Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '07

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

St. Petersburg, Moskova ve..

St. Petersburg, Moskova ve..
 

Bir haftadır yurt dışında idim. St. Petersburg ve Moskova’ya gittim tatil için. Bir turla tabii ki. Tur arkadaşlarım çok sevdiğimiz ve anlaştığımız kişiler. Ve bu turlarda tur otobüslerinden inip şehirlerin kalabalığına karışmayı, bir nevi o ülke insanları gibi yaşamayı seviyoruz. Bu sevgili arkadaşlarımız, Türkan, Süreyya ve Halil sayesinde oluyor, o denli güzel rehberlik yapıyorlar ki.

Yine onlarla birlikte metrolarda, belediye otobüslerinde ve kentlerin kalabalıları arasında yürüyerek bir hafta geçirdik. Böylece bir süre sanki oralarda yaşıyor gibi olduk.

Sovyetler döneminde, yeni yetmelik ve ilk gençlik zamanlarımızda düşman gözüyle baktığım bir ülkeye gitmek benim için heyecan verici idi. Her ne kadar Rusya ve eski Sovyet cumhuriyetlerini ziyaret eden orada iş yapan arkadaşlarım her şeyin çok değişik ve farklı olduğunu anlatsalar da, kendi gözümle görmek daha anlamlı ve güzel olacaktı.

Rusya’ya St. Petersburg gümrüğünden girdik, yani her şey oradaki gibi olsaydı ilk gün kaçardım. Küçücük bir odada üç uçak dolusu yolcu işkenceye benzer bir pasaport kontrolünden iki saat otuz dakikada geçebildik. Pasaport memurlarının karşısında insan kendini suçlu hissediyor, dakikalarca pasaport resmine ve suratınıza bakıyorlar. Bir yolcuyu pasaportunun bir sayfasında yırtık olduğu için geri gönderdiler Türkiye’ye. Neyse pasaportu geçtik ve Rusya topraklarına ayak bastık.

Uçak St. Petersburg’a inerken yemyeşil bir ülkeye geldiğinizi fark ediyorsunuz. Alabildiğine ağaç altınızda uzanıyor.

Yedi günlük izlenimlerimi, hem Petersburg, hem Moskova için özetleyeceğim. İki kentin benzerlik ve farklılıklarını anlatmaya çalışacağım. Bu seyahati sizlerle paylaşmak istiyorum.

Her iki kentin de alt yapısı muhteşem. Sekiz şerit gidiş, sekiz şerit dönüş olan caddeler var. Fakat bu caddelerde insanların karşıdan karşıya geçmesi sorun değil. Hem yer altı geçitleri var, hem bolca trafik ışığı.

Metro her doksan saniyede bir geliyor. Ve muhteşem Moskova metrosunun uzunluğu yüz kilometre. Her istasyon bir sanat şaheseri gibi. Ayrıca bir tane çöp yok yerlerde, ve bir tane yazı çizi yok. Diğer Avrupa metroları Moskova metrosu yanında çöplük kalır. Metrolarda binlerce , on binlerce kişi seyahat ediyor, vagonlar tıklım tıklım ve zerre ter kokusu yok.

Metro vagonlarının hızı müthiş. O hızda hem ayakta duran yolcuların, hem oturan yolcuların neredeyse yarısı kitap okuyor. Kitap okuyanların yaşları, 14 ila 70 arasında. Yani yeni dönem insanları da okumayı seviyorlar.

Hem Petersburg, hem Moskova insanlar için tasarımlanmış kentler. Yeşil alan ve park sayısı neredeyse kentlerin yarı alanını kaplıyor. Kocaman parklar, kocaman yeşil alanlarda insanlar dolaşıyor.

Şehirlerin meydanları kentlere inanılmaz bir ferahlık katmış. Benim ülkemde meydanı olan kent kalmadı.

Petersburg, Moskova’ya göre daha romantik daha iç açıcı bir kent.

Henüz Sovyet dönemi üzerine çok fazla yeni bir şey yapılmamış, Sovyetlerin mirası yeniyor, ve şöyle söyleyeyim, miras müthiş.

Ülke doğal kaynak açısından alabildiğine zengin, benzin bizim paramızla 125 yeni kuruş, mazot 75 yeni kuruş. Moskova kentinde evler, binalar merkezi sistemle ısıtılıyor. Sanırım Petersburg da öyle.

Sovyet döneminin sosyal konutları oturanlara cüzi bir paraya satılmış, ülkede neredeyse evsiz insan yok. Yalnız yeni dönemle birlikte büyük zenginler oluşurken, yoksulluklar da başlamış.

Rus insanı tüm dünyada rastlayacağınız insanlar gibi. Dikkatimi çeken başka bir husus, biz oradayken hem denizcilik, hem paraşütçü bayramı vardı. Sokaklar zil zurna sarhoş insan doluydu, fakat kimseyi rahatsız edip, taciz etmiyorlardı.

Sokaklardaki mini etekli, normal giyimli kadınlara kimse dönüp bakmıyor, kalabalık metrolarda kimse onları itip kakmıyordu. Yaşam içerisinde kadın ve erkek hem doğal, hem eşit gibiydiler.

Kentlerin gece ışıklandırması çok güzeldi.

Sigara fiyatları bizim paramızla bir YTL ile iki YTL arasında değişiyor. Bu sigaralar bildiğimiz, Winston, Marlboro markalı sigaralar. Rusya’da benzin, sigara, yiyecek ve giyecekten ya vergi alınmıyor veya alınsa da çok az alınıyor.

Moskova’da kaldığımız otel 1750 odalı 3500 yataklı bir otel idi. Bu otel 1980 Moskova olimpiyatları için yapılmış.

Çarlık Rusya’sının sarayları da görülmeye değer. Çok büyük yeşil alanlar, ormanlar içerisinde muhteşem saraylar yapmışlar, Peterhof gibi.

Hermitage müzesi Petersburg’un dünyaca ünlü resim müzesi, Picasso’dan Van Gogh’a resimler sergileniyor. Müzelere ve saraylara girmek için saatlerce sıra bekleniyor.

Kızıl meydanın kızıllığı kalmamış, kanlı meydan yerini canlı meydana bırakmış. Rus yemekleri çok güzel ve ucuz, borç çorbası, kievski, tatlıları tavsiye ederim.

Nazım’ın mezarına da uğradık. Çok güzel yemyeşil bir mezarlıkta, Yeltsin’in mezarına bakan bir mezarda Vera ile birlikte yatıyor Nazım.

Ben Avrupa kentlerini görünce “benim ülkemin kentleri niçin böyle değil” diye üzülürdüm, aynı üzüntüyü Rusya’da hissedeceğimi tahmin etmezdim.

Büyük kentlerimizin ve belediye başkanlarımızın halini gördükçe , “biz bunlara layık mkıyız” dediğim çokça olmaya başladı.

Komünist ve insana zulüm ediyorlar diye bildiğim ülkenin başkentine bakınca asıl zulmün benim şehirlerime ve bizlere yapıldığını görüyorum. Koca bir kentin belediye başkanı kenti susuz bırakıyor ve “Allah yaptı, isterse yağmur yağdırır” diyor. Allah’ını seven söylesin bu nedir, bu düşünce nedir, Allah’ın ilim ve irfanından nasibini almamış bu adamlara biz layık mıyız. Belediye meclisi üyelerinin çoğu dünyayı gezerler, dünya kentlerini görmüyorlar mı, yoksa seyahatlerde yalnızca alışveriş mi yapıyorlar?

Ben ülkemin topraklarına hayran ama yöneticilerine hayran olmayan biriyim. Bu yönetim anlayışı ile anlık ferahlıklar dışında kalıcı ve uzun güzellikler yaşamamız mümkün değil, ilimden irfandan yoksun, halkını cahil bırakan, duayla yağmur yağacağını sanan yönetici kafaları ile bir yere varılmaz.


Bu düşüncelerim her kesimdeki yönetici için geçerli, sağcı solcu ayırt etmiyorum. Hayatta en hakiki mürşidin ilim olduğunu fen olduğunu anlamayan, dinini beceriksizliğine alet eden insanlarla nereye kadar gideceğiz? Beş yıl önce baraj yapılmazsa Ankara’nın susuz kalacağını bildiren rapora aldırmayanlar bize bugünü yaşatıyorlar.

Ankara metrosuna ne oldu? Hani 2004 te bitecekti, insanların rahatça dolaşacağı kaç park, kaç kaldırım var?

Benim sözünü ettiğim şey ideoloji ile ilgili değil, yaşam kalitesi ile ilgili. Hayatı ve insanı sevmekle ilgili. Yaşam kalitesi zenginlikle bağlantılı değildir, kitap okumak, sinema seyretmek, tiyatroya gitmek zenginlikle ilgili değildir. Bu bir anlayış, kültür meselesidir.

Yaşam kalitesi aynı zamanda bazı koltukları bırakmayı bilmekle ilgilidir. Blair , Theatcher, Brandt başbakanken koltuklarını bırakabiliyorsa, ve bizdekiler yenilgilerine sebebi başka yerlerde arıyorlarsa, onlar örnek olmaz, örnek olanlar Theatcher gibileridir, Erbakan, ve Baykal gibileri değil.


Oysa bizde akrabalar belediye başkanlıklarına, milletvekilliklerine talip olur. Sülük gibi ensemize yapışan bu zevksizlik, bu kalite yoksunluğu kimilerine göre halkı küçümsemek oluyor. Hayır asıl halkı küçümseyenler, bizleri daha üst yaşam seviyesine çıkarmayanlar ve bunu engelleyenlerdir.

Ekmek, iaşe dağıtıp, ve bunları kabul eden halkı sevdiğini sanalar için söylüyorum, deniz bitti bundan sonraki yıllar nasıl olacak göreceğiz.

Bu ülkede bir insan bile aç yattığında uykusu kaçmayan, işsiz insanlara iş bulmak için çözüm bulamadığında rahatsız olmayan yöneticilerdir halkı küçük gören.

Oy vereceğimiz muhalefeti sağlayamayan yöneticiler oldukça da yaşam kalitemiz yükselmeyecektir. Hala okuma yazma seviyemiz ortalama ilköğretim 3, 5 dan terk ise, ve böyle kalmasında ısrar ediliyorsa, yapacak ne var.

Bankalarda döviz çokmuş, ihracatın ithalatı karşılama oranı iyileşmiş, enflasyon düşmüş. E ben susuzum, be işsizim, benim kentlerimde insana yer yok ne olacak o dövizler.?


O zaman ananızın evine yerleşin..

 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..