Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '09

 
Kategori
Gelenekler
 

Su değirmeni

Su değirmeni
 

Değirmen taşı ve değirmenci.


Eskiden “su değirmenleri” vardı.
Öküz arabalarıyla, atlarla, eşeklerle değirmene gelenler…
Sıraya girip bekleyenler…
O kadar çok insan değirmen önünde sıraya girerdi ki, kimisinin sırası üç gün sonra gelirdi.
Yatak yorgan getirip yatanlar olurdu.
Değirmenlerde bir avuç unla, kül içinde mayasız ekmekler yapılıp yenirdi.

Değirmenlerin domuzluğundan, şiddetle akan suyun sesi, dönen çarkın sesi, değirmen taşının sesi birbirine karışır giderdi. Değirmenci, dönen taştan dökülen unun diriliğini iki parmağı ile ovalayarak kontrol ederdi.

Değirmen taşının önündeki, un teknesinden, kürek kürek aldığı unları çuvallara doldururdu. Değirmenci tatlı bir telaşın içinde ak saçlı, elbiseleri apak bir adam olurdu.
Böyle ağarırdı değirmencinin saçı başı.
Değirmene girenin yüzü ak çıkarmış, derker ya…

Elektrik çıktı, elektrik motorları çıktı. Mertlik bozuldu.
İnsanlar, büyük kolaylık deyip evlerinin altlarına değirmenler kurdular.
Su değirmenleri, birer birer kapılarını kapattı.
İnsanların tatlı hatıraları kaldı, değirmen önlerinde.
Sessizlik hüküm sürmeye başladı değirmenlerde.
Değirmenlerin önlerinden, ayak izleri silindi.

Değirmen taşları, uzun süren yorgunluklarından kurtulmuş gibi derin uykulara daldılar. Örümcekler, saltanatını sürmeye başladı değirmenlerde.
Baykuşlar, gecenin sessizliğinde, şarkılarıyla hüzünlere boğdular değirmenleri.
Dereler kurudu. Su tükendi, bitti. Değirmenler de bitti. Su sesinde uykular da bitti.
Değirmen önünden, avuç dolusu su içmekte bitti.
Değirmen önünde, ayakları suya sokup sallamakta...
Mayasız, yarısı yanık ekmeklerin, tadı kaldı damağımızda.
Mısır ekmeklerinin kokusu bitti, yitti. Kepekli un bitti.

Değirmenler bitti, değirmenci gitti, derken.
Karşınıza bir değirmen çıkarsa ne yaparsınız?
Ben Yenice’nin bir yerinde, Sarıçayır Köyü ile Taban Köyü yol ayrımında, bir değirmen gördüm.
Sanki, nadide bir tarihi eser bulmuş gibi sevindim. Daldım değirmenin içine. Değirmen çalışıyor.
Hem de su ile dönüyor taşları.
Vallahi içinde değirmenci var. Hem de üstü başı appak, unlu bir adam.
Kolay gelsin, dedim. Değirmen taşı dönüyor. Tekneye un akmakta. Un aktı, biz baktık. Değirmenci bize baktı.

Etrafta, buğday çuvallarıyla dolu… ( naylon, üstlerinde firma adı yazılı yem çuvalları.) Sıra bekliyorlar, öğütülmek için. Gerçi eski kıl çuvallar yok amma, olsun. Bir de ekmek pişirme ocağı var. Çok bekleyen olursa küle gömüp, ekmek pişiriyorlarmış.

Bütün unlar, kepeği ile birlikte giriyor çuvala. Kepekli ekmek özleyenler için bulunmaz fırsat. Sağlıklıdır kepekli ekmek.

Mısır unu bile var. Ne güzel.

Değirmenci, eski günlerdeki gibi sıra bekleyen insanları yanında görmese de, yalnız başına durmadan, suyun ve değirmen taşının şarkısını dinlese de, ekmek gibi bir nimetin oluşmasına katkıda bulunduğu için mutludur herhalde.

Ben bu günlerde bir su değirmeni ve bir değirmenciyle karşılaştığım için çok mutluyum.
Yediğimiz her lokmada, değirmencilerin eli ve alınteri var.
Değirmen canlı. Değirmenci canlı. Ben de canlıyım.

Değirmenin etrafında, kuşlar canlı, otlar canlı. Herşey canlı.
Çünkü su var. Hayat var.

Bir su değirmeni kalmış Yenice’de.
Taban Köyü’den Necati ALTAY, bu değirmenci.
Suyun hayat verdiği, başka bir dönen taş var mı Yenice’de?
Necati ALTAY’dan başka bildiğiniz değirmenci var mı?
Başka su değirmeni var mı?

Koskoca Anadolu’da kaç su değirmeni kaldı?
Suyla gelen mirasımız da yok olmakta, "suyla gelen kültürümüzde" elimizden kayıp gitmekte.
Haberiniz var mı?

Dereler kurudu. Çaylar kurudu.
Çeşmeler kurudu.
Su bitti su.

Bilen var mı?

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..