Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '11

 
Kategori
Blog
 

Şu "EN" meselesi

Şu "EN" meselesi
 

Çok matrak…
Nemalanmak deniyor yaaa… “nemalanmak”!

Neyin, ne “nema”sı ise bu?

Cidden pek bir merak ettim, MB’den kim nasıl  ve ne gibi bir “nema” elde edebilir ki acaba?
Ya da bir nema elde edebilir mi?

Bence edemez çünkü!
Peki bazılarınızca nasıl bir nema elde edilebilmiş oluyor da,  “nemalanmak”  diye bir sözcük kullanıyorsunuz, bunu anlamakta güçlük çekiyorum ben de…

Yani hani şu, kimilerinizce neden o kadar önemli olduğunu bir türlü anlamlandıramadığım “en” meselesi.

Ne geçiyo yani “en” olunca elinize?
Cebinize bi para mı giriyo, para mı kazanıyosunuz? MB size bir ödemede mi bulunuyor?
Ya da bi ödül mü kazanıyosunuz, MB ya da bir takım kuruluşlar, bir ödül mü veriyor size, oscar heykelciği falan gibi mesela, salonunuzda baş köşeye koyabileceğiniz?
Ya da literatüre falan mı geçiyorsunuz, hani olur ya… ne bileyim...?

Veya şöhretli mi olmuş oluyosunuz?
Yoksa itibarınız falan mı artmış oluyo?
Ve de “ne”ye göre? “kim”e  göre???
Maddi bir nema mı, manevi bir nema mı?
Çünkü bana göre, hiçkimseye ne maddi, ne de manevi hiçbir neması  da yok zaten “en” olmanın, bildiğim kadarıyla!

:)))))

Diyorum ya işte, hiç düşünmüyorsunuz bile…
Nerde afaki şeyler onlara kafa yoruyosunuz.
Niteliği bırakıp, niceliklerle uğraşıyorsunuz.
Gelmişsiniz bilmemkaç yaşınıza hala daha size hiçbir neması olmayacak şeylerle ilgileniyorsunuz.
Ayaklarınız yere bassın biraz, daha somut, asıl getirisi olan, getirisi yüksek, değerli, neması daha nitelikli, neması net şeyleri,  “nema” diye asıl ona denen “değerleri” önemseyin, umursayın benimseyin artık.
Dolu şeylerle ilgilenin, boş şeylerle değil.

Herbirimizin kimbilir ancak kaç yılı daha kaldı şu yeryüzünde yaşanacak?
Hala böyle sadece nicelikler, hala daha mı böyle hesaplar, niteliksizlikler?
Çoğunuz da anasınız, babasınız…
Çocuklarınız var, hatta torunlarınız var kimilerinizin de…
Merak ediyorum, onları da mı böyle yetiştiriyorsunuz?
Böyle mi örnek oluyorsunuz onlara da?
Nicelikleri önemseyerek, boş şeylere, insana hiçbir somut getirisi zaten olmayan-olmayacak şeylere, koşullara kafa yorarak?

Neymiş?
Yazarın kendi yazısına yorum yapma durumu teknik olarak engellensinmiş!

Düşünüyorum….  Evet, bunu suistimal edenler var…. Yani esesan serhatt hepten haksız da değil.
Mesela bir yazarı ben bizzat çok net biliyorum ki…  çünkü dikkat çekmeyecek gibi değildi…   hem de yakın zamanda neredeyse her gece, gün dönümünde, yani o günün sonu saat gece 24.00’e  mesela atıyorum  5-6 dakika falan kala (kimbilir bunu ölçmüş mü, tesbit mi etmiş,  bir de buna bile kafa yormuş hesaplamış falan yani herhalde) kendi yazısına yorum yazıyordu,  üstelik de öyle birine cevaben falan da değil, kafadan laf ola beri gele bişeyler yazıyordu işte.. böylece de ana sayfada tüm taa ertesi sabah yeni günün yorumlarının yayına alınış saati gelesiye kadar da gece boyu “en son yorumlanan bloglar” bölümünde yazısı en az 9 saat kalmış oluyordu. Tilkiliğe bak!   Ve bu nerdeyse 2 hafta boyunca filan her gece hep sürdü, ve de hep o aynı kişi… başkası değil!

Sonra demek ki birinin daha dikkatini çekti ki, bir arkadaş yazı yazdı son derece üstü örtülü, öyle ki o konuyla ilgili olduğunu da sadece birkaç kişinin dışında kimsenin anladığını da sanmıyorum ve o yazıdan sonra da kesildi o durum.

Üstelik bunun mesela gerçekten bir somut getirisi,  bir neması  da var. Ana sayfada kaldığı sürece daha fazla görünür daha fazla okunmuş olacak çünkü. E bir yazarın da tek aslında istediği şey, yazısının okunmasıdır  zaten…

Ama “en”  konusu  işte, çok daha farklı bir şey… “en”in bir faydası yok, insana da yazıya da, benim bildiğim… Yani ne olacak ilk 50 ye girsen, ilk 30’a girsen, ilk 5’e girsen… veya birinci olsan mesela… :))  Komik yani gerçekten…. Kendi kendini kandırırsın ancak olsa olsa… sun’i bir kendince manevi tatmin mi duyar acaba öyle bir durumda insan?  Bilemiyorum ki, ben duymam şahsen, hiç sanmıyorum. Ne diye duyayım ki… kimin umurunda? Diyelim ki hep birinci ben oldum, olsa ne olacak yani, ne değişecek? Onu düşünüyorum, onu düşünmeliyiz… Kaldı ki var herhalde zaten öyle arkadaşlarımız…  en çok okunan mesala 1., 2., 3., öyle değil mi? E onlarda ne değişiyor, değişen bir şey mi oluyor..?  Diyelim ki sürekli “A” kişisi hep birinci… hep en…. hakikaten bir şey mi değişiyor?

Ciddi soruyorum bunu, hani varsa gerçekten bir şey... ola ki ben bilmiyorumdur, ben de bilmiş öğrenmiş olayım madem.

Onun için de zaten hiç de ilgilenmediğim, yeri bile nerdedir, nerden bakılıp takip edilir bilmediğim bir şeydir bu “en” diye ifade ettiğiniz şey… zira ben yazdığım o yorumların kimseye bir zararı olduğunu, bana da bir yararı olduğunu hiç mi hiç düşünmüyorum.  Yok böyle bir durum yani. Yani düşünüyorum da şöyle bir haksız rekabet falan… asla.. ben kimseyle bir yarışta değilim, bir rekabet durumu benden fersah fersah uzak zaten…

Şurada yazarken, böyle bir fikir, böyle bir anlayış, yani bir yarış bir maraton olgusu,  bunlar sizin bazılarınıza ait, sizi ilgilendiren bir durum, benimle ve benim yazdıklarımla yakından uzaktan alakası yok,  kendinizle karıştırmayın beni… benim yazılarım bir köşe yazısı formatında, mahiyetinde ve prensibinde bile değildir, biliyorsunuz zaten bunu… Ben köşe yazısı mantığında veya bir yazar olmak, ben bir yazarım diyebilmek için yazmıyorum yazılarımı,  çok farklı bir mantıkla yazmaktayım  ben. Benim de idealim amacım o çünkü. Onun için, burada sizler arasında geçerli olan o yarışta, ben ve yazılarım, yarış dışıyız, kulvar dışıyız zaten. Üzüyorsunuz beni! Üstelik 9 ay oldu ben buraya geleli, üzmekten de hala vazgeçmiyorsunuz bir türlü!! Ne geçiyor elinize… bir de bunu biriniz izah etse bana?? :))

İşin ilginç yanı, bu demin bahsettiğim zat geçen gün bir de şöyle yazmamış mı: “Şimdi bir de kendine yorum yazan artist kalemşörler türedi”.  İşte asıl benim önemsediğim şeyler bunlardır, böylesi kendinden habersiz, kendi yaptıklarına bakmayıp başkaları üzerinden aklı sıra dürüstlük doğruluk vs. taslayan niteliksizliklerdir arkadaşlar.. Behey asıl artist, sen kendi yaptığına baksan ya bir asıl! Ben artist olsam seni parmağımda oynatırdım zaten. Tövbe estağfurullah yavvv.

Seninkinde bir hesap var ama, benimkinde bir hesap yok.
Sen kendi sürümünü artırmaya çalışıyorsun, hatta buna özel çaba sarfediyorsun, daha geçenlerde bilmemkaç bininci yorumum diye, ay ne önemli ne önemli, sanki matah birşeymiş gibi kalktın bir de buna özel yazı yazdın... benim derdimse bambaşka. Arada dağlaaar kadar fark var.

O zat da büyük ihtimal yine beni kastediyor tabii artıst diyerek de onun için böyle diyorum. Çünkü gerçekten kendi yazılarıma gelen yorumlara olan  yanıtlarıma  cevap alanı yetmediği için, ben gerektiğinde yanıtlarımın devamını yazabilmek amacıyla evet, biliyorsunuz zaten, yorum alanımı kullanırım, kullanıyorum haliyle. Ne diye kullanmayayım ki? Ve bu konuda da sitede en bariz kişi benimdir herhalde zaten. Başka var mı bu şekilde yorum alanını kullanan, pek sanmıyorum; ben kastediliyorum yani bu cümleler veya yazılarla.

Daha da önemlisi şu da var ki.. ben sadece kendi yazıma değil, her kime yorum yollamışsam, başka arkadaşların yazılarında da yine “gerektiğinde” aynı yolu kullanıyorum. Yani sadece kendi yazıma yoktur benim öyle bilmem kaç tane yorumum…  Anlatmam gerekenler varsa öyle gerekiyorsa 5-10 yorum niye yazmayayım ki? Ben bunu yaparken, ne kişi, ne de yazı ayırmam da zaten bu konuda. Şayet  bir “ihya” bir “nema” söz konusu ise de eğer, ben  demek ki kendimden çok, asıl başka  insanları ihya etmekteyim demektir zaten bu da… O zaman bunun adı da “nemaLANmak” olarak adlandırılamaz da  işte asla! Ne olur? Nemalandırmak olur. Ne yani başkalarını nemalandırıyorum diye mi yoksa bu patırtı? E o zaman siz de benimle ilişkilerinizi iyi tutun sizi de nemalandırayım.

Çünkü nemalanmak diyince kendine yontmak anlaşılır hem de kasten ve özellikle, içten pazarlıklı, çıkarcı, ard niyetli olarak!!  Hakaret olur o zaman bu da bana ve de iftira!!

Dün gece de işte serhatt kalkmış 50 tane yorumu … yorum 1- yorum 2- yorum 3….. yorum 49 diye sıralamış kendi yazısına…. Güya kendi savunduğu şeyde ne denli haklı olduğunu böylece örnekleyecek, kanıtlamış olacak aklınca…  Ama başarısız. Çünkü dediğim gibi onun yaptığı ile benim yaptığımın arasında da yine dağlar kadar fark var…. Serhatcım, sen benim yapabildiğimi yapabil de, onu başarabil asıl,  ben de senin başına taç takıp, kutlayayım, asıl o zaman “en” olabilirsin zira:)!

Ben bana gelen yorumun cevap hanesi bomboş dururken, ve kimseciklerin yorumu “uçmadığ halde”  az önce o  ilk bahsettiğim zatın yine yaptığı gibi,  her nasılsa hep  onun cevapları uçuverip…  insanlara da “aa yorumum gene uçtu” martavalı uydurarak, yerseniz hesabına, kendine gelen yoruma  o şekilde yorum yazarak cevap vermiyorum mesela…  veya,  filanca bir şahsın yorumunu yayınlamayıp veya silip ama buna rağmen  olmayan o yoruma yorum hanesini kulanarak cevap  yazmaya ya da başka yorumlara gelen cvplar içinde o kişiyle ilgili dedikodu yapıp, iftira ve hakaretler sıralamaya falan da kalkışmıyorum “birileri gibi!”, ya da zaten hiçbir yorum gelmemişken, bomboşken yorum alanı sırf laf olsun diye anlamsız maksatsız sadece kendi kendime yorum yapıp, başka niyetlerle bir “suistimal” veya “istismar” gerçekleştirmiyorum.

Benimki bambaşka bir durum. Anlayabilseniz zaten, yaptığım o işin değerini, kıymetini, doğruluğunu kavrayabilseniz zaten, rahata huzura ereceğim!!

Kaldı ki benim gerçekten “fazlaca” olarak, o da çok ekstra iki durum nedeniyle,  sadece şu son bir ay içinde iki yazıma zaten bu şekilde bir yorum durumu gerçekleşmiş oldu…. Biri Beran Hanım’a yazdığım yanıtlardır ki en yüklüsü oydu, diğeri de şu  son yazımda Eray Bey’e yazdıklarımdı sanırım. O denli yüklü olan sadece bunlardır, başka da yoktur örneği.  O kadar çok sayıda olarak, ekstradan istisnai  olan bir durumdur zaten… Öyle gelişmiştir,  öyle gerekmiştir, öyle olmuştur.

Esasen, teknik olarak o imkan aynen serhatt’ın önerdiği gibi, kaldırılsa, belki de bu benim de işime gelebilir bile hatta.. Çünkü  ben o cevaplarımı “öyle gerektiğinde” bir bütün olarak word’de hazırlar, mecburen de parçalara böle böle yollarım zaten. E bölünce de, daha ilave şeylerle ve başka şekilde uğraşmam da gerekiyor üzerinde… cümle bölünmelerini ayarlamam, kelime dizilimlerini ve kelimeleri ona göre de seçmem, ayarlamam gibi, en önemlisi de anlam tamamlamaları açısından mesela, aynı yorum bölümünde olması gereken cümleleri filan ayarlarken, imanım gevriyo.  Yollarken bile sıralamaya dikkat etmem vs gerekiyo. Siz sanıyorsunuz ki herhalde çalakalem,  ha babam,  de babam yazıyorum oluyo bitiyo… Hiç de öyle değil işin aslı. Ben normal yazının 3-4 misli daha fazla emek, zihinsel efor ve vakit vakfederek yazıyorum o cevapları - yorumları. Ama sizin dünyadan haberiniz yok tabii, benden de haliyle. Ondan sonra da yok uzundu da şuydu da, buydu da…. Evet uzun yazıyorum var mı? Siz ne diye kısa yazıyorsunuz, sevmiyorum ben kısa yazı diyor muyum ben size?

Ama diğer türlü olursa ohhhh ben de rahat ederim belki de aslında… oturur direkt bütün halinde müstakil yazı olarak yazarım…  En başa da “filanca yazıma gelen, filanca’nın yorumuna cevabımdır” der…  blog olarak yazarım…  ohhh ne ala memleket olur….  Veya “filanca’nın filanca yazısına yorumumdur” der, gene bir bütün halinde müstakil “yazı olarak”  yazarım…

Hee işte mesele de orda kilitleniyor zaten…  Ben bunu hiç düşünmedim mi sanıyorsunuz? Hatta denemiştim bile… Dediğim gibi, sıkıntıyı ben çekiyorum çünkü asıl!

Ama, kural ne? Bir yazıya yorumunuzu, eleştirinizi o yazının altına yazınız!!!
Bitti,  bu kadar…. Bir kural var ortada!

Ki doğru bir kural.. çünkü o yazıyla ilgili olarak bir konu bütünlüğü, bir yazı bütünlüğü var ve yorum da o bütünlüğü tamamlayan bir unsur. O konu üzerinden gelen yorumlara o konu üzerinden cevaplar veriliyor, öyle olması gerekiyor. Gerekirse karşı taraf sana tekrar yazıyor, sen de ona tekrar cevap yazıyorsun, bir tartışma, bir fikir teatisi  ve zaten, asıl olması gereken, yorum ve cevaptan asıl amaçlanan şey, ancak böyle gerçekleştiriliyor.  Bu şekilde geçekleştirilebilir, direkt yine o yazının altında olmalıdır zaten normalde de bir yazıyla ilgili yorum veya itirazlar, eleştiriler ya da cevapları vs.  Esas itibariyle de böyle gerçekleştirilir ve gerçekleştirilmelidir de zaten görüş alışverişleri, insanların birbirilerini anlamaya çalışmaları, bir durumu ya da konuyu irdelemeleri, bir görüş üzerinde anlaşmaları, buluşmaları… veya hiç arzu edilmese de çatışmaları da maalesef. Ayrıca okuyucu için de önemlidir, konuyla ilgil her türlü detay önünde olmuş olur, bilmek, anlamak isteyen için.

Onun için kural da doğru zaten kesinlikle ….

Ve nitekim,
Benim, daha en başlarda  filanca’nın şu yazısında şöyle denmiş… şeklinde başlayan, yani o yazıya eleştirimdir, “şu yazıya yorumumdur” anlamında bir cümleyle başlayan yazılarım da oldu ama döndü editoryadan, bu kural hatırlatılarak!

Yani,
O zaman editoryanın buna da izin vermesi gerekiyor. Ve o yazıların da otomatikman kesinlikle yine  blog kategorisinde yayına girmesi gerekiyor. Çünkü ortam içinden bir arkadaşımızın yazısı nedeniyle ve ortam ile ya da kişilere yönelik bazı durumlarda oluşuyor zaten bu konuda sıkıntı.  Ve o sebep teşkil eden yazı da zaten yine genellikle blog kategorisinde yayınlanmış oluyor. E haliyle öyle bir yazıya da yine aynı şekilde blog kategorisinden cevap vermek gerekiyor. Kaldı ki MB ortamıyla ve ortam içi durumlarla ilgilidir zaten bunlar, dolayısıyla kategorisi de "blog"tur zaten, başka bir kategori değil.

İlginç olan, başka kategorilerdeki, sair konularda yazılan yazılara dair birtakım açıklamalar,  o konuyla ilgili itiraz, fikir bildirimleri filan zaten o yazıya yorum olarak değil de ayrıca  müstakil olarak yazılsa bile, başına da “filan kişinin filanca yazısındaki şu konuya dair benim de görüşüm ve eleştirimdir bu” diye yazsak dahi  bunlarda  her hangi bir sorun zaten genellikle  yaşanmıyor da, bunlar editoryadan geçiyor.

Sıkıntı asıl ve her zaman,  genel olarak ortama dair,  ortam içindeki kişiler ve sorunlar ile ilgili olarak ve blog kategorsiyle yine ilgili yaşanıyor yani. Yoksa  aynı şey diğer kategorilerde yapıldımı zaten genellikle hiçbir sorun yaşanmıyor.  Gene dert blog kategorisi noktasında kilitleniyor yani.

Sonuç olarak;
Ben kurallara uygun ve doğrunun gerektirdiği ne ise onu yapıyorum sadece.. Birtakım ard niyetli, çıkarcı yaklaşımlarla da  benim yaptığım işi rica ederim, birbiriyle karıştırmayınız da lütfen!!


Hee tabii şu da bir yol, mademki şu yaptığım işin asıl ruhunu, önemini, amacını dolayısıyla da değerini doğruluğunu anlamaktan  ve takdirden aciz ufak bir kitleyle karşı karşıyayım, pek ala hiç bir şey anlatmayıp, sorulsa da hiçbir açıklama yapmayıp, cevap mevap yazmayıveririm de yani, benim için  hava hoş.  Şahsi olarak hedef alınarak yollanmış yorumları da hiç yayına almam,  aynı  şekilde o kitleden gelenleri de hiç yayına almam, böylece bir cevap hakkım falan da doğmamış olur en azından yorum üzerinden,  pek tabii ki bu da mümkün yani…
 
Ancak o yorumları-açıklamaları,  sadece o kitle değil işte, başka insanlar da okuyor… ve okuyanlar arasından sadece bir tek insan dahi, ve yine yazdıklarımın içinden sadece bir tek doğruyu veya yanlışı dahi anlamış olsa, bu bile toplum için kârdır,  çok önemlidir.  Üstelik yorum ya da yanıtlarım, yazılarımdan da değerlidir daha açıklayıcıdır daha kolay ve rahat anlaşılırdır bana göre, çünkü soru cevap şeklinde ilerler ve konunun içine girilmiştir zaten artık, ayrınıtısına da girilmiş olur… İşte o yüzden de sırf belli bir kitle sadece hoşlanmıyor ve anlamak istemiyor diye, ben de bu doğrudan ve bu sorumluluğumdan  vazgeçmek istemiyorum, vazgeçmem de zaten büyük ihtimal…. Çünkü siz her ne kadar bunun farkında değil, dolayısıyla da takdir de etmiyorsanız da, ben toplum için burdayım arkadaşlar, öyle bir kaçınız için değil. Sizin topluma ve bana kastınız olabilir, ama benim topluma bir kastım yok, kusura bakmayın.

Lakin zaman içinde belki  başka bir yolunu da bulur muyum bunun, onu da şimdiden bilemiyorum.
Zaten o bile yine ancak koşullara bağlı, kendimi aranızda rahat ve sorunsuz hissetmeme, hissettirmenize bağlı!!
 



Filiz Alev….  Nam-ı diğer:  Bud Blaze, gudubet melehat, Filizabeth/FilizaBad, Kalemiti Ceyn/Kalemtity Ceyn  (kararsızlar da....onun için böyle... karar veremiyorlar bir türlü…. ;))  (başka var mıydı??)
18.12.2011

 
Toplam blog
: 157
: 3152
Kayıt tarihi
: 03.03.11
 
 

Ekonomistim, emekliyim. İki evlat annesiyim. Müzikle ilgilenirim, bestelerim vardır. Düşünürüm, a..