Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '11

 
Kategori
Doğal Hayat
 

Su, Aşk ve Donkişotlar

Su, Aşk ve Donkişotlar
 

Tüm dünyada 22 Mart Dünya Su Günü olarak kutlandı. Resmi kutlamalar tarzında olunca konuyu yazmaya gereksinim duymazdım, ancak işin boyutu resmiyetin üzerinde. Petrol için Libya üzerinde cirit atan emperyalistlere ait uçaklar ''Demokrasi bahane petrol ve savaş sanayinde kar şahane'' mantığıyla görsel ve yazılı basından izletiyorlar bize. Savaş her zaman bahanelerle yürütülür ve gelecekte de su için yeni bahaneler üretip savaşlar çıkaracaklar, sorun çözmek yerine yeni karlar peşinde koşacaklar. Üzerinde tepinecekleri halkı hep buldular ve bulmaya devam edeceklerine inanıyorlar, niyetleride var. 

Suyun varlığı konusunda iki farklı görüş mevcut; 

1- Halihazırda bulunan su kaynakları insan ihtiyaçlarını giderecek yeterlilikte ancak paylaşım ve dağıtımında sorunlar var. Benimde katıldığım ikinci görüş: Su kaynaklarının yüzyılları hatta bin yılı karşılayan süreçte aynı kalmasına karşın, hatta sağlıklı su hedeflendiğinde kaynakların daha da azaldığı, nüfusun ise hızla artarak kişi başına su tüketiminin arttığı, su savaşı çıkaracak, ülke işgallerinin ve dünya savaşına neden olacak boyuta gittiği belirtilmektedir. 

Suyu neden yazı konusu etmek gerekiyor? Çünkü 'satılabilir mal' haline getirilmiş ve ekonomik meta olarak en çirkin koz olarak kullanılabilen politika malzemesi yapılmıştır. Daha düne kadar yaşam kaynağı köy olan ülke insanımıza, açıkta akan ve bedava kullandığı suyun birden bire kentleşmenin getirisi olarak, su insanın değil devletin malı olduğu dayatılıp kabul ettirildi. Bu kadarla kalsa belki sorun olmayacaktı. Ardından su üzerinden elde edilecek kar güdüsü ve politik oyunlar sergilendikçe insan yaşamının nasıl tehdit ettiğide hissedilir olmuştu ve artık mücadele edilmesi ihtiyacı doğurmuştu. Yani artık parası olan parası kadar su kullanabilecekti. Parası olmayanın su kullanım hakkı ancak suç işleme sürecini başlattığı başka bedeller ödetileceği zihinlere sokulmak istenmiştir. 

Örnek mi istiyorsunuz? En başta Başkent Ankara'da her yıl tamimler yayınlanarak köy ve mahalle yerleşimlerinde bulunan çeşme ve akar suların kullanımının 'güvenilir içme kaynağı olmadığı' gerekçesiyle kullanımı yasaklanır. Suç ilan edilir. Hala mı örnek istiyorsunuz? Donkişot Osman Nuri ÖZGÜVEN, Dikili Belediye Başkanı, Su her insan için olmazsa olmaz yaşam hakkıdır deyip 10 tona kadar suyu bedavalaştırdı. İnsanın parası olmayabilir ancak yaşama hakkı mevcuttur anlayışı kadar suyun farkında olma ve tasarruf etme duygusununda altı çizilerek bilinçle yaşamalı insan demiştir. İşte en korkutucu amaç olmalı ki hemen mahkum edilmeye çalışıldı. Kamu zararı oluşturmak, rüşvetin kovuşturulmadığı ve yolsuzlukların ayyuka çıktığı süreçte parasız su daha tehlikeli sayılmıştı. 

Daha doğru algılansın ve yaptığının ne kadar doğru olduğunu gören Donkişot Osman Nuriş ÖZGÜVEN, şimdide 13 tonu bedavalaştırarak yaşam hakkı çıtasını daha yukarılara yükseltmiştir. 

Araştırma sonuçlarından çıkan tabloya göre; ABD ve Avrupa gibi gelişmiş ülkeler suyun evin içinde sağlıklı şekilde akışını sağlama oranları %99dur. Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri %77 oranına çıkmışken, Asya ülkeleri%63 oranında kalmıştır. Ticaretin yaygınlaşmadığı ama insanın meta oranının çok yükseklerde seyrettiği Afrika ülkelerinde suyun evlere ulaşma oranı %35-40 aralığında. Ne kadar aşikar: Parası olan suyu içiyor. 

Ülkemizin her kentinde tepesinde düzünde oluk oluk su akar. Türkiye'nin de evlere su ulaşma oranı yüksek ancak ticari su mantığının yaygınlığı, plansız kalkınma ve plansız yerleşim alanlarının artması nedeniyle suyun oluşum ve birikme akma düzeninin bozulmasına, bununda 2050 yıllarına doğru su kıtlığı çekecek ülkeler arasına sokacağı öngörülüyor. Düne kadar Başkentte su kıtlığı oyununun provası yapılmadı mı? Ticari alt yapısı kurulmuş bu oyunun ne kadar başarı yapacağı test edilmedi mi? Elbette politika malzemesi yapıldığı unutulmamalıdır. 

Doğrusu da dünya nüfüsu artıyor ve aynı suyu kullanan insan sayısı artıyor. Bir yandan sanayi atıkları kirletiyor, bir yandan da çarpık kentleşme kullanılabilir su kaynakları oranını düşürüyor. Yani yaşamımıza kibrit suyu dökülüyor. Bize Osman NUri gibi Donkişotlar lazım. Çoğalsınlar diye 9 Nisan 2011 tarihinde Derelerin Kardeşliği platformu ile '' Suyun Ticarileştirilmesine Hayır'' eylemi önümüzde bir görev olarak duruyor. Çünkü su tacirleri boş durmuyor. Halkın elinden giden suya karşı örgütlenmesin, öfkelenenlerinde öfkesinin pasifleştirilerek etkisizleştirilmesi için karından keserek işbirlikçilerine para akıtıyor. Sponsor oluyor, gerçekler ortaya çıkmasın diye öyle ki mahallelerdeki akan çeşmeden, evde akan suya kadar suyumuzu kirleterek, yasak ederek ve pahalılaştırarak, insanlık hakkımızdan uzak tutup damacanacı yapacaklar. Yine mi gösterge istersiniz? İşte ABD kontrollü Dünya Su Konseyi (WWC) 1997 yılında suyu arz edilir meta olarak adlandırmıştır. 

İşbirlikçilerin adını mı istiyorsunuz? O kadarda kolaycı olmayın. İktidarlarla iç içe olan, bankaların-holdinglerin bağış kapısı yaptıkları o ucubeleri gözleriniz mutlak görüyordur. Sadece algıladığınızı ve tanıdığınızı gösterin yeter. 

Su sesi psikolojimizi düzelten, görüntüsü bir ömre bedel bir unsurken, temizliğimizin, alışkanlıklarımızın ana kaynağı iken, varlığı ile kendimizi güvende hissettiğimiz hatta dünyanın varoluşundan bugüne paradan önce hayatımıza giren, bize can olan kan olan su, herkesi yaşatırken anlaş olan suyu yaşatma sürecine girdik ve bu görev insanlığını kaybetmemiş insanlar eliyle 'su kadar aziz ol' , 'su gibi ömrün olsun' ata sözlerindeki saygınlığı için, doğanın bu merhametli kaynağının elimizden alınmasına, satılmasına yani insanlık ve doğa düşmanlarına dur demeliyiz. 

SİZ DE DONKİŞOT OLMAK İSTER MİSİNİZ? 

GÖNÜLLÜ AŞK 

Dağdan da başlasa 

ovadan da yol alsa 

suyun akışını anlarım: aşk için şevk içinde 

ne taş engelleyebildi 

ne yolun uzunluğu, ne çer çöp 

sabrı aşkın içinde; Su Denize aşık 

karışacak taşıp taşıp. 

Ne aşk bu ne aşk 

Farklılığı 

tatlılığı engel değil, karışacak tuz içinde 

Ve güneş kıskanır elbet; kendi seveni yok sanır 

buhar edip ayırır 

bilmeden mi doğayı da kayırır 

bulut dayanmaz bu yüke, atar sırtından 

Aşk bu; Su yol alır yeniden 

HASAN HÜSEYİN ELMA/2011 

 

 

 
Toplam blog
: 47
: 288
Kayıt tarihi
: 15.12.10
 
 

Denize yakın adam... İzmir'de yaşıyorum. ..