Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Mustafa Çifci Aşk Yazarı

http://blog.milliyet.com.tr/mustafacifci

24 Eylül '13

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Şu haline bak rezil bir görüntün var

Şu haline bak rezil bir görüntün var
 

Şu Haline Bak Rezil Bir Görüntün Var


Şimdi bitti mi her şey?

Vedalaşırken gördün işte, bu güne kadar yaşadığın o muhteşem dünyanın sönmüş bir yanardağ gibi sönük ve sıradan olduğunu? Oysa bir zaman, o ilk günlerde eli eline değdiğinde kalbinin atışının birden değiştiğini fark ediyordun, değil mi? Heyecan veriyordu sana birliktelik, yan yana olmak bile. Onun karşısında otururken bedenin sanki erimiş, ayakların yere basmıyordu. Sadece gözlerinin önünde yıllardır hasretini içinde büyüttüğün, hayalini kurduğun bir hayatına bakıyor gibiydin. Onun karşısında sanki o güne kadar öğrendiğin her şeyi unutmuş, yaşadığın dünyanın içinden alınıp bir başka dünyanın içine atılmış gibiydin. Rüzgârın hafif esintisinde dört mevsimin ılıklığını içinde hissediyordun. Ve bu sana öyle bir sonsuzluk hissi veriyordu ki sanki hiç bitmeyecek gibi. Utanmasan avazın çıktığı kadar hayat seni seviyorum diye bağıracaktın. Seni seviyorum hayat. Sana doyamıyorum. Gün bitmemeli, saatler bu kadar hızlı geçmemeli, zaman durmalı biraz. Her şey çok güzeldi. Her şey muhteşemdi.  Her şey sımsıcaktı. Yaşadığın her anı hissediyordun. Gittiğin her yerde o güne kadar görmediğin birçok yeni güzellikler görüyordun. Tanımadığın insanlara gülümseyerek bakıyordun. Onlarda sana tebessüm ediyorlardı hiç bir karşılık beklemeden. Sanki tek bir ruhta birleşmiş, sadece bedenleriniz ayrıydı.

Oysa şimdi, bu veda anında o muhteşem dünyanın içinden atılmış, kovulmuş, hırpalanmışsın. Hiç bir değerin yokmuş gibi terk edilmişsin. Oysa şimdi şu haline bak. Rezil bir görüntün var!  Kimselerin umurunda değilsin ve seni hiç kimse aramıyor. Her şey kirlenmiş. İnsanların yüzlerinde gülüşlerden eser yok. Görünen her şeyin sahte bir yüzü var ve gerçek ise maskelerin altında gizli. Yaşam büyüsünü yitirmiş gibi. Ve bir an önce saatler hızla geçmeli, akşam olmalı, zaman ne kadar da ağır akıyor, diye geçiyor içinden... Bir an içini umutsuzluk kaplıyor. Verdiğin bunca emeğin karşılığının bu olmadığını, bu kadar acı çekmeyi hak etmediğini düşündükçe içinde seni kemiren nefret duygunun esiri oluyorsun. Her şeyi yakıp yıkmak istiyorsun.

Ne kadar çok sevmişsen o kadar nefretin büyüyor içinde. Onu aklından silmek, onu unutmak istiyorsun ama bu kadar kolay olmuyor. Hiç yaşanmamış gibi silip atamıyorsun.

Atamazsın!

Çünkü yaşadığın kendi hayatından bir parça. Çünkü yaşadığın sadece senin hayatın. Paylaştık dediğin her şey sadece kendi düşüncen, ne kadar sevildiğini, onun gönlündeki yerini tam olarak bilmen mümkün değil. Orası bilemediğin karanlık bir oda gibi.  Ne kadar çok seversen sev, bu aynı şekilde sevildiğini göstermez. Düşün bir, bir zamanlar sevdiğin için ne çok fedakarlık yapmıştın, değil mi? Şimdi nerede kaldı sevdiğin için ayırdığın zamanlar? Bütün bekleyişlerin sonu böyle mi olmalıydı? Sana göre aşkın temelinde karşılıklı fedakarlık yatıyordu. Onu sevdiğin için her istediğini yapıyordun. İstemediğin filmlere bile sadece onu mutlu etmek için katlanıyordun. Çünkü önemli olan film değildi senin için, senin için önemli olan sevdiğinle birlikte olabilmendi. İnsan sevdi mi tüm kalbiyle sevmeliydi. Her şeyini aşkı için adayabilmeliydi. Ancak böyle olursa tam bir bütünlük olabilirdi. Ve aşk tam bir bütün olmalıydı.  Ve tam bütünlük olmayan aşklarda senin işin olmazdı. Bunu sağlayamayan sevgilerin bir gün mutlaka içine yalanlar ve aldatmalar girerdi. Sen yalansız ve aldatmazsın bir aşk için her şeyini feda etmiştin. Sevdiğin, bir zamanlar her şeyim dediğin, her şeyinifeda ettiğin aşkın şimdi nerede?  Neden yalnızsın?

Tam bir bütünlük yaratamadın aşkta.

Her şey iyi başladı ama iyi gitmedi.

Boşlukta sallanan yüzlerce duygu oldu, sen elinden geldiğince her boşluğu doldurmaya çalıştın ama tamamını dolduracak gücün yoktu.

Ama artık üzülme.

Üzülmek sadece kendine zarar veriyor.

Üzülerek hiç bir şeyi geri getiremezsin.

Yaşadığını yaşamamış gibi de düşünemezsin.

Tek başına çözüm bulacak kadar güçlü değiliz hiç birimiz. Sende çare olmazsın içindeki yangına

tek başına. Çare olamazsın çünkü tek başına yaşanmadı hiç bir şey.

Üzülmek sadece seni yaralıyor tek taraflı.

Yaşadım, güzel günlerdi, demelisin. Aldanmış olsan da bu senin tercihinde kabul et. Hiç şüphesiz istediğin dolu dolu bir aşktı elbet. Aşkın uğrunda birçok şeyden vazgeçecek kadar sevmiştin belki de sen ama istediğin o aşkı sana yaşatacak olan seni bırakıp giden olamaz.  Ama hayat böyledir işte, kimi zaman yanlış zamanlarda yanarız kimi zamanda yanlış insanlarda yıpranırız. Artık üzülme dememde boş yere olacaktır biliyorum. Elbet üzülecek, elbet acı çekeceksin. Ve bu acıların sonunda anlayacaksın, insanın yalnız olduğunu. Ve yıllar sonra, bugünkü haline gülüp geçeceksin.

Ne zaman mı?

Günler hızla akmaya başladığında ve yine bir çift göz karşısında tüm bildiklerini unuttuğunda. Rüzgarın hep aynı estiğini ve saatlerin ise hep aynı hızla ilerlediğini anlayınca...

Yeni bir aşk bulduğunda...

                Kim bilir...

 Yazar:  Mustafa Çifci- www.mustafacifci.com

 Not: Bu eser Mustafa Çifci’nin kitabından alınmıştır. Telif hakkı yazarına ait olup, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında her hakkı saklıdır. Yazarın yazılı izni alınmadan kopya edilmesi, çoğaltılması, dağıtılması, özet olarak belli bir bölümün başka yerlerde yayınlanması yasaktır.

 

 

 

 
Toplam blog
: 297
: 523
Kayıt tarihi
: 16.04.13
 
 

Yazılarında insanı derinden etkileyen yoğun bir duygusallık, hüzün, karamsarlık ve yalnızlık vard..