Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '09

 
Kategori
Mesleki Eğitim
 

Su ürünleri mühendisi mi?

Su ürünleri mühendisi mi?
 

BLack_MeRmaiD in GüllüK


Hemen hemen her insanda bir balık ekmek zevki vardır. Balık yemeyi severiz. Rakı-balık-fasıl ise senede en az bir kere yaptığımız en büyük keyiflerimizdendir. Bazılarımız her ne kadar duyarlı olamasa da bazılarımızda deniz adeta bir tutkudur, sırdaştır, yoldaştır. Deniz, kimisinin sermayesidir, ekmek parasıdır.

İşte, denizde yaşamayı göze almış, kimi zaman hiç düşünmeden deniz için canını feda edebilen, denizden alın terini çıkartan, ailesine ekmek götüren insanlar; Su ürünleri mühendisleri ve teknikerleri.

Onlar denizlerin tek dostu, can yoldaşı.

Çalışma alanları çok sıkıntılı ve zor. Yerleşim yerlerinden uzakta, hatta bazen medeniyetten tamamen uzakta, elektiriğin, telefonun olmadığı adalarda, 4-5 m dalgaların olduğu denizlerde, ailesinden uzakta asgari ücretle çalışan mühendisler. Peki biz bu mühendisleri ne kadar tanıyoruz? Hatta böyle bir mühendislik olduğunu biliyor muyuz? Tanıyalım o zaman...

Ziraat fakültesinin içinde bir bölüm iken artan ve gelişen sektörde talebin de artmasıyla 1987 yılında ziraat fakültesinden ayrılmış ve Su ürünleri fakültesi olarak eğitimine devam etmiştir. Denizlerde, göllerde ve akarsularda yaşayan besin olarak kullanılabilecek canlıların yaşayışlarını inceler, üreme dönemlerini belirler, bunların en ekonomik biçimde üremesini ve pazarlamasını planlar, ürünlerin besin değerlerinin korunması için önlemler alır. Ayrıca kaptanlık ve dalgıçlık derslerini alan bu öğrenciler de “kaptan” ve “dalgıç” olarak da çalışabilmektedir.

Bütün mühendislik bölümlerinin aldığı mühendislik derslerini biz de alırız. Bütün mühendislik fakülteleri gibi biz de dört sene okuruz. Fakat diğer mühendislerden farklarımız vardır. Öncelikle; sektörümüzde bir mühendisin çalışabileceği gibi, alaylı diye tabir ettiğimiz insanlar da çalışabilir. Hemen hemen bütün balıkların, sistematikteki yerini, bilimsel isimlerini, anatomilerini öğreniriz. Denizlerde veya tatlısularda yaşayan gözle görülmeyecek kadar küçük canlıları bile ezberleriz, böcekleri, bitkileri, sulardaki organik ve inorganik maddeleri, balık hastalıklarını ve tedavi yöntemlerini, ilaçlarını, antibiyotiklerini, botanik ve zooloji öğreniriz. Bunlar yetiştiricilik alanlarıdır. Avcılık öğreniriz. Av araçları ve avlanma yöntemlerini öğreniriz, olta yaparız, ağ materyallerini öğreniriz ve ağ öreriz. Kaptanlıkta gerekli dersleri alırız. Denizde haberleşme, denizde güvenlik öğreniriz. En ağır hukuklardan biri olan deniz hukukunu öğrenir, ezberleriz. Gemi donanım, seyir planlama, navigasyon öğreniriz. Bir de işleme alanı vardır. Gıda kimyası, hijyen ve sanitasyon, kalite - kontrol öğrenir, şu an sektörümüzde çalışıp, yerimizi işgal eden gıda mühendislerinden işlerimizi geri almaya çalışırız. Bir de balık yemi, yem rasyonu öğreniriz, yem fabrikalarında çalışırız. Fakat; Zülfü Livaneli’nin Mutluluk filminde balıkçının dediği gibi,

- ha bu çipuradır, ha bu levrektur. Sen buna çipura, buna levrek desen de olur balik o, anlamaz ki... ama bizde öyle değil maalesef. Biz o balığın herşeyini adımız gibi ezberleriz.

Hafife alınan bir bölümdür bu mühendislik. Fakat 4senede en çok dersi bu bölümde okursunuz. En basit tabirle çalışma alanlarını saydığımızda 4-5 tane çalışma alanı bulduğumuz bu bölümde 4senede toplamda yaklaşık 82 ders veririz. Peki veririz de ne olur? Hemen onu da açıklayayım. Okulu 4 senede bitirdiniz ( ki bu biraz zor; senede 4 ya da 5 mezun verir bu bölüm). Bitirdikten sonra eğer hiçbir mesleki tecrübeniz yoksa, okurken girip bir işletmede, bir kafeste hiç çalışmadıysanız, sektörde hiç tanınmıyorsanız vay halinize! İş bulmanız zor olsa da olası. Fakat bulduğunuz işte yaklaşık bir yıl kova taşırsınız, sifon yapar, yemleme yaparsınız. Yerleşim yerinden uzakta, soğuk, kar, kış, fırtına demeden çalışırsınız. Sırılsıklam olursunuz ama çalışırsınız, zorundasınız! Kuluçkahanelerde çalışıyorsanız, herşeye dikkat etmek, tedbirli olmak zorundasınızdır. Kafeste çalışıyorsanız hepten vay halinize! 4-5 m dalgalarda açık derin deniz sistemi dediğimiz off-shore kafeslerde dalgalara rağmen yürümeye çalışırsınız ki muhtemelen uzunca bir süre öğrenene kadar sürekli düşersiniz. Bir de o soğukta ıslandığınızla kalırsınız. Ama herşey; az da olsa bir şeyler öğrenip, para kazanabilmek için. Çünkü bu sektörde bir yerlere gelebilmek cidden zordur ve çok emek ister. Yükü ağırdır, fedakarlık ister. Özellikle de bir bayansanız. Aylarca in cin top oynuyor dedikleri yerlerde yirmi erkeğin arasında tek bayan veya bir iki bayan olarak çalışırsınız. İlk başta yadırgarsınız, o kadar erkeğin arasında çalışmayı, nazlanırsınız, ıslanınca sinirlenirsiniz, ağır kaldırmazsınız. Sonrasında bi’ alışırsınız. O yadırgadığınız adamlar, kardeşiniz, ağabeyiniz, babanız, arkadaşınız olur. Oturur içer, dertleşir, ağlarsınız. İlk başlarda bir kova taşırken sonradan sonraya iki kovayı sırtlar götürürsünüz. Oradan oraya koşar, iter, kaldırır, ıslanır yine de devam edersiniz.

Türkiye’nin geleceği su ürünleri mühendislerindedir. Avrupa Birliği diye tutturduğumuz o birlik denize, balığa, gemilere önem verir(sözümona). Türkiye’nin becerip de bunca senede koyamadığı yasaları, kotaları AB uyum yasası çerçevesinde AB getirir, çat koyar. Küresel ısınma diye inim inim inlediğimiz o ekolojik bozuklukta su ürünleri mühendislerine büyük iş düşer. Suyu en iyi, en temiz, en güvenilir ve en ekonomik yolla su ürünleri mühendisleri kullanır ve kullanmayı öğretir. En kaliteli balığı üretir. Yurt dışına pazarlar ve ülkesine para getirir. Herşeyden önemlisi denizi sever, balığı sever. Kaptan olur; insan taşır, yük taşır. Dalgıç olur, arama-kurtarma yapar. Ama ülkesi ona sahip çıkmaz. Yasasını çıkartmaz, ÇED raporları vererek kurdurduğu çiftliğini 2sene sonra buraya uygun değil bu yapı! diyerek kaldırtır, zarara sokar, ekmek parasıyla oynar. Ama o mühendis ülkesini, ülkesinin denizini sever, sahiplenir.

Su ürünleri mühendisi deniz insanıdır. Duyarlıdır, duygusaldır. Deniz için canını verir. En zor şartlarda çalışır, ekmek parası kazanır. İşçisiyle yem çuvalı taşır, balık boylar, palet iter, ağ çeker... sonra da işçisiyle oturur aynı sofrada bir ekmeği paylaşır. O mühendistir ama işçisiyle işçi olur ayırt etmez.

İşte arkadaşlarım su ürünleri mühendisi budur. Yazsam daha sayfalarca tutar. Sözün özü; ülkesinin sahip çıkmadığı su ürünleri mühendisi bu memleketin en duyarlı vatandaşıdır. Tanınmayı, bilinmeyi bekler, sektörünün gelişmesini bekler. Su ürünleri mühendisi emekçidir...

Saygılarımla...

 
Toplam blog
: 38
: 1616
Kayıt tarihi
: 16.12.08
 
 

Deniz tutkunu, anne, evlat, sanat düşkünü, doğaya aşık, var olmanın anlamının peşinde bir insanoğ..