Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '15

 
Kategori
Öykü
 

St Phillipus'un İncili'nin sırrı

St Phillipus'un İncili'nin sırrı
 

Cem kafasını ellerinin arasına almış ve birikmiş banka borçlarını düşünüyordu. Savurgan eşi Gülben yaptığı sorumsuzca alışverişlerin sonucunda kredi kartını şişirdikçe şişirmişti. Üç ay üst üste ödememişti ve banka önce nakit çekimini durdurmuş şimdide alışverişe kapatacaktı kartını. Almış olduğu maaş çok düşüktü ve zaten yeni evlenmiş düğün borcunun taksitlerine ev kirasına ve sorumsuz yapılan alışverişlere gidiyordu maaşı.

Karısı Gülben:

“Sen çulsuz adam çıktın be! Bende seni adam sandım evlendim. Beni ne zenginler istedi de evlenmedim” sözlerini söylemeye başlamıştı.

“…”

“Ahhh ah Annemi dinlemeliydim, senin gibi biriyle evleneceğime zengin dayımınoğlu Hasan’la evlenseydim keşke”

“Lütfen sus artık, yeter”

“Evlenmeden önce böyle konuşmuyordun ama, canım cicimlerle her gün çiçek almalarla tavladın beni.”

“Bak Gülben lütfen sus artık bu zor duruma senin sorumsuz harcamalarınla geldik. Borcumuz dağlar gibi oldu, insan biraz sorumlu davranır.”

“Sende zengin kızı almasaydın, ben babamın evnde bir eli yağda bir eli balda yaşadım. Önceden düşünseydin. Senin yüzünden ailemle de aram açıldı”

“Bak, rica ediyorum sadece bana üç ay ver, her şey yoluna girecek, sadece biraz idare et. Babamdan kalan emaneti satmaya çalışıyorum”

“Sen o işi de yüzüne gözüne bulaştırırsın”

“Yarın Marmaris’e gideceğim. İngiltere’den Leeds Trinity Üniversitesinden bir profesör sadece görmek için 4000 Pound verecek, şayet düşündüğü şeyse satın alacak”

“Hadi hayırlısı”

Cem Hatay’dan otobüse bir valizle bindi. Yol çok uzundu. Leeds’den Profesör Goldsmith ile Marmaris’te buluşacaktı. Cem’e babasından yadigar çok önemli bir emanet kalmıştı. Hatay’da babası yıllar önce kazı yaparken bir lahitin içinde ilk dönem İsevilere ait önemli bir eser bulmuştu. Bu yazma eser yaklaşık 50 cm uzunluğunda 10cm kalınlığında ve 40 cm genişliğinde bir kutunun içinde saklanmaktaydı.

O kutu şu an otobüsün bagajındaki valizdeydi. Aslında içindeki gerçekler dünya siyasetini, ülke sınırlarını vb daha bir çok konuyu etkileyebilecek şeylerdi. Zira aslında Vatikan dahil, Tapınak Şovalyeleri ve İllimünati de bu tür eserlerin peşindeydi. Cem ateşle oynadığının farkında değildi ama bu riski almalıydı, eve ekmek götürmeliydi. Zira kazancı emeği asla evi geçindirmeye yetmiyordu. Geleneksel sabırla sabretsede kazandığı paraya yine de yetmiyordu ve bu riski almalıydı. Elindeki eseri Türk yetkili makamlarına veremezdi zira hem elindeki esere el koyarlardı hem de bir şey kazanmazdı. Ona yardım edebilecek kimse de yoktu. İnternette Facebook üerinden tanıştığı profesore güvenmek zorundaydı. Az değil 4000 Paund yaklaşık 10.000YTL ediyordu. Bu paraya ihtiyacı vardı.

Otobüs mola vermişti. Marmaristeki arkadaşı Haktan’a telefon etti:

“Alo. Haktan”

“Oooo dostum ne haber? Nasılsın?”

“Şükür iyim. Marmaris’e geliyorum. Yanımda bir emanet olacak. O emanetle otelde kalamam, senden ricam emanet sende kalbilir mi?”

“Ne demek Cemcim tabiî ki”

“Tamam, gelince ararım”

“Terminale gelmeden 15 dk önce ara ben seni terminalden alırım”

“Tamam”

Haktan Cem’i terminalden alıp evine getirir.

“Dostum otelde kalma bizde kal”

“Sağol ama otelde yerimi ayırttım. Size rahatsızlık vermeyim”

“Nerede kalıyorsun?”

“Iberostar Grand Azur otelinde”

“Tamam madem rahat edemeyeceğini düşünüyorsun, ee anlat nasıl gidiyor evlilik hayatı?”

“Ne sen sor ne ben söyleyim?” der acı bir gülümsemeyle.

“Anladım. Şu emanet dediğin nedir?”

Cem valizi açar ve içinden emaneti çıkartır.

“Dostum bununla otelde kalamam. Otelde emanete bırakamam. Bunu sakın açma. İçindekine bakma bile. Söz veriyor musun?”

“Söz söz tabi de ne olabilir ki?”

“Bilmemen senin için hayırlıdır. Lütfen soru sorma”

“Peki peki”

Cem otele yerleşir. Profesor Goldsmith otele ertesi gün gelecektir. Cem ilk defa geldiği Marmaris’e hayran kalır. Muhteşem bir yerdir Marmaris. Bodrum’u daha önce bir kez görmüş ve hayran kalmışken Marmaris onun gözünde güzellikte Bodrumun on katıdır.

Haktan eve dönmüş ve aklında bir sürü soru vardır. Kendi endine düşünmeye başlar.

“Ne var acaba içinde? Uyuşturucu işine bulaşmasın? Yok yok Ce öyle şey yapmaz. La oğlum ya yaparsa ya seninde başın derde girerse burası Marmaris ve dünyanın uyuşturucusu Afganistan üzerinden geliğ Avrupa’ya giderken buradaki yatlar kullanılıyor, salak olma bak şunun içine”

Emaneti eline alan Haktan “Arkadaşın ya anlarsa açtığını, ya kızarsa” diye düşündü. Sonra merakı galiğ geldi ve açtı. Gördüğü karşısında hayretler içindeydi. Şimdiye kadar hiç görmediği deri üzerine yazılmış bir kitaptı. İçini açtı, baktı ama anlamadığı bir alfabe ve dil olduğu belliydi.

Fakat ilginç resimler vardı. Haç’ın üzerine dolanmış bir yılan resmi vardı daha ilk kapakta. Bunun Hristiyanlığa ait bir kitap olabileceğini düşündü.

Hemen resimler çekmeye başladı. Asında yaptığı yanlıştı ama merakı heyecanı aşık olmuş bir adamın mantıksızlığı ve gözünün hiçbir şey görmemesi gibiydi. Resimleri aldı. Ancak arkadaşına yalan söleyebilir miydi Cem zeki idi ve çözebilirdi yalanı.

Ertesi gün Cem Haktanla buluştu otelin geniş lobisinde. Haktan emaneti getirmişti. Profesörle Lobinin üstünde bulunan toplantı odasında buluştular. Profesor Goldsmith eline eldiven giydi ve kitabı yavaş yavaş incelemeye başladı, notlar aldı.

“This is Araimic language, it is written by St Phillipus. One of the 12 Apostales of Jesus. This contains the same claims of Barnabas Gospel. I will pay you 4000 Paunds. If you sell it to me I will pay you 70.000 Paunds.”

Cem duydukları karşısında şaşırmıştı. Bu kadar parayı hayatında görmemişti.

Profesor zaman istedi ve parayı getirdi odasından.

Haktan arkadaşının bu kadar para kazanmasına sevinmişti. Bu lüks bir ev parasıydı.

Eve geldiklerinde Haktan ve Cem konuşmaya başladılar.

“Emanete bakmadın değil mi?”

“…”

“Baktınnn. Peki resim çektin mi?”

“….”

“Bak Haktan sende duydun bu St Phillipus’un incili ve eşi benzeri yok. Eğer bu resimleri sende olduğu bilinirse sende gereksiz yere riske girersin. Ben hala korkuyorum”

Cem otobüs’e biner ve Hatay’a döner.

Haktan evine vardı mı diye Cem’i arar, Cem’in telefonu cevap vermemektedir.

Evini arar. Cem eve gelmemiştir.

Aradan üç yıl geçtiği halde Cem’den hiç haber yoktur.

Cem’e geri dönerken şunlar olmuştu.

Otobüs mola verdiğinde Britanya haberalma servisi MI6 Cem otobüsten dışarı çıkıp WC’gittiğinde arkasında WC’ye gelmişler ve Cem’den asla haber alınamamıştır…

 
Toplam blog
: 722
: 3755
Kayıt tarihi
: 23.01.09
 
 

A.Ü İktisat Fakültesi mezunuyum, daha önce Kazakistan ve Hollanda'da eğitmenlik ve tercümanlık iş..