- Kategori
- Şiir
Sözün balını yaranın acısını
Sözün balını yaranın acısını
Kuşlardan öğrendim yuva yapmasını
Dağları düz edip suyu evcilleştirmesini
On yedi yaşında bir sevgiliye sevdalanmasını
Yirmisinde elini ilk kez tuttuğumda o kızın
Yani kurşuna dizdiginde bir sevgilinin gönlümü
Penceresinde hanımeli bahçesinde begonvil
Gecekondumuz dağlara bakıyordu
Biriktirirken kalbim karanlığını acının
Hangi yara yeni açıldı ilk kez yokladım kalbimi
Bitiren karanlığı düşümü dinledim
Külden ateşe gidip gelen
Kuldan insana toplumdan bireye sancımı yokladım
Kökler nisan toprağında iken bir nisan gecesi
Acı bir şakaya uyandım sen uyurken gecenin
Geç ve yıldızsız bir saatinde kargışlanıp
Talan edildi odam itilip kakıldı anam
Uykuda bir betonun üstünde çırılçıplak
Bir yalnızlık şarkısında göğün kara sütünü
Emiyorken zaman yıldızlara öfkemi sakladım
Gülüşüne karanfil aşılamışlar senin
Düştüğün yerden çoğalan kır çiçekleri gibisin
Hangi acıya denk çocuk ölümleri bilir misin
Apansız düşüyor ellerime bir çocuğun ömrü
Kül gibi bir yüzü var sapsarı ömründe süt içmemiş
Papatya tarlası yeryüzü ağacı çıplak bedeni
Dünya ne kadar küçülmüş bak çaresiz
Oysa sevince nasıl da sığıyor insan bu geniş düzlüğe
Gözlerinde dürülmüş bu sonsuzluğa bakıyorum
Gel üleşelim yarattığını terli ellerin
Sözün balını yaranın acısını
Zeytin dalındaki sırrın güzelliğini
Yağmur damlasında derlediğimiz hayatı
Nasıl da benziyor yaralarıma yaraların
Kardeşiz bir ben biliyorum oysa
Hayat tanrısı bol bu dünyada
Ömür biçiyor çocuklarımıza
Mehmet Özgür Ersan 14 Agustos 2017 Üsküdar