Su üstünde yerleşik hayat

Malezya'nın denizle öpüşen çoğu noktasında olduğu gibi Kapalai’da da dış dünyadan izole bir hayat sürdürülür ve her türlü ayrımcılıktan uzaklaşılır. Renk, dil, din gibi ayrıntılar buraların sakinleri için günlük hayatın bir parçası değildir ve buraya bir kez ayak bastınız mı artık sizin için de geçerli tek ortak payda deniz aşkı, tek ortak dil sualtı işaretleri olur. Bu özel yerlerden biri var ki, diğerlerinden daha özel; Kapalai.

Fütüristik bir ressamın fırçasından çıkmışçasına, tamamı okyanusun üzerinde yükselen bir yerleşim yeridir Kapalai. Biz de 4 Türkiye ve dünya vatandaşı olarak, kazıkların üzerine yerleştirilmiş barakalarda yaşayan 50 şanslı deniz aşığıyla birlikte hayatımızın muhtemelen en değişik haftasını geçirdik. Buraya gelmek için gerçekten de denize tutkun olmak gerekli, çünkü etraftaki yegane toprak, saksıların içindeydi.

İstanbul’dan yaklaşık bir günlük uzaklıkta ve beş saat dilimi ileride bulunan Kapalai, balıkadamlar tarafından gayet iyi bilinen bir nokta. Cennetten bir köşe niteliğindeki bu sularda gözlerinizin önünden akıp giden şöleni ilk deneyimlediğiniz an adeta bir kısa devre yaşıyorsunuz. Bu kadar canlıyı bir arada görmeye alışana kadar beynimiz iki duraklık bir yolculuğa çıkıyor: İlk önce içinde yaşadığımız dev tiyatro sahnesinin 3/4'ünün tuzlu sudan ibaret olduğu ve sonra da aslında insanın dünyada ne kadar yalnız olduğu gerçeğiyle yüzleşiyoruz.

Şimdiye kadar daldığım yerler arasında beni en çok tatmin edenlerden biri olduğuna kuşku olmayan Kapalai, özellikle makro çekim meraklıları için vazgeçilmezler listesinin üst sıralarında yer alıyor. Benim tercihim genelde geniş açı fotoğraflar olmasına rağmen suyun altına girdiğim her seferde şahit olduğum sahne şovu karşısında nefesimin kesildiğini itiraf etmeliyim. Bu dünyadan gözleriniz açık gitmek istemiyorsanız televizyondan seyretmekle yetinmeyin, ilk fırsatta bir tura katılın! Islak uzayda şov devam ediyor...