Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Stutgart - Barcelona - Milano

6 martta Sevgili Gülbeğ Amcamı kaybettik , 7 mart yolla çıkmam gerekti, İstanbul üzerinden Stuttgart ilk durağım. Karma karışık bir haldeyim durup durup ağlıyorum , gittiğinden çok yaşayamadıklarına ağlıyorum. Ölüm Allah’ın emri ayrılık olmasaydı of oooofffffff. Hep “canım” derdi, Annem okumasına sebep olmuş ondan kızına Annem’in adını vermişti.

Havaalanında okuyacak bir şeyler arıyorum arkadaşım Sebo’nun sesiyle kendime geldim, ayaküstü de olsa bir dost yüzü beni tamamen çözdü.Üç saat sonra Stuttgart havaalanındayım “ Temiz Enerji- Yeninelebilir Enerji Fuarı” için geldim, genelde hazırlık gelirim, bu defa durum farklı, doğrudan İnformation Ofis’e gittim, otelin adını verdim , nasıl giderim bilmiyorum.Güleryüzlü bayan biraz beklememi rica ederek yazıcıdan bir çıktı aldı, arkasından açıklamasını yapıyor.

”Sekiz dakika sonra kalkacak treni yakalayın ve bir durak sonra Filderstat’ta inin, hemen istasyon çıkışındaki otobüs durağında 76 nolu otobüse bineceksiniz o da 17 dakika sonra kalkacak, üç durak gideceksiniz 12 dakika sürecek durakta inin yolun karşısına geçin 100 metre sola doğru yürüyün otelinize varacaksınız.Bu duraktan da her 49. Dakikada aynı otobüs geçer onunla tekrar bu istasyona gelirsiniz fuar alanı zaten burada.Kaç gün kalacaksınız ona göre de size tüm ulaşım araçlarında kullanabileceğiniz kart önereyim.”

Pes doğrusu “ iki gün kalacağım , sonra Düisburg’a geçeceğim.” Dedim.”eğer sadece otel ve fuar civarında olacaksanız 6 Euroluk kart alın, şehri de gezmek isterseniz 11 Euroluk kart alın.” Onbir Euro’luk karttan aldım şaşkın vaziyette otelin yolunu tuttum, her şey saatinde işledi, sonradan da her kırk dokuzuncu dakikada otobüs duraktaydı.Basit bir şey ama bu basit gerçeklik yaşamı ne kadar kolaylaştırıyor.Acaba şu merkez istasyonda birbiriyle güreşerek şakalaşan yarı Alman yarı Türk gençler bu gerçeklikleri ne kadar fark ediyorlar, bilemiyorum.

Akşam şehir merkezine indim her yerde bizim vatandaşlarımız hayata kolaylıkla adapte olan da var, buradaki hayatla hiç bağ kuramayan da.Dönüşte otobüs çalışanlarının eylemleri nedeniyle gecikme var, durağın yanındaki dönerciye kahve içmek için girdim.Hasan Bey Malatyalı 1979’da gelmiş burada okumuş üniversiteyi Makine Mühendisliği okumuşken şimdi vergi denkleştirme işi yapıyor, eşine açmış burayı, oğlu da bilgisayar uzmanı Bosch firmasında çalışıyor.Oğlu geldi iki kola aldı parasını verdi bozuk çıkmadı kasada , Baba son kuruşuna kadar oğlundan iki kolanın parasını aldı.

“Bunları böyle alıştırdım.Geçenlerde vergi hesaplarken de , işte senin çocukların buradan yediklerini de düşmemiz lazım dediler, itiraz ettim bizde herkesin hesabı ayrıdır, herkes kendi kazanır kendi harcar.”

“Kazanç ve vergi oranınız nedir, altından kalkılabilir mi? “ diye duramadım sordum

“Kazanç oranımız ortalama % 50 zaten % 25’ civarı vergiye gider bunun, durum fena değil, bizden önce gelenler bize bir şey bırakmadı yani birinci kuşak Almanya’ya gelenler bir ev parası bir araba pası kazanayım diye düşündüler, çocuklarını okutmadılar, lisanı öğrenmediler.Şimdiki nesil daha bilinçli, ikinci ve üçüncü kuşak daha şanslı gidiyor.”

Sabah 5.49 otobüsüyle istasyona indim , oradan merkezi tren istasyonuna gidip bilet alacağım, tarifeyi çözmek vakit alacak gişeler açık değil, artık her şey otomatik cihazlarla bilgisayar üzerinden yapılıyor Almanlar da buna pek alışamamışlar, Türkçe menü de koymuşlar, Düisburg biletimi kolayca aldım, bir öğrenci kızcağız bilet almak için çırpınıyor, kolaylıkla menüyü çözüp biletimi aldığımı görünce bir ihtiyar Alman’la öğrenci de nasıl bilet alacaklarını sorunca daha günü bitmemiş pas biletimi öğrenciye verdim, çok şaşırdı, ne yaptığımı da anlamadan bileti aldı gitti.

Düisburg , Düseldorf – Köln- Essen ortasında küçük bir şehir arkadaşım Mehmet beni istasyonda karşıladı, evinde eşi ve oğluyla kahvaltımızı yaptıktan sonra dolaşmaya çıktık. Pazar günü açık olan o da sadece bazı restoranları ve kafeleri yarı açık olan alışveriş merkezine gittik.Büyük bir yer en azından kapalı havalarda vakit geçirilebilecek bir mekan, İspanyol restoranında bire bira içelim dedik , yanına da patates istedik, bayan garson patatesi yalnızca yemeklerin yanında verebildiklerini ayrıca verilemeyeceğini menülerinde olmadığından verilemeyeceğini söyleyince ne diyeceksin, biraları içip kalkacaksın.Akşam yemeği için Çin Restoranında yer ayırtmışlar çok leziz yemekler , aman soslara dikkat, bilmediğin sosları kullanmamalı. Almanya’da kapalı mekanların hiçbirinde sigara içilmiyor.

Arkadaşım anlatıyor:”Almanya eski Almanya değil sosyal devlet olma özelliğini yok olmuş, Hristiyan Demokratların politikaları bunun başlıca nedeni. Sol ve sosyal Demokratların önümüzdeki dönemde şansları artıyor. Bizim vatandaşların problemleri de artıyor. Burada paralel bir yaşam kurulmuş, Alman Toplumundan ayrı bir dünyada yaşıyoruz. Zamanında bizimkiler gelirken kimse bugünlere gelineceğini düşünmemiş ne Alman ne de Türk Hükümetleri. Kohl demişti ki : biz ucuz işgücü bekliyorduk ama insan geldi.Yani çalışırlar zamanları dolunca da çeker giderler. Ne acı değil mi? ”

Ertesi sabah beş uçağıyla Barcelona’ya uçtum. İspanya Şair Lorca’nın memleketi, Franco tarafından kurşuna dizilen Lorca’nın. Seyahate çıkmadan şairin tüm eserlerini yanıma almıştım. Dil Tarih’ten Erdoğan Bey çevirisini yapmış kendisinden bir sömestri İspanyol Edebiyat Tarihi dersi almıştım, Lorca’yı da bize Erdoğan Alkan tanıtmıştı. İspanya’da iç savaşın ilk günlerinde Franco’nun ulusal korucuları tarafından kurşuna dizildi. Antonio Machado şairin ölümünü şöyle anlatır

“ Cinayet

Yürüdüğünü görmüşler tüfekler arasında

Yıldızların henüz kaybolmadığı bir kuşluk vakti

Puslu ve soğuk kırda yürüdüğünü görmüşler

Uzun bir yolda

Öldürmüşler Lorca’yı ortalık ağarırken

Cellatlar mangası, yüreksizler

Gözlerine bakmaya cesaret edememişler

Artık seni tanrı bile kurtaramaz! Demişler

Vurulup düşmüş Lorca

Alnında kan, Karnında kurşunlar

….Gırnata’da cinayet işlendi!

Hem de biliyor musunuz?Zavallı Gırnata’da,

Onun Gırnata’sında “


Sabah Sekiz gibi Barselona Havaalanına indim, kalacağım otelin sadece adresini biliyorum o kadar.Yine Turist İnformasyon’a gittim, ama kapalı saat dokuzda açılıyor, etraftan bir şeyler bulmaya anlamaya çalışıyorum İngilizce bilen pek kimseye de rastlayamadım.Beklerken bir şeyler atıştırdım.Saat dokuzda ofis açıldı, görevliyle zorlukla anlaşabildik, alandan otobüsle tren istasyonuna geçilen otobüsler var oradan da trenle merkez istasyona geçmeniz için ücretsiz bir kart veriyorlar, sağ salim ana istasyona ulaştım. Barselona’da altı tren hattı var, benim otel 4 ve 7 nolu hat üzerindeymiş, ayrıca 6 da metro hattı var benim sayabildiğim.Üç günlük Barcelona kart aldım, benim oteli birine tarif ettirdim 3 nolu hatta binmişim ü durak sonra yanlış hatta olduğumu anladım da o kadar güzel yerlerden geçiyor ki.Haritaya göre Barcelona’nın doğusu boydan boya sayfiye, kıyı olduğu gibi halka açık kilometrelerce uzayıp gidiyor sahil, oteller, moteller, hepsi Maçenat - Manresa hattı üzerinde 22 istasyon boyunca sahil uzayıp gidiyor sonuna kadar gidip döndüm, kendi hattımdan giderek otelime 2 saatte ulaştım.

İspanya 17 özerk bölgeye ayrılmış, Bu bölgeler ise toplam 50 ile ayrılmışlardır. Ayrıca iki de özerk kent vardır Septe ve Melilla.Özer Bölgeleri; Aragona, Asturyas, Balear Adaları, Bask, Kantabria, Kastilya, La Mancha, Comunidad Valencia, Comunidad de Madrid, Endülüs, Ekstremadura, Galisya, Kanarya Adaları, Kastilya Leoan, Katalonya , La Rioja, Navarra, Region de Murcia, Barselona işte bu bölgelerden Katalonya bölgesinin başkenti; 487 kilometrekare, resmi dil İspanyolca, İngilizce bileni az Fransızca daha çok biliniyor.Nüfus iki milyona yakın.

Otele yerleştikten sonra Cardenyola istasyonundan trenle Platza de Catalunya istasyonuna geldim, şehrin merkezi burası doğrudan La Ramblas’a açılıyor.Barselona’nın en ünlü caddesi, Renkli kafeler, büfeler, yol boyunca çiçekçiler, canlı heykeller, insan seli, sanki tüm dünya burada.Caddenin tam ortasında kapalı pazaryeri var, mutlaka uğramalı, envayi çeşit meyveler sebzeler, ayaküstü atıştırmak için birebir.Bir de açıkta bizim ocakbaşı gibi düzenlenmiş bara oturuyorsunuz hemen orada seçtiğiniz deniz mahsülleri pişirilip geliyor fiyatlar ekonomik, yanında bira ya da şarap iyi gider. La Ramblas’ın sonuna doğru yürüyünce deniz ve limana çıktığınız yerde dev Kristof Kolomb heykeli sizi selamlar.Liman cıvıl cıvıl barlar, kafeler.yelkenliler.

Yoruldum, bir otobüse atlayıp gittiği yere kadar gideyim , gide gide tüm limanı dolaştı ve son durakta durdu.Oradan yeni bir otobüs seçip tüm şehri tepeden gören Fenikülere doğru çıktım Tibidabo Otobüsü buraya kadar çıkıyor, Fenüküler tepeye doğru tırmanan iki vagonlu bir tren ama saat dörde kadar çalışıyormuş yetişemedim, tepedeki bara oturup şehrin akşamüstü ışıkları yanıncaya kadar oturup seyrettim Lorca da oradaydı.

“ Şu ilahi kırların

Ağustos böceği olsa yüreğim

Duru gökle yaralanıp

Uzun bir şarkıda ölsem

Ve son soluğumu verdiğim zaman

Özlediğim bir kadının elleriyle

Saçsa toza toprağa yüreğimi.”

Barselona en iyi Turistik Otobüslerle geziliyor, ben fiyata inat edip binmedim ama en iyisi o , bir günlük 19 Euro, gezilebilecek heryerde duruyor, Tekrar cadde La Rambla’ya döndüm günün her saati kalabalık, akşamları neredeyse tüm şehirde sabaha kadar çalışan otobüslerle de güzel turlar yapılabilir ama benim trenim en son 23, 30 da sonlanıyor, gecesini yaşayamadım.Akşam için Flamenko gösterilerinin olduğu restoranlarda yemek kişibaşına 30-40 Euro , diğer yerlerde yemekler 10-20 Euro kişibaşı.

Ertesi gün ilk hedefim Nou Camp, Yeşil metro hattıyla ya da otobüsle gidilebilir, Diagonal Bulvarı’na yakın, ama aldanmayın bulvar tüm şehri enlemesine bölüyor, Maternitat istasyonunda inilerek gidiliyor. Çok etkileyici bir atmosfer.Futbol Club Barcelona (kısaca FC Barcelona ya da Barça), 1898 Joan Gamper önderliğinde bir grup İsviçreli, İngiliz ve Katalonyalı girişimci tarafından kurulmuş, 1928'de İspanyol profesyonel futbol ligi La Liga'nın on kurucu üyesinden biri olan kulüp, 1929'da ligin ilk şampiyonu olmuş, o zamandan beri de asla ikinci lige (segunda división) düşmemiştir. On sekiz La Liga şampiyonluğu, yirmi dört Copa del Rey, yedi Supercopa de España, iki UEFA Şampiyonlar Ligi Kupası, dört UEFA Kupa Galipleri Kupası, üç Fuar Şehirleri Kupası/UEFA Kupası ve iki Avrupa Süper Kupası sahibi olan FC Barcelona, İspanya ve Avrupa'da futbol tarihinin en başarılı takımlarından biridir.Kulübün stadyumu Camp Nou ve taraftarlarına culés denirmiş.FC Barcelona, 2005-2006 sezonunu 259, 1 milyon Euro gelir ile kapatarak, Real Madrid'in arkasından dünyanın en zengin ikinci futbol kulübü olmuş.Stadın önünde hediyelik eşyaların satıldığı bir market var.

Sonrasında tekrar 213 metre yükseklikten Barselona’yı seyretmek üzere Fenicular’a çıktım ama yine çalışmıyordu kısmet başka sefere.Tekrar Catalunya Meydanı’na döndüm Catedral’i ziyaret ettim, hemen yanında Salvador Dali Müzesi ve Montcada’da Picasso Müzesi anlatılamaz, resim sanatıyla hiç ilgim olmamasına rağmen.Müze girişleri bize göre pahalı 9-10 Euro, birkaç da hediyelik alınca iş büyüyor.Resimden anlasam da yazıdan anlarım Picasso’ yu anlamak için sözlerine de bakalım :

“Benim arayışlarımdan söz ediyorlar, ben aramam ki... Bulurum.”

“Ne yapacağını iyi biliyorsan, gidip de onu yapmanın ne anlamı var? Nasılsa, biliyorsan böyle bir deneye girişmenin bir anlamı yok. Başka bir şey yap, daha iyi”

“Anlaşılmaktan daha tehlikeli bir durum var mı? Üstelik bu zaten olası değildir ki, hep yanlış anlaşılırsın. Yalnız olmadığını sanırsın, oysa her zamankinden daha yalnızsındır.”

“İnsan hiçbir zaman iyi iş becerdim, üstelik yarında Pazar dememeli durduğun anda yeniden başlamalısın bir daha hiç dokunmayacağım diyerek tuvali köşeye atabilirsin. Oysa son hiçbir zaman gelmez”

“Herşeyi söylemem ama, her şeyin resmini yaparım”

Yorgunluk ve şaşkınlık arasında dolaşırken İstanbul’dan Alper Arkadaşım aradı ve acı haberi verdi Sevgili Ağabeyimiz Ali Eron vefat etmiş.Çok üzüldüm bu hayat dolu insanı, dostu kaybettik.Artık bu şehirde yapacak bir şey kalmadı.Ne Park Guel’i görmeyi canım istedi ne de başka bir yeri .

Ertesi gün Milano’ya uçtum fuar için.Avrupa Milano demek markalar diyarı demek, mağaza mağaza dolaştık, sadece dolaştık.Burası Ocak ve Haziran indirim dönemlerinde anlamlı onun dışında fahiş fiyatlar.Bu Milano’ya kaçıncı gelişim unuttum.Geçen yıldan farklı olarak internet kafeler artmış, İtalyan üreticilerde de sıkıntılı üretimlerini Çin’e kaydırıyorlar, Çin malları her yerde, geçim sıkıntısı her coğrafyanın problemi, hayatı daha basit yaşamaya çalışıyorlar, enerji pahalı o nedenle alternatif enerjilere ve yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru yönelim var.Fuarlarda geçen yıllara göre ziyaretçi sayısında azalma var, internetle her yere ulaşılıyor.

Expo 2015 için Milano çok iyi bir tanıtım faaliyeti sürdürüyor, sonuç açıklanınca tanıtımın önemi lobiciliğin önemini bir daha anladık.Biz kendimizi iyi anlatamıyoruz vesselam.

 
Toplam blog
: 17
: 7229
Kayıt tarihi
: 29.09.07
 
 

Fırtına arıyorum; sanki fırtınada dinginlik bulacağım. Gezip gördüklerimi ve deneyimlediklerimi  ..