- Kategori
- Deneme
Spor yapmak, ömrü kısaltıyor mu?
Vücudumuzdaki organlarımız hareket etmesi gerektiği kadar hareket etmeli diyorum. Bir şeyi alırken elimizi uzatmak zorundayız ya o kadar yani. Vücudumuz canlı bir organizma. Odunu, demiri, taşı alıp yere onlarca kez vurursunuz, sağlam değilse en fazla kırılır; sağlamsa kırılıncaya kadar vurursunuz. Yani taşa, oduna, demire ekstradan istediğiniz şeyleri yaptırabilirsiniz. Çünkü taşın o darbelerde etkilenecek mesela karaciğeri yoktur.
Her türlü hareketimizde vücudumuzun bütün organları bundan etkilenir. Ama organlar (Kol bacak gibi taşıyıcı olmayanlar özellikle) belli bir harekete göre, insanın yaşamında karşılaşabileceği işte kalkmak, oturmak ya da en fazla biraz yürümek, koşmak şeklinde vücudun ve yaşamın doğal durumunun gerektirdiği davranışlara göre yaratılmış olmalı. Yani bir insan 42 km maraton koşsun diye yaratılmış olamaz. Eğer böyle olsaydı araçlara ihtiyaç duymazdık.
Elbette vücudumuz çalışmaya, harekete dayanabilir. Dinlenir dinlenir tekrar çalışır, koşar. Ama vücudun hareketleri de akılla kontral edilir. Akıl tuvalete giden adamın davranışını normal karşılar ama dağ bayır kilometrelerce koşan birine şaşırır. Ve şaşırdığınız konularda genellikle bir yanlışlık olabilir.
Buradan insanların (ve tüm diğer canlıların) yaşamları boyunca fıtratlarında (yaratılış) öngörülenin üzerinde hareket etmeleri normal bir şey olmayıp bunun arızi bir durum olduğu ortaya çıkar.
Vücudumuzun hareketlerinin de bir standardı vardır demek tümüyle yeni bir kavram. Bizler miktar itibarıyla yanlış beslendiğimiz gibi (Tükettiğimiz gıdaların belli bir gramla yenilmesi içilmesi gerekir) vücudumuzun hareket standart ölçüsüne de uymuyoruz. Hayat boyu çırpınmak, ağır işlerde çalışmak, hep yürümek, koşmak bence yaptığımız ciddi yanlışlar.
“Ama bir şey olmuyor… Hatta daha iyi oluyor… Manken gibi vücuda sahip oluyoruz” Siz öyle sanıyorsunuz. Bir odunu sağa sola eğip büker vurursanız belki o da düzelir ama pek odunluğu kalmaz. Spor yapıyorsunuz kaslarınız, kemikleriniz her gün her gün yerinden oynuyor, eziliyor, aşınıyor… Damarlarda kan akışı hızlanıyor… İnsanın damarları Amazon nehri değildir… Kan damarda gür akamaz… Akarsa hasar kaçınılmazdır. Kan akışı zorlamayla değil doğal olmalıdır.
Ölçüsüz yediklerimizi eritmek için spor yapmak zorunda kalıyoruz. Spor vücudumuzu düzeltiyor ama bizi de bitiriyor. Vücut hareketleri ritmiktir. İsteyerek severek yaptığınız hareketler doğrudur. Sporu isteyerek mi yapıyorsunuz? Kan ter içinde koşmak, hele de Firavun cezalısı gibi şınav çekmek akılsız insanların işidir.
Vücudumuzun hareket anlamında yapabileceği her şeyi yapıyor olması bizi yanıltıyor. Fıtratımızın böyle olduğunu sanıyoruz. Bir de ulaşılacak mesafelerin uzak olması buralara gerekirse ve zorunlu kalınırsa yürüyerek de gidebileceğimiz gibi bir fikir ortaya koyuyor. Hani sanki bize Allah ayak vermiş ki yürüyün diye.
Organlarımız kendisine yüklenen görevlerin dışına çıkamazlar. Aslında zorlarsanız buna güçleri yeter. Ancak uzuvlarımızın kapasitelerini bilmiyoruz. Özellikle bizi her yöne götüren ayaklarımızı tanımıyoruz.
Spor zorlamadır. Zorlama bir şeyi vücut kabul etmez. Aslında bedenen çalışma da yanlıştır. Bilinçsizlik ve zorunluluktan yapıyoruz. Kulunun sırtında 150 kilo yükü görseydi eminim Allah “Ben insanlara akıl verdim, bu nedir ya” derdi.
Ama elbette belli ölçüde hareketli bir hayatınızın olması lazım. Bunun illa da spor ya da bedeni çalışma olması gerekmez. Yatarak yaşanılmıyor zaten. Hareket etmenizi sağlayan bir şeyler yapmalısınız. Spor vücudu disipline sokmaktır. Disiplin hassas insan vücudu için uygun olmayan bir formattır. Spor yediklerimizi dışarı atmak için kullandığımız bir eritme metodu değildir.
Kesinlikle insanı yoran şeyler yanlıştır. Hayatta yapacağımız şeyler aslında bizi yormaz. Yorulmak insan fıtratında yoktur. Terlediğimiz zaman vücudumuzdan toksinlerin dışarı atıldığını görürüz ve terlemenin sağlıklı olduğunu düşünürüz. Son derece yanlış. Terliyorsanız vücudunuzda bir sorun vardır. Sağlıklı insanlar sıcakta bile terlemezler. Toksinleriniz içeri girmezse dışarı atmak zorunda kalmazsınız.
Asıl varmak istediğim nokta insan vücudunun yaratılıştan gelen bir ölçülü/standart hareket kabiliyeti/kapasitesi/formatı vardır. Bunun altına inildiğinde (Yani sürekli yatan/oturan birini düşünün) hareketsizlikten sorunlar başlar. Çünkü organlarımız belli bir hareket düzenine göre yaratılmışlardır. Aksine bu ölçünün üzerine çıkıldığında da sorunlar başlar. Uzun yıllar elleriyle örgü ören ya da yazı yazan kimselerin parmaklarında felçler oluşur. Çünkü ellerimiz yazı yazmak ya da örgü örmek için değildir. Ellerin görevi bir şeyi almak tutmaktır. Bu aslında bizler için uyarıcı olmalı. Parmağımıza bunu yapan hareket/spor/çalışma diğer organlar ve genel olarak bedenimiz üzerinde kim bilir nasıl arızalar meydana getirir.
Atalarımızın söylediği “İşleyen demir ışıldar” sözü demir için geçerlidir ve insan vücudu demir değildir.
Bu, vücudun felsefesi üzerine öylesine bir dokunulmuş başlangıç yazısıdır. Daha derinlemesine yazılarımız devam edecek.