Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '07

 
Kategori
Spor
 

Spor...Gurur ve utanç

Spor...Gurur ve utanç
 

Son haftayı sportif açıdan böyle görmekteyim: Gurur ve utanç günleri!..

Ampute Ulusal Takımımız, A Ulusal Futbol Takımımız, Süreyya Ayhan, del Bosque ve Tugay bu yazımın ana başlıkları olacak.

Milliyet Blog'da, blogdaşımız Ömer Sebahattin Çetin: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=76485 ve

Yılmaz Özdil Hürriyet’te yazdı:

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=7667310&yazarid=249 adresinde;

Ampute ne anlama gelmekte ve Ampute Ulusal Takımızı hangi isimler oluşturmakta, seçilme kriterleri nelerdi, açıklamışlar.

Antalya’da 3.sü düzenlenen Dünya Futbol Şampiyonası’na; Brezilya, İran, Özbekistan, Ukrayna, Sierra Leone, Nijerya, Rusya, İngiltere, Gana, Liberya, Fransa, Hindistan ve Türkiye katıldılar.

Canlı yayın oldu mu bilmiyorum, ama akşamları TRT-3 banttan yayınladı, birkaç kez izledim.

Hangi takımın oyuncusu olursa olsun, hepsini içtenlikle alkışladım. Sonuçta Türk takımı bu şampiyonayı 3. olarak bitirdi. Yayın organlarına baktığımda, bu sportif etkinlikten hem çok az söz edildi hem de kamuoyu yeterince ilgilenmedi. Futbolcularımızın kim olduklarına ilişkin bilgiler de pek az kişinin belleğinde kaldı. Ama sokakta sloganlar devam ediyor: “Şehitler ölmez, vatan bölünmez”... Ampute Ulusal Futbol Takımımızla gurur duydum, ne sonuç alırlarsa alsınlar.

.............................

Aynı günlerde ajanslara düşen bir haber, tüm spor topluluklarını ve kamuoyunu şoka soktu. Hem de ikinci kez...bir utanç tablosuydu ortaya çıkan. Spordaki en büyük ahlaksızlıklardan birisi; dopingdi Süreyya konulu haberin ana vurgusu. Yıllarca, Hıncal Uluç, Cüneyt Koryürek ve yaklaşık iki yıl önce kaybettiğimiz Kenan Onuk’un yaptıkları uyarılarda boşa gitmiş oldu. Hocası ve kocası, yarattığı şampiyonu elleriyle boğmuştu artık. Daha düne kadar gurur duyduğum sevgili hemşehrim, artık utancım/utancımız oldu.

................................

Bu hafta, A Ulusal Futbol Takımızın da Euro2008 ya tamam ya devam savaşımı vardı. Yine çokça yazıldı çizildi maçlarla ilgili görüşler.

Sonuç olarak finallere katılma hakkı elde etmemizden çok mutlu olduğumu belirtmeliyim. Ama...Bu elemeler, sadece sonuçta ortaya çıkan başarıyla değerlendirilecek olursa bir yanılgıya düşeriz.

Euro2008 elemeleri Türk Futbol Tarihi’ne iki uç noktada geçti. Önemlisi, Avrupa Şampiyonası’na Ulusal Takımla 3. kez dolaysız katılabiliyor olmamız. Diğeri de bu süreçte ortaya koyduğumuz spor adına çirkinlikler. Sonuçta yaşanan coşku, bu olumsuzlukları sorgulamamızı engellememeli.

Başarı ve çirkinlikler ayrı ayrı değerlendirilebilmeli...



Başta Fatih Terim ve kaptan Emre Belözoğlu, başarının ödülü kadar, yaşattıkları çirkinliklerin de hesabını verebilmeliler. Türkiye’ye 6 maçlık cezanın, sahtekarlıktan cezalı oyuncuların Ulusal Takıma alınmalarının da hesabı artık sorulabilmeli. Açıkçası, bu hesabı sormakla yükümlü kurumlar ödevlerini yerine getirmelidirler.

Ulusal Futbol Takımımızın başarıları olduğunda gündeme taşınan bir de prim konusu var. Bu konu da rahatsızlık verecek bir şekilde gündeme taşınmakta her zaman. Başarıda ölçüsüzce dağıtılan primler varken, başarısızlık zamanlarında kimseye bedel ödettirilmedi. Başarıda ödül varsa, başarısızlıkta da yaptırım olmalı o zaman. Asgari ücretin 500 YTL nin altında olduğu bir ülkede prim adı altında ortada dönen rakamlar utanç verici olmalı!

.............................

Aşağıdaki adreste bir haber de ilginçti benim için, paylaşmak isterim:

http://www.milliyet.com.tr/2007/11/21/spor/spo01.html

Mehmet Çiftçi imzalı bu habere göre Beşiktaş’ın eski çalıştırıcısı Vicente del Bosque, eski takımının sportif ceza almaması için FİFA’ya başvuruda bulundu. Başkan Demirören’e de mesaj gönderen Bosque, “Avukata, faizlere ve cezaya ödenecek para, normal alacağımın üstüne çıktı. Davayı aramızda halledelim” dedi.

Haberin ayrıntısını merak edenlere yukarıda linki verdim. Ben, ancak ahlaklı bir spor adamının yapabileceği bir davranışı, hem okuyanla paylaşmak hem de bu jesti alkışlamak için bloguma kattım ki; yukarıda yazdıklarımla bir bütünlük oluştursun.

Bir başka ilginçlik; maçlarda sergilenen marş söyleme görüntüleri: Kişisel kanım, Türk futbol seyircisi kendi ulusal marşını en kötü söyleyen seyirci. Bunun da artık bir estetik kazanması gerekir.


..........................

“İngiltere onu alkışlıyor”

http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/7727843.asp?gid=180&sz=17197


Haber bu linkte. Konu, Tugay Kerimoğlu. 37 Yaşında futbol yaşamına İngiltere Premier Ligi’nde devam ettiren Tugay, gerçek bir sporcu kimliği ve ahlakıyla bizlerinde gururu olmaya devam ediyor. Ben de alkışlıyorum bu ahlaklı sporcuyu, bu iyi yurttaşımı.


Foto: milliyet.com.tr

 
Toplam blog
: 355
: 1099
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

1960 Ankara doğumlu bir Çankırılıyım. İşimin burada olması nedeniyle, Antalya'da yaşamaktayım. Ti..