Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

su uyandı

su uyandı
 

'karanlıklar içinde bir ışık var mor... leylaklar'


1) Sözcükler mi dağınık yoksa kafam mı?

Bir organizasyon bozukluğudur gidiyor.

Koca bir kürekle karıp, hortumla sulasam ancak faydası olacak sanki.

Kafamı mı karsam, yoksa sözcükleri mi sulasam...

Kafayı kürek vasıtasıyla kırıp, sözcüklere beton döküp sertleştirsem mi...

Bir sürü taş gibi sözcüğüm, cümlelerim olmaz mı o zaman.

Olmaz.

Saçma...

...

2) Bu aralar bir yerlerde bulunuyor olmaktan sıkılmadığım bir 15 dakika bile yok, olamıyor.

Hatta içimden bu cümleleri kurduğum şu zaman sarfında bile bir yerel televizyon kanalının canlı yayınlanan gündüz programında saksı gibi oturuyor olmam – doğal olarak can sıkıntısına çare olmuyor.

Dalıp gidiyorum eşek kadar ışıkların, kameraların arasında ve kulağımda sürekli aynı cümle çınlıyor.

‘tango bir tutkudur... tango bir tutkudur... tango...’

Benimle beraber programın diğer figürü -konuğu olmayı kabul eden tangocu çiftin iki lafından birisi bu çünkü.

‘Bütün çiftleri sanat merkezimize bekleriz... tango bir tutkudur...’

İçimden tekrar ediyorum ben de.

(‘kesin öyledir’)

Artık sıkıntıdan uyumak ya da daha kötüsü sinirlenip aile mirası efendiliği bozmak üzereyken sunucu kız bana dönüyor.

Galiba ‘yayın dili’ dedikleri hadiseyi iyi biliyor ve şu anda ellerini göbeklerine kavuşturup beni izleyen akrabalarımın tango mevzundan sıkılabileceğini tahmin edebiliyor.

‘Okan bey sizin tangoyla ya da genel olarak dansla aranız nasıl?’

(Ah be çocuk, görmüyor musun ‘Okan bey’ dediğin adamdaki kalıbı, halet-i ruhiyeyi... Ne dansı, ne tutkusu...)

Çakallığa vurup lafı uzatıyorum ve tam dinleyenler sıkılmak üzereyken son anda aklıma gelen can alıcı vurguyu yapıp ‘belediyemiz iyi işler yapıyor’ diye bağlıyorum konuyu.

Herkes onaylıyor beni.

Öyle ya programına konuk olduğumuz yerel tv kanalının, sanat merkezi sahibi çiftin hem de belediyenin saat ücretli şarkıcısı olarak bendenizin bir tane büyükşehir belediyesi var.

Ben henüz ‘belediyemiz iyi işler yapıyor’ cümlemi tamamlamadan tebessümle eğiliyor başlar.

Kamera bile aşağı yukarı şöyle bi sallanıyor sanki.

Sunucu kız anakent belediyesine sevgilerini gönderirken can sıkıntısı yine sarıyor beni.

Bu son can sıkıntısı esintisi sunucu kızın ‘o zaman Okan beyden bi şarkı dinleyeyim’ sözüyle son buluyor biraz da olsa.

...

Oturduğum yumuşak koltukta şarkı söylemek zor olacakmış gibi geliyor. Nefes alıp verirken bile iyice gömülüyor insan ‘yardım edin lan, kalkamıyorum’ diye bağırasım geliyor önce. Sonra gücümü toplayıp gitarın askısını takıyor ayağa kalkıyorum. Sunucu kızla, tangocu çiftin bir milyon voltajlı gergin elektriğinden biraz da uzaklaşmak istiyorum böylelikle.

Yukarı doğru uzayıp gidiyorum kadrajın içinde.

Başlıyorum şarkıya

‘su uyandı sen uyanmadın aşk olsun, salınıp çık içine bahar dolsun’

Sunucu kız rahatlıyor biraz, sonra arkasına yaslanıp, yayın akışını falan boş verip eli şakağında zevkle dinliyor beni. Hoşlanıyorum ondan - bir müteahhidin metresi olmaktan çok daha fazlasını hak ediyor ve eminim canına okuyordur o kelin.

Tangocu çift ise birbirlerinin kulaklarına bi şeyler fısıldamakla meşguller. Birazdan sanat merkezleri için ‘vergi indirimi’ isteyecekler ya da kurs fiyatları hakkında açıklama yapacaklar belki de.

Yani ne bileyim tam anlaşılmasa da yine de ‘aman unutmayalım’ der gibiler birbirlerine.

‘uyan gönlüm, hadi perdeni aç, çilen doldu kafesinden kaç, uyan gel uykundan Dünya aşk görsün...

hişt hişt!... hişt hişt...’

...

RTE’nin ABD’yi giderken tayyare meydanında açıklama yapası tutuyor ve bizim program bir anda AA’nın ya da TRT’nin canlı yayınına bağlanılması ile son buluyor. Sunucu kız ’20 dakikamız kalmıştı zaten, bu açıklama, soru cevap faslı falan uzun sürer, geldiğiniz için teşekkür ederiz’ diyor.

Ben ‘yedi senedir ilk defa hayırlı bi iş yaptı bu eleman’ diye söyleniyorum. Bu politik çıkışım pek anlaşılmıyor çünkü tangocu çiftin isyanı arasında kaybolup gidiyor sesim.

‘Ama sanat merkezimizin tanıtımını yapamadık... sadece dans ettik’

diye hafifçe söyleniyorlar.

Kız ‘bi daha ki sefere inşallah’ diyor

...

Nezaketen yapılmış çay kahve davetlerine teşekkür edip fırlıyorum dışarıya. Tv kanalının güvenlikçileri ‘viceroy’ diye bi sigara uzatıyor. Yakıp, yer gibi içiyorum sigarayı.

‘hocam çok güzel sesin varmış ya’ diyor bi tanesi.

‘boş verin babacan, yalan bu işler’ diyorum.

Onların bellerinde Garrett metal detektörü, benim sırtımda gitar ibiş gibi gülmeye başlıyoruz nizamiyenin önünde.

...

3) Bu yazıdan çıkarılacak sonuçlar

a) tangonun bir tutku olması daha çok tangocuların kendi aralarında konuştukları, irdeledikleri bi mevzu olmalı. Tangocular kendilerine her mikrofon- kayıt cihazı uzatıldığında söze ‘tango bir tutkudur’ diye başlamamalı kaldı ki onlar için tangonun bir tutku olmasına kimsenin itiraz etmeyeceğinden emin olmalılar.

b) belediyemiz iyi işler yapıyor.

c) aşk insanı gergin kılmaktadır. Can sıkıntısının aklıma bile gelmediği o son ’15 dakikayı’ seninle geçirmiştim ve o gün bugündür takvim yaprakları, akrepler ve yelkovanlar demir - çelik ağırlığında üzerimde duruyor. Başka bir insanın yaşamı üzerinde bu kadar etkin olabilmek nasıl bir duygudur, bunu hiç düşündüğün oluyor mu dal boylum...

d) hişt hişt !


okan ünver

 
Toplam blog
: 104
: 489
Kayıt tarihi
: 06.03.08
 
 

1978 doğumlu Antalyalı bir müzisyenim, devamını ben de bilmiyorum..