öğretmenlik yapmak için yeterli değildir. Kesinlikle öğretmenlik ir uzmanlık mesleğidir.

Öğretmenlik bir boyacı fıçısına sokup çıkarılıp elde edilecek bir sonuç değildir. Öğretmenlik heves, ruh, aşk gerektiren bir meslektir. Eğitim personeli devşirme usulü toplanarak elde edilen kadroyla yapılacak bir iş de değildir. Öğretmen okullarından başlayarak eğitim fakültelerinde kesintisiz sürdürülen bir mesleki eğitimden geçirilmesi gerekir. Her türlü meslekten personeli toplayıp bir atamayla öğretmen yapamazsınız. Başka meslekten gelenler en az bir yıl eğitim formasyonundan geçirilmelidir. Usta bir öğretmenin denetiminde birlikte derse girip çıkmalıdır. Bu ülke ne günler gördü. Hızlandırılmış (sulandırılmış) eğitimler. Üç ayda öğretmen yetştirildiği yılları da gördü bu ülke. Ulusal bir öğretmen yetiştirme politikamız olmadı hiç bir zaman. Bazı yıllar mühendislerin, biyologların, muhasebecilerin bile öğretmen olduğunu gördü bu ülke. Siz böyle alel acele toplama ve devşirme bir eğitim ordusuyla nasıl eğitim utkusunu elde edebilirsiniz? Eğitim uğraşında utkuya ulaşabilmek için alanında eğitim görmüş, deneyimli öğretmenlere geresinim vardır.

Öğretmenler özel kişilik testlerinden geçirilerek seçilmesi gereken meslek sahipleridir. Çocuğu sevmeyen, özverili davranamayan içinde insan sevgisi olmayan kimseler öğretmen olamazlar. Ben öğretmen okulu mezunuyum ve o yıllarda öğretmen okullarına ne kadar ince eleyip sık dokunarak öğrenci seçildiğini çok iyi anımsıyorum. Biz iki aşamalı bir sınavdan geçirilmiştik. Önce bölgelerimizde genel bir sınava alındık. Kazananlar –ben Antalya, Aksu ilköğretmen Okulu’nda- sınava alındık. Ama ne sınavdı o! Her bakımdan adayları ölçüp biçiyorlardı. Kekeme mi? İçine kapanık mı, konuşkan mı? Önder özellikleri var mı, toplumu paşinden sürükleyebilir mi? Karşılıklı konuşarak bire bir sözlü sınavla seçtiler adayları. Neden öğretmen olmak istiyorsun? Onları inandırman gerekliydi bu meslği severek yapaileceğine. Neden dağ başında ücra bir köye gidecektin? Eğitim alanında ülkülerin var mıydı? Hepsini araştırarak çok tutarlı seçimler yapıyorlardı. Öğretmenlik rastlantı sonucu seçilecek her hangi bir meslek değildir.

Öğretmenin bilgi donanımı ve meslek deneyiminin yanı sıra toplumdaki saygınlığı toplumdaki konumuna ve gelir düzeyine de bağlıdır. Öğretmenin gelir düzeyi emekliliği beklemeden bir ev alabilecek, ikinci bir işe gereksinim duymuyacak kadar yüksek maaş almalıdır. Öğretmen sürekli kitap alan ve okuyan bir meslek sahibidir. Karnını doyurmaya yetmeyen bir maaşla nasıl kitap alabilir, nasıl tiyatroya ve sinemaya gidebilir. Yaşam ufkunu genişletmek için hangi parayla şehirlerarası ve ülkelerarası gezilere çıkabilir? İngilizce öğretmenleri hiç yurtdışına çıkmadan, öğrettikleri dilin ülkesini ve o dili konuşan halkı görmeden ve onlarla hiç konuşmadan o yabancı dili öğretmektedirler.

Öğretmen eğitimde başarılı olabilmesi için yaşam, geçim ve yarın kaygısı içerisinde olamaması gerekir. Toplumda belli bir yeri ve saygınlığı olması gerekir. Saygın olmayan kişiler iyi bir öğretmen olamazlar çünkü öğretmenler toplumda öykünülmesi gereken model insanlar olmalıdır. Çok iyi anımsıyorum. Bazı öğretmenlerimiz bacak bacak üstüne atamazlardı. Saygı ile ilgili kaygılarından ötürü değil. Ayakkabı tabanlarındaki delikleri ve yamaları görmeyelim diye. Bir matematik öğretmenimiz vardı. Çok iyi anımsıyorum Mithat öğretmeni. Beyaz bir gömleği vardı. Patavatsız bir öğrenci arkadaşımız öğretmenin gömleğine mürekkep damlatmıştı da öğretmen ne kadar öfkelenmişti hem de ne kadar üzülmüştü. Giyecek fazla yömleği de yoktu belki. Toplumda önder ve model olacak öğretmenler en üst düzeyde insanlar olmalıdır ve geçim sıkıntısı içerisinde de olmamamalıdır. Fransa’da öğretmen birinci derecede kamu görevlisidir. Eğitim orada çok ciddi ve önemli bir meslektir.

Yaşam ve yarın kaygısı içerisinde olan öğretmenler ikinci bir iş daha bulup geçimlerini sağlamak zorunda kalacaklarından bütün güç ve emeklerini eğitime veremezler. Bazan da kendi sınıflarındaki öğrencilere özel dersler vermek zorunda kalarak onurlarından ödün verebilirler. Veya kendi sınıfındaki bir öğrenciye bir dersanede ders vermek zorunda kalabilirler. Bu da sınavlarda öğrencilerin farklı notlar almalarına neden olabilir. Öğretmen tek iş yapmalıdır ve başka bir dersanede veya evinde özel ders vermesine göz yumulmamalıdır. Eğer öğrencilerin düzeyinin yükseltimesi ve aynı zamanda öğretmene ek gelir sağlanması isteniyorsa kurslar okul içerisinde düzenlenmelidir. Öğretmen ya okulda ya da dersane ve kurslarda çalışabilmelidir. Okul öğretmeninin hiç bir zaman yarım zamanlı bile olsa başka bir kurs veya dersanede ders vermesine izin verilmemelidir. Aynı tam zamanlı çalışan doktorların özel muayenehanelerini kapatmak zorunda oldukları gibi. Nasıl doktor önce muayenehaneme gel, sonra hastaneye yatırayım diyebileceği gibi öğretmenler de dersaneye gel daha başarılı olup sınıf geçebilirsin diyebilirler.

Öğretmen seçimindeki sınavlar da öğretmenleri nitelikli olarak seçememektedir. Her branştan öğretmene aynı sorular yöneltilmektedir. Sınavlar en azından üç bölümden oluşmalıdır. A) Hukuk ve vatandaşlık B) Genel Eğitim ve Eğitim Yönetimi C) Öğreteceği dal bilgisi (İngilizce, Matematik, Coğrafya... v.b.). İngilizce öğretmen adaylarına TOEFL veya KPDS sınavı uygulandığı gibi her dalda öğretmen adayının öğreteceği dalda yeterliliğini ölçen sınavlardan geçirilmelidir. Bu gün yabancı dillerin yoğun olarak öğretildiği Anadolu Liseleri’nde bile öğretmenler yabancı dil yoksunudur. Bir çoklarının KPDS puanları bile yoktur. Yabancı dilde yeterli sayılabilecek belli bir düzeye çıkamamış bir öğretmen sınıfta o yabancı dili nasıl öğretebilir?

Okullaşmada meslek okulları daha büyük bir orana çıkartılmalıdır. Herkes toplumdaki üstleneceği işlevlere ve üstleneceği sorumluluklara dayalı olarak ilgili bir meslek lisesine yönlendirilmelidir. Bu meslek okullarına da eğitim ve öğretim alanına bağlı olarak bu okullara seçilecek öğretmenler de o okul türünün gerektirdiği dallarda en başarılı öğretmenlerden seçilmelidir. Öğretmenlerde kariyer basamakları daha belirgin ve yaygın olmalıdır. Orta öğretimde başarının yükseltilebilmesi için Meslek okullarına alanında master ve doktora yapmış öğretmenler atanmalıdır. Aynı orduda olduğu gibi eğitimde de kurmay öğretmenler olmalı ve eğitimi alanında uzmanlaşmış öğretmenler yürütmelidir. Aynı araştırma hastanelerine olduğu gibi meslek okullarında bütün öğretmenler alanlarında uzmanlaştırılmalıdır. Anadolu Lisesi’nde çalışacak bir ingilizce öğretmeni dalında en az master veya doktora yapmış olmalıdır. Bu da eğitime yatırımın yapılmasını gerektirir. Yani nitelikli eğitim geçici ve sözleşmeli öğretmenlerle yürütülebilecek kadar basit bir iş değildir.

Öğretmenlerin meslek yaşamlarında kendilerine güveni olan özgüven sahibi kimseler olmalıdır. Özüveni olmayan bir öğretmen doğru bildiklerini kararlılıkla savunamaz. Her yıl sözleşme kaygısı olan bir öğretmen okulda, öğretmenler kurulunda doğru bildiklerini başı dik olarak nasıl savunabilir. Öğretmenleri sözleşmeli ve ücretli olarak alırsanız her gün kişilik aşınmasına uğrar ve özgüvenini yitirir. Özgüveni olmayan öğretmen de gereği gibi sınıfta eğitimde etkin olamaz. Yöneticilerinin karşısında el pençe divan duran, her söylediklerine emret efendim diyen, eleştiri yeteneğinden yoksun bir insan kitlesi üretmiş oluruz.

Sözleşmeli öğretmen alımı aileleri de parçalamaktadır. Bir çok bakanlıklarda sözleşmeli alınan personel atama yaptıramamakta ve evlense bile aile bir araya gelememektedir. Bu durum kesinlikle ailenin bütünlüğüne zarar vermektedir. Aileden sorumlu devlet bakanının ivedilikle bu konuya el atması gerekmektedir. Hükümetler bu konuda anayasal suç işlemektedirler. Aileleri bilerek ve kasten parçalamaktadırlar. Peki bu insanlar birlikte yaşıyamıyacaklarsa neden evleniyorlar?

Eğitim alanında çalışacak öğretmenler kesinlikle eğitim fakültelerinden yetişmiş olmalıdır. Edebiyat Fakülteleri’ne çok fazla öğrenci alınmamalıdır. Eğitim fakültelerine de atama yapılabilecek sayıda öğrenci alınmalıdır. Eğitim Fakultesini bitiren hiç bir aday öğretmen açıkta kalmamalıdır. Harp Okuulu’ndan veya Polis Akademisi’nden mezun bir kimse atama kaygısı çekmekte midir? Veya mezun olan birisi açıkta kalmakta mıdır? Hayır öyle bir şey olaması düşünülemez bile. DPT ne iş yapar bu ülkede? TÜİK ne iş yapar bu ülkede? Neden mesleğe yönlendirmede onların verilerini kullanmayız? Eczacılar ve Noterler bu işi çok güzel yapıyorlar. Nüfusu göz önüne alarak dağılım yapıyorlar.

Dünyanın başka neresinde var öyle rezil bir uygulama? M.E.B. sözleşmeli öğretmen çalıştırıyor. Çok ucuza ve yazın maaşsız. Bu hangi insanlığa ve vicdana sığar? Bu açıkçası devletin aciz ve çaresiz kalan vatandaşı sömürmesidir!

Bu olay ivedilikle soruşturulmalı ve bu konuda sorumluluğu olanlar hukuk karşısında hesap vermelidirler. Bir insan yaşamı bu kadar ucuz olamaz.

Hiç bir mesleği aşağılamıyoruz. Herkes alın teriyle çocuklarının nafakasını kazanıyor. Ancak söz konusu olan eğitim ve öğretmen olunca durup 2-3 kez düşünmek gerek. Öğretmenlik ve hamallık... Ey M.E.B.'nın en tepesindeki sorumlu kişi! sen kadrolu öğretmenine hamallık yaptırıyor musun? Okuldaki bütün bedenen yapılan işleri müstahdemlere yaptırıyor musunuz? Bu ne iştir ki söz konusu sözleşmeli öğretmen olunca ona hamallık da yaptırıyorsunuz. Bu durumdaki öğretmenler eğitim-öğretim dönemi başlayınca nasıl öğrencilerinin karşılarına çıkıyorlar? Eğitim-öğretim işi bu kadar basite alınan bir iş midir? Öğretmeni toplum içerisinde hak ettiği düzlem ve konuma getirmedikçe eğitimde başarıya ulaşamazsınız.

Askerlik yaptım. Çok iyi hatırlıyorum. Ordunun şerefine gölge düşer kaygısıyla asteğmenken elimizde ağır yük taşımamıza bile izin verilmezdi. Evet TSK personeli bu kadar şerefliyken, eğitim ordusu (M.E.B.) personelinin şerefi bu kadar mı olmalıydı? Eğitim ordusuna değer vermeyen hiç bir devlet yeni kuşakları yetiştirmekte başarıya ulaşamaz.

Bu ne demek? Yeteri kadar öğretmen yetiştiremiyorsunuz. Sokaktan hamalları toplayıp öğretmenlik yaptırıyorsunuz. Ya da geri kalmış Afrika ülkalarinden daha geridesiniz ve yeterli maaş vererek tam donanımlı öğretmen çalıştıramıyorsunuz. Çok tuhaf bir durumla karşı karşıyayız. Eğitimi hiç önemsemeyen bir düşünce yapısıyla karşı karşıyayız!

Daha da garip ve anlaşılmaz olan: kalp krizi geçiren hamal-öğretmenin iki adım ötedeki sağlık ocağında apaçık ihmal ve sorumsuzluktan ötürü yaşamını yitirmiş olması. Hem Sağlık Bakanı hem de Milli Eğitim Bakanı başlarını iki ellerinin arasına alıp derin derin düşünsünler. Bir vicdan muhasebesi yapsınlar. Bence hiç vakit geçirmeden ya sorumluları bulsunlar, ya da bulamadıkları takdirde her ikisi de görevlerinden istifa etsinler.

Ben emekli bir öğretmenim... Vicdanım kanıyor. Eğitim ve eğitim veren hamal-öğretmenin yaşamı bu kadar hafife alınamaz.

Bütün öğretmenlerimin öğretmenler gününü kutlar ellerinden saygıyla öperim. Ayrıca öğrencilerimin gözlerinden sevgiyle öperim!

 
Toplam blog
: 32
: 1827
Kayıt tarihi
: 07.08.10
 
 

1954 doğumluyum. Mersin'de doğdum. Emekli İngilizce okutmanıyım...