Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Starbucks' da bir uzaylı

Starbucks' da bir uzaylı
 

Bir yuppie yetiştirme merkezinden arkama bakmadan kaçtıktan sonra hayatımda bazı değişiklikler yapmam gerekiyordu. Elbette ki en önemlisi yaptığım harcamalarla ilgili olanıydı. Okuldan sonraki 3 sen boyunca gittiğim lüks yerlerden acilen vazgeçmem gerekiyordu. Lüks dediğim zaman, sanmayın ki maaşım çoktu. Hayır. Fakat yemek masraflarımızı müşteriye faturalıyorduk. Fazla mesai ücreti almadığımızdan ötürü, "yiyebildiğin kadar ye" açgözlülüğü ile biraz fazla kaçırıyorduk. Danışmanlık şirketlerinde çalışan tanıdıklarınıza dikkat edin, mutlaka fazla kiloları vardır.

İşte benim de gitmeyi bıraktığım mekanlardan birisi de Starbucks dı. Zaten hiç bir zaman çok sevmemiştim fakat bizim eski şirkette bu tarz bir kültür zorunluluk gibi bir şey. Kendinizi içinde buluyorsunuz. Bedava kahve. Kim istemez.

Artık Asmalımescid'deki Karamuk Çay Evi'ne gidiyorum. Büyük çay 1, 50 YTL. Hizmet kalitesi ve muhabbet ise Starbucks'dan daha iyi. Tek kusuru sigara içilmeyen yeri yok! O yüzden çok oturamıyorum. Simitevi gibi yerlerde fena değil. Özellikle sabah saatlerinde.

Geçen gün gözüm takıldı Starbucks'a. Canım sütlü çikolata almak istedi. İçeri girince birde boş koltuk görünce biraz oturup vakit geçirmek istedim. Bir sütlü çikolata bir de kapiçino lütfen. İsmim? Kerem.

Kapiçonomu beklerken çiklolatamı açıp yemeğe başladım bile. Bayılıyorum çikolataya. Hem de her türlüsüne. Fulya'nın bitterini de çok severim, yerlisini de, yabancısını da, fındıklısını da karemellesini de. Hepsini severim. Bayat bile çıksa mutlaka sonuna kadar yerim.

"Ferhat Bey kapiçonunuz hazır" Yanımdaki uzun boylu eçiş bücüş çocuğa bakıyorum. Hamle yapmıyor. Etrafta başka bey de yok. Esasında ben de "bey" değilim biliyorsunuz. "O kapiçino benim olmasın" dedim. "İsmim Kerem." Kahveyi hazırlayan arkadaş durumu çabucak muhakemeden geçirdikten sonra kapiçinonun bana ait olduğuna karar verdi. Bardağıma alıp biran önce yerime oturmak isterken bir de ne göreyim. Yerim kapılmış. Sonradan uzun boylu eçiş bücüş çocuğun sevgilisi olduğunu anladığım kız koltuklara kurulmuş. Uyanıklar böyle yapardı Starbuks da. Unutmuşum. Biri koltuğu kapar diğeri kahveleri almaya gider.

Zaaten koltukta kapı yanıydı. Üşürdüm ben orada deyip tek boş masaya yerleşiyorum. Solumda üç tane kız var yaş ortalamaları bana sorarsanız 21. Ne konuşuyorlar dinlemeye çalışıyorum fakat o kadar nazikler ki Arzum Onan'dan hallice sesleri yüzünden hiçbir şey anlayamıyorum. Birbirlerini nasıl duyuyorlar merak ediyorum. Sanırım dudak okuyorlar.

Arkamda iki İtalyan oturuyor. Sanırım anne-kız şeklinde bir ikililer. Onların da her dediğini duyuyorum ama anlamak ne mümkün.

Karşımda oturan kadın güvenlik görevlisine sesleniyor. "Kahveleri biz mi alıyoruz yoksa siz mi getiriyorsunuz? " Bu soruya çok takılıyorum. Tamam Starbucks'ı bilmek zorunda değil kimse. Fakat ortada bir tane garson yok. Aslında kadın şunu demek istiyor, "kahveleri bizim almamız gerektiğini fark ettim fakat feci üşeniyorum, bize bir kıyak yapsanız olmaz mı? " Olmaz! Burası Starbucks. Hizmet bekleyen Gloria'ya gitsin canım.

Bu kadının bir benzeri de sıkış tıkış minibüse binmeden önce kapıdan kafayı uzatıp şöyle der "yer var mı? " Oysa ki minibüste yer olmadığı 100m. öteden bellidir. Peki demek istediği nedir? "Birisi bana yer verecekse eğer bineceğim." Eski bir numaradır. Her zaman tutar. Apayrı bir blog konusudur, "minibüste bir psikopat" adlı bir blog da etraflıca işlenebilir.

Bu arada fark ediyorum ki İtalyanlar seslerini kısıp konuşuyorlar. Demek ki özel bir mevzuya geçtiler.

Çok sevdiğim siyah ciltli bir defterim var. Hediye. Çıkarıp not almaya başlıyorum. Yaş ortalamaları 21 olan 3 kız fingirdiyor kendi aralarında. Böyle zamanlarda "acaba yanlış bir şey mi yaptım" diye kendimi kontrol ediyorum. Bu ne alınganlık yahu? İlk önce fermuarımı kontrol ediyorum. İlk okulda bir kere açık unutmuştum da ne gülmüştü arkadaşlarım. O gün bugün bir aksilik olduğunu hissettiğimde hep kontrol ederim.

Yok kızlar benim varlığımı bile farkında değiller. Takılıyorlar kendi aralarında. Şeker şeyler.

Masasına hizmet getirtemeyen kadın kalkıyor. Onun yerine daha çok erkeğe benzeyen bir kız oturuyor. İlk iş laptopunu açıp messengera bağlanmak. Ben bunu çok banal buluyorum. Yani Starbucks a laptopla gelip çet yapmayı. Koltuklar rahat. Çok boş vaktim olduğunda ben okumak için gelirdim mesela buraya. Çet yapmak? Bilmiyorum tuhaf geliyor bana. Laptopu genel olarak bu şekilde taşıma alışkanlığını da rahatsız edici buluyorum. Siyah ciltli bir defterim var. Bir de güzel kalemim. Ne güzel not alıyorum. Sonra bu notları bir bloga çevirmeyi umuyorum.

Aman sıkıldım bu starbucksdan yahu. Öğlen yemeğinde iki patetesli pide bir de büyük çaya 3 YTL verdim diye sevinirken kalori bombası bir çikolata ve kıçıkırık bir kahveye 10 YTL mi ne bayılmışım zaten. Kahvede ağzımı yaktı. Sıcak yapın dediğimde bu kadar yapmıyorlar. Gidiyorum ben buradan. Nereye olacak, Karamuk Çay Evi'ne.

Toparlanıp çıkıyorum Amerikan kahvesinden. Kapşonumu da kapıyorum. Bayılıyorum kapşon takmaya. Uzaktan sevmediğini birisi mi geliyor. Ey kafanı geç.

Bu sefer öyle olamıyor fakat. Eski şirketten tıfıl bir oğlan geliyor karşıdan. Fakat tanıyor beni. Dürtüp durduyor bir de. Hiç sevmiyorum bana bu şekilde dokunulmasını. "Ferhat naber? " Diyor. Ne Ferhat'ı diye gözlerine bakarken Starbucks bardağıma yazılı olan ismi işaret ediyor.

+ : İsmini mi değiştirdin?
K : Hayır. Biraz evvel hacetim geldi de Starbucks'a girdim. Çıkarken bir baktım birisi masadan kalktı gidiyor. Kahvesini de tam olarak bitirmemiş. Benim de canım çekti. Üstümde paramda yoktu. Alıp kahveyi çıktım. Adı da Ferhatmış demek ki.

Kısa bir sessizlik oldu. İnsanların muhakeme sürecini gözlemlemeye bayılıyordum. Şaka yaptığımı düşünüyordu fakat ben çok ciddiydim. Önce gülmeye yeltendi. Sonra vazgeçti.

"Bu kahvede soğukmuş" dedim. "5 YTL var mı sende?"

K.

(keşke hayat bu kadar güzel olsa)

Not; sevdiniz mi bu yazıyı? Ara Kafe maceramı okumadıysanız ; http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=17475

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..