Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '11

 
Kategori
Felsefe
 

Şu hayatta, "suya benzer insan" da…

Şu hayatta, "suya benzer insan" da…
 

Görsel:www.guncelmekan.net


Yine “ su" ya, denize gittim ve geldim. Hem de bir kaç kez... Bir de baktım ki belleğimde bu konuda hoş ve ilginç çağrışımlar biriktirmişim.

Su deyip geçmemeli. Su hayattır. Onsuz gezegenimizde yaşam mümkün olmazdı. İnsansız yaşamsa çok tatsız tuzsuz ve anlamsız olurdu!

Sezinledim ki, insanoğlunun/İnsankızının su ile özel ve derin macerası öyle kolaylıkla geçiştiremeyecek derinlikler ve benzerlikler içermekte. Bu çerçevede Freud ve izleyicilerinin “ ana rahmine dönüş özlemi “ açıklamaları gibi bilimsel teorilerle ya da hem bedenimizin (micro cosmos) hem de yaşadığımız gezegen olan dünyamızın (macro comos) yaklaşık dörtte üçünün su ile dolu oluşunun mistik, metafizik tesadüfü ile de yetinemeyiz sanırım.

Aslında fark ettim ki; kendisine su ikram edilen büyüklerin küçüklere söylediği " Su gibi aziz olasın evladım!" deyişiyle, su-insan benzerliğinin varlığı örtülü bir şekilde günümüzde de yaşatılmaktadır.

Su filiz, su bereketli göze, insan da...

Su da bir kaynaktan doğar. Geçtiği bütün güzelliklerin sevinçlerine ve hüzünlerine tanık olduktan kilometreler sonra belki de ait olduğu yere, denizlere ve okyanuslara karışarak akışını bitirir… Ve insan da; doğar sonra zamanın akışıyla yol almaya başlar. Büyüdükçe görmesi gereken bütün güzellikleri, sevinçleri ve hüzünleri yaşar. Sonra nehrin kaynağına karıştığı gibi insan da en sonunda kaynağına yani toprağa karışır.

Onun evi dere yatakları, göller, denizler ve okyanuslar. Doğa ile sakin, huzurlu bir birliktelik içinde…. İnsan da -bir kısmı kendi içinden gelen, bir kısmı da teknoloji ve sistemlerle kendisine dayatılan- bir yönelişle, yabancılaşmış, "politik insan" olmadan önce, bağımsızlık ve karşılıklı şeffaflık temeline dayanan bir asli masumiyet durumunda yaşadığı, doğanın insanı"ydı! Evi de doğaydı. Zamanla giderek doğanın verilerine aykırı yapay ihtiyaçlar yelpazesine yeni yeni “katkılar” ekleyen ve bu yüzden değişip bozulan doğanın insanı, insanın insanıvepolitik insan haline gelmiştir. Tıpkı çeşitli atık katkılarla artık önemli bir bölümü kirlenen ama vazgeçilmez varlığını bu şekilde de olsa sürdüren sular gibi…

Nitekim, yoğun ve stresli kent koşuşturmalarından bıkıp ilk tatil fırsatında, içimizdeki -o geçmiş zamanlara ait- hiç dinmeyen sesi dinleyerek sığındığımız yer yine doğadır. Tercihen de su kenarıdır, su kıyısıdır!

Su tükenmeyen rüya, su kurtuluş, insan da...

Tek amacı yatağında huzur içinde akıp özüne ulaşmak olan suya bazen betonlarla önü tutulmuş duvarlar reva görülür. Rızası alınmadan tutsak edilip akışı durdurulur. İnsan da nasıl kendi gerçeğinin peşinde yol alıyor ve ona ulaşmak için bütün engebeli yolları kat ediyorsa, su da –her şeye, tüm kirliliklere rağmen- kendi gerçeğinin peşinde kendi özüne ulaşmak, kendi yolunu belirlemek için akar durur... (*)

Doğanın diğer unsurlarıyla, ağaç ve ormanlarla desteklenmeyen, yalnız bırakılan su ise azar, sel olur ya da tsunami... Her yeri yıkıp geçirebilir. Tıpkı yalnız, eğitimsiz ve çaresiz bırakılan insan güruhları gibi... Haklı ya da haksız isyanlarıyla...

İnsana katılan -ya da onun kendi kendine kattığı- her şey özünü, sözünü değiştirir. Örneğin; olumlu anlamda eğitim, olumsuz anlamda ise kötü alışkanlıklar gibi... Suya da bir şeyler katarsanız özü ve görünüşü değişir. Suyun da, insanın da içinde eritilen bazı değişimlerse ilk başta kolay farkedilmez, tattıkça, yudumladıkça, tanıdıkça anlaşılır. Suya katılıp karıştırılan şeker gibi! Bu bazen kirletici görünmezlikler hatta zehir de olabilir...

Su, girdiği kabın, insan da çoğunlukla yetiştiği çevrenin, yaşadığı çağın, kültürün şeklini alır. Su, doğal koşullarda akışı sever, kendinden asıl bekleneni verir. Soğukta ise donar, sıcakta buharlaşır. Bu koşullar altında da işlevseldir fakat kendinden beklenenden farklı ihtiyaçlara yanıt verir. Farklı şartlara tabi tutulduğunda farklı işlevler üstlenebilen fakat doğal koşulları öncelikli olarak tercih eden insaoğu/insankızı gibi...

Diğer bir benzerlik konusu ise; Bir insan yetiştirmenin bir çok açıdan su yolu inşa etmeye benzemesidir. Temiz bir kanal, temiz bir hayat yolu gibidir, ona yataklık eden zemin akışına yön verir. Suyun yolu yoksa yaşamını boş yere tüketen insanlar gibi o da boş yere akar durur...

İşi daha da genelleştirip kozmik boyuta taşıyacak olursak; küçük gezegenlerin üstünde atmosferi, büyüklerinse içinde suyu tutamadıkları görülür. İnsanlar da küçükse üzerinde her kişiye karşı onuru, büyükse içinde bir kişiye karşı olan duyguyu tutamaz. Herkese karşı olan onurumuz atmosferimiz, duygularımız da suyumuz gibidir.

Su ferahlamak, su korunmak, su kavuşmak, insan da...

Gerçek sevgililer, canlar, dostlar arasında gördüğümüz en makbul diyalog sular gibi karşılıklı akanıdır. O yüzden belki de ruhumuzu ferahlatan su sesini çok severiz.

Aslında su, şu ya da bu şekilde ya kaynağına varır ya da varamaz. Ama buharlaşır. Yok olmaz. Yeniden yağmurlarla hayata döner. Tekrar doğaya karışıp ona katkı sağlayacak olan bedenlerimiz, sürekli yaşayacak olan ruhlarımız gibi...

Su ve insan hayattır. Diğer yardımcılarıyla birlikte hayatı yaparlar. (**)

Hayat da, insan da, su da bulanmadıkça durulmamalı! (***)

İ.Ersin KABAOĞLU,

6 Eylül 2011, Ankara

Notlar:

(*) Haydi, sen simdi, su olduğunu düşün ve kendini su gibi hisset. Su gibi özel, su gibi berrak, su gibi yararlı, su gibi yaşam kaynağı ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu anımsa... Ama yine su gibi küçük bir bardağın içine sığdır ki kendini, insanların damarlarına girebilmeyi öğren, yaşam ver, vazgeçilmez ol..." (Mevlana)

(**) Su ile ilgili diğer bir bloğum için ilgilenenelere bkz. http://blog.milliyet.com.tr/Su_ile_ozel_ve_derin_iliskimiz_/Blog/?BlogNo=121125

(***) Bu bloğumu çok yeni ve güzel bir haber üzerine astrolog bilimadamlarına armağan ediyorum. http://dunya.milliyet.com.tr/bilim-adamlarindan-yeni-dunya-kesfi/dunya/dunyadetay/06.09.2011/1435238/default.htm

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..