Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '11

 
Kategori
Felsefe
 

Su ol

Bir an için su olduğunu düşün. Su kadar özel, su kadar değerli ve su kadar çok, tükenmez… İnanıyorum ki gerçektende öylesin. Ama ister çeşmeden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak. Unutma: daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin, gürültünün parçası olursun yalnızca! Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü ‘’Su nasılsa burada, gerek yok ki suyu kana kana içmeye!’’diye düşünürler. Tıpkı sesini devamlı duyanların seni dinlemedikleri gibi! Ormandaki hiçbir hayvan ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye kadar… Hepsi hep sabahın en sakin anını  bekledi, suyun durgun anını bulabilmek için… gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler. Onlar için uygun olan kendi istedikleri zamandı. Sen hep bir su olduğunu düşün! Su gibi güzel,su  gibi faydalı, su gibi vazgeçilmez… Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün! Ama su gibi yaratıcı ol. Su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil! Suysan tarlalarını basma insanların; yuvalarını yıkma ocaklarını söndürme. Sana felaket denmesin! Suysan bir bardağa sığ ki, damarlara girebilesin! Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi faydalı su gibi gerekli ve  su gibi bitmez tükenmez olduğunu da unutma. Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi kıyametler koparabildiğini de unutma.vadiler varken önünde ve ovalar varken, yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan kendini, hayat verirsin çevrene… Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve kaçılan olursun, seller, afetler gibi. Tercih elindeydi hep, hep de elinde olacak. Ya tutmayı öğreneceksin dilini ya da hiç durmadan konuştuğun için yalnızca bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendekilere! Ama yapman gereken şu değil mi? Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini… Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını… Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini… Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin. Konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın. Yolcuların önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek zaman yaklaştığında vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi sende fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin! ‘’ben canım isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda!’’ demeyeceksin. Ben aklıma geleni aklıma geldiği şekilde söylerim. Karşımdaki değil duymak, dinlemek; anlattığımdan fazlasını anlamak zorunda!’’Keşke öyle olsaydı! Keşke haklı olsaydın ama maalesef değilsin! Ağzını açıp şelaleden su içmeye çalışan tavşan gördün mü sen hiç?Ya da önüne çıkan ağaçları bile sürükleyen selden susuzluk gidermeye uğraşan ceylan gördün mü? Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler, beyni olan her canlı gibi! Haydi şimdi su olduğunu düşün ve kendini su gibi hisset. Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak su gibi faydalı, su gibi mübarek, su gibi aziz… Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez tükenmez olduğunu hatırla. Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini, girebilmeyi öğren insanların damarlarına…Hayat ver, hayat bul, vazgeçilmez ol!

Haydi …

 
Toplam blog
: 24
: 359
Kayıt tarihi
: 29.05.11
 
 

Anadolu üniversitesi Arkeoloji mezunuyum. Kaynağı insan olan herşeyi çok merak ederim ve takip ed..