Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '15

 
Kategori
Güncel
 

Sözün bittiği yer: Bir varmış, bir can yokmuş!

Sözün bittiği yer: Bir varmış, bir can yokmuş!
 

Özgecan bir Melekti. Cehennemden gelen 3 şeytan, kanatlarını kırdı. Hayattan aldı Özgecan'ı...


Dün haberi okuyunca, öfkelendim. Sataşacak yer aradım. Kafamın içinden neler geçirdim neler… Ama galiba en önemlisi bir erkek olarak “utandım”..

20 yaşında genç bir kız, daha fizyolojik olarak ‘kadın’ sınıfına girse de sosyolojik ve psikolojik olarak henüz kadın olmayan genç bir yürek, 3 tane insan müsveddesinin hunharca cinayetine kurban gidiyor..  Bir çiğ damlası, önce toprağa düşüyor, sonra yüreklere düşüp kor oluyor. Kara, kirli, kıllı eller bir ak güvercinin kanatlarını kırıyor. Önce onun kadın olmasının en büyük payesini, mücevherini alıyor elinden, sonra canını..  Ve bir eşya gibi, bir kuru ot yada dal gibi yakıyorlar. Ne vahşice!.  İnsanlık dışı..  İnsan bazen öfkeyle  “bu ne hayvanlık” diyor. Ama üç tane toplam 6 ayaklı insan müsveddesi, 1 tane dört ayaklı gerçek bir hayvan kadar asil ve değerli olamıyor.

Neden mi hayvan kadar asil olamıyorlar ? Yakın zamanda, internette izlediğim iki belgeselden iki küçük kesit sunayım size.. Ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın. Hayvan diyerek geçmemek lazım..

İlk belgesel : Tabiatın vahşiliğinin santim santim gözlediği bir ortamda, yırtıcı, parçalayıcı, etçil bir hayvan pusuya yatmış. Genç bir ceylanı gözüne kestirmiş. Genç ceylanın o günkü av olduğu belli. Sessiz ve sinsice kurulmuş bir plan uygulamaya sokuluyor. Yavaş yavaş, soğukkanlı yaklaşan Aslan ya da kaplan otlanan Ceylanın üstüne tam atlayacağı sırada, küçük Ceylan tehlikeyi seziyor ve can havliyle koşmaya, av mahalinden uzaklaşamaya çalışıyor. Bizim sinsi avcı da peşinden tabi ki.. Epeyce bir zaman koşuşmaca, kovalamaca yaptıktan sonra, Aslan yorulan Ceylanı sıkıştırıyor ve yere yatırıyor. Bir süre yerde kımıldamadan kalıyor Ceylan. Aslan da başında. Tam eyvah Ceylanı parçalayıp yiyecek derken, Ceylan ayağa kalkıyor. Ama çaresiz. Kaçmıyor. Belki de kaçamıyor. Ve Aslan o ceylana hiçbir şey yapmıyor. Zarar vermiyor. Özgürlüğünü bağışlıyor. Belki de acıyor. Bu sahneyi görünce sevinçle alkışlamak geliyor içinizden

İkinci belgesel : Yine tabiatın vahşiliğinin sergilendiği bir sahne. Yine sahnede bir aslan var. Tipine bakınca, diğerine göre daha yaşlı ve tecrübeli olduğu belli. Yine bir sinsice yapılmış bir pusu. Ve bir grup otlayan başka cins yırtıcı olmayan hayvan. Nedense hep bu hayvanlar vahşi ama doğal katliama kurban giderler değil mi ? Ama doğanın kanunu.. Neyse, bir süre sonra, çok acıkmış olan Aslan çevik bir hamle ile masumca karınlarını doyuran grubun içine dalıyor. Haliyle

 Can derdine düşmüş hayvancıklar kaçılmaya başlıyorlar. Ama birinin peşine düşüyor Aslan ve bir yerde kıstırıp, büyük pençesini geçiriyor, diğer hayvancığa. Ve o pençeyi yiyen hayvan sendeleyip, düşüyor. Sonra, üstüne afallanıp, keskin dişlerini hayvanın boğazına geçiriyor. Bir süre çırpındıktan sonra, can bedenden ayrılıyor ve Aslan o günkü ziyafetine kaldığı yerden devam ediyor. Başlıyor yerdeki avını parçalamaya. Lütfen buraya dikkat!.  Bu avı gözlemleyen kameraman, nefesini tutmuş bu avı görüntülüyor. Ancak, avını yemeğe başlayan Aslan kısa bir süre sonra kafasını yerdeki avdan kaldırıyor. Ağzı, yüzü kanlar içinde. Hızlı hızlı soluk almaya başlıyor. Göğsünün hızlı hızlanıp çıktığını görebiliyorsunuz. Aklınıza ilk gelen, çok koşmuş olmasından dolayı, böyle bir davranışta bulunduğu. Ve bir süre sonra ne oluyor, biliyor musunuz. Aslan, olduğu yere yığılıp kalıyor. Bir süre sonra daha bunu gözlemleyen kameraman ve maceracı, bir hareket göremeyince, biraz da korkarak, olay mahaline gidiyor ve olaya yakından bakmak istiyorlar. Gidiyorlar ve gördükleri manzara şu. Yerde parçalanmış bir hayvan ve ölmüş bir de Aslan. Önce bir anlam veremiyorlar ama sonra yapılan incelemede, yerde parçalanmış hayvanın hamile olduğunu anlatılıyor. Getirilen yorum ise Aslanın, av yaptığı hayvanın hamile olduğunu anladığından dolayı, üzüntüsünden ve kahrından  öldüğü.. Çünkü yapılan otopsite, Aslanın hiçbir kalıtsal hastalığına rastlanmamış..

Etkileyici bir hikaye değil mi ?

Daha bunun gibi nice hayvan(!) hikayeleri var. Bildiklerimi anlatabilirim. Yalnızca, anlatmak istediğim 1 tane 4 ayaklı yaratığın –ki biz ona hayvan diyoruz- 3 tane hatta çok tane 2 ayaklı yaratıktan –ki bunlara da insan diyoruz- çok daha evliya olduğudur. Bu dört ayaklıların iki ayaklılardan bu dünyaya daha fazla yararları vardır.

Anlattığım hikayeler Afrika’nın vahşi doğasındandı. Dün, meydana gelen Özgecan cinayeti, modern(!) dünyanın vahşi ortamında yapıldı. Hem de kendilerine insan denilen 2 ayaklı yaratıklar tarafından. O da o ceylanlar gibi masumdu, küçüktü, yüreği  bir güvercin gibi atıyordu. Hayalleri vardı. Ama hem hayatı, hem hayalleri, beyinleri bacaklarının arasındaki erkeklik(!) uzvunun kafasında olan 3 cani tarafından sonlandırıldı. Özgecan şimdi hayatta değil. O şimdi gerçekten cennette.  Hayat işte bu kadar kısa..

Dün vardı, bugün yok.. Ya da, BİR VARMIŞ ÖZGECAN YOKMUŞ !.. Ama o caniler hep aramızda olmaya devam edecek (mi)

../..

Bu blog Milliyet.com.tr sitesinden 395 kez görüntülenmiştir

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..