Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '14

 
Kategori
Siyaset
 

Şu hizmetkarlık meselesi

Şu hizmetkarlık meselesi
 

Fotoğraf: http://www.beyazperde.com


Sn. Tayyip Erdoğan’ın hiç dilinden düşürmediği bir sihirli sözcüktür "hizmetkar" sözcüğü. Sn. Başbakan o kadar sık ve ustaca kullanır ki bu sözcüğü, karşısına geçmiş yığınlar gerçekten efendi olduklarını zannetmeye başlarlar kendilerini. Oysa bizim rastladığımız hiçbir  yerli ve yabancı kaynakta böyle bir hizmetkar profili yoktur. 
 
Yaptıkları en önemli işlerden biri kapı açmak,  gelen konuğa efendilerinin yanına kadar refakat etmektir . 
 
Uyumadıkları zaman dışında mütemadiyen iki elleri önünde,  hafif omuzlardan öne çekmiş, (en hassas organına darbe yemiş penguenlere benzetirim ben bu duruşu)  her daim efendilerinin emir ve direktiflerine hazır bir duruş sergilerler. 
 
Saraylarda, konaklarda yaşarlar ama alt katlarında. 
 
Kendi görüşleri, düşünceleri, tasarrufları yoktur. 
 
Erkektirler genellikle . 
 
Genellikle erkek olmaları insanlık adına hayırlı olmuştur. 
 
Kadın olanları ya evin bıyıkları yeni terlemiş oğlunun ya da beyinin taciz ve tecavüzlerine mazhar olmaktır zira!
 
TDK onları "Ücretle iş gören genellikle erkek işçi, uşak" diye tarif eder ve şöyle açar:
 
"O zamanlarda hizmetkârlar lüzumunda efendilerine hizmet etmek için âdeta yanlarında bulunurlardı." - A. Ş. Hisar
 
İzlediğimiz filmlerde, rastladığımız kaynaklarda ömürlerinin sonuna kadar hizmetkar kaldıklarına da tanık oluruz. İkinci, üçüncü nesillerin de bu kaderden pek kurtulamadığına hatta! 
 
Yarına dair umutları, güven(ce)leri yoktur. Kaderleri efendilerinin iki dudağı arasındadır. 
 
Anlam itibari ile bir eski zaman yolculuğuna davet eder sizi.
 
Siz hiç konak sahibinden habersiz, evde ne var ne yok satan, kiraya veren bir hizmetkar gördünüz mü?
 
Ya da konak sahiplerini sigaya çekip, emirler, talimatlar yağdırıp, adeta kırıp geçirenini?
 
Ya ünü ülke sınırları aşan muazzam serveti ile The Forbes dergisine konu olanını?
 
Tüm bunları altalta koyup (üstüste olabilir!) bakıyor, bakıyor, bakıyorum ortaya çıkan manzarayı hiçbir söylemle ilişkilendiremiyorum. 
 
Ya siz; siz nasıl ilişkilendiriyorsunuz ey ahali? 
 
İçinizden herhangi biri, sayısı 500'ü aştığı söylenen koruma duvarını aşıp halini, maruzatını arz edebilmiş, iletebilmiş mi kendisine bugüne kadar... 
 
Bu nasıl hizmetkarlıktır ey ahali? 
 
Kandırıldığınızı, aldatıldığını, gaza getirildiğinizi düşünmüyor musunuz hiç?
 
Hizmetkarlık bu ise... '' tükürürüm '' böyle efendiliğin içine! Ben de hizmetkarlar sınıfına terfi etmek,
ihaleler almak, fesatlar satmak istiyorum demiyor musunuz kendi kendinize? 
 
Sizi bilmem ama ben bu masala inanmıyorum. 
 
Ey asiller takımı; asilzadeler!  
 
Bu masala inananız var mı hala... ?!
 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..