Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '10

 
Kategori
TV Programları
 

Şu vizontele dedikleri !

Şu vizontele dedikleri !
 

 

Türk televizyonlarında birçok şey dikkatimi çekiyor. Kimine gülüyorum kimine ise müthiş şaşırıyorum.

- Seksenli yılların sonuydu. İngiltere'de 4 TV kanalı varken, Türkiye'de 33 kanal vardı!

- Renkli TV'lerin dünyamıza girdiği 80'li yılların ortasında yani renkli TV almanın bir itibar göstergesi, Sony Trinitron almanın ise itibar üstü olduğu yıllarda birçok Avrupa ülkesi siyah-beyaz yayın izlemeye devam ediyordu!

Günümüzde Avrupa ve hatta dünya için öyle iştah kabartıcı bir pazarız ki tüketimi bizim kadar seven, kredi kartına 5124 taksit yapan bir ülke daha yoktur! Şimdi evlerin her odasında oğlana, kıza, misafir ve mutfakta bulaşık yıkayan anneye farklı boyutlarda TV'ler var. Adam başı bir cep telefonundan; çocuklarımızın, annelerimizin hatlarına göre alınan ikinci, üçüncü telefonların da kullanıldığı bir döneme geldik. 4 kişilik aileye minimum 4 televizyon, 4-10 adet de cep telefonu düşüyor!

Neyse, TV konusundan uzaklaşmayalım!

- Hiç dikkat ettiniz mi? Özellikle bayan muhabirlerin, spikerlerin isimleri bir harika! Mesela, Bade Ser Hansın. Böyle biri yok da benzerleri var:) Birer örnekleri daha olduğunu sanmıyorum. Yazın isterseniz isimlerini google'a, göreceksiniz ki onlardan başkası yok! Gerçekten müthiş değişik isimler. İşe alırken isimlerin alışılmadık olmasına özellikle mi dikkat ediyorlar yoksa ekran için takma isim mi kullanıyorlar bilemiyorum. Şimdi burada bazı isimler saymayayım da siz dikkatle izleyin. Özellikle de haber kanallarını.

- Bir dizinin 20:00'de başlayıp, 23:30'da bittiği, prime time'ın tek bir programla geçirildiği bir başka ülke daha görmedim! Bu 3.5 saatin 1 saati eski bölüm, 1 saati yeni bölüm ve 1.5 saati de reklam!! Yani, film arası reklam değil, reklam arası film izleniyor Türkiye'de! Evin hanımı üşenmiş, tek kap yemek yapıp, koymuş kocasının önüne. "Yavaş yavaş ye bey. Arada git dolaş, sonra gel yine ye; öyle hemen de bitirme yemeğini." der gibi, halkın önüne tek kap program koyuyor yerel kanallar. Eskiden 19:00 - 24:00 arası en az 3-4 farklı program olurdu. Aziz Üstel'in Talk Show'u biter, film başlardı. Film biter, İtalya'dan Müzik başlardı. Güne Bakış da vardı. Reklam sadece program aralarında olurdu. Şimdi öyle bir hale geldi ki ülkemiz kanalları, halk reklam izlesin diye dizi film çevriliyor!

İlk siyah-beyaz TV yayınlarını izlemeye başladığımız yılları hatırlıyorum da sadece İstanbul Reklam diye bir reklam ajansı vardı. Reklamlar ekranda dönen yuvarlaklarla başlar-biterdi ve sadece program sonlarında reklam verilirdi. En fazla bir-iki dakika sürerdi. Tam filme kendinizi kaptırmışken araya reklam girmezdi. Ya da oğlanın kıza "seni." dediği anda reklama giren ve reklam sonrası "seviyorum." diyerek biten diziler, seyirciyi kandırmaya yönelik reklam zihniyetleri olmazdı.

- Fark ettiğim bir diğer konu ise, özellikle bayan spikerlerimizin konuşmayı çok sevmesi! Saçınızı başınızı yolarsınız. Oysa izleyici onları değil, konuklarını dinlemek istiyor. Büyük haber kanallarından birinin tecrübeli bayan spikeri telefonla bir yetkiliye bağlanıyor.

"Sayın seyirciler, şimdi Türk Sazanlarını Koruma, Savunma ve Çoğaltma Derneği Başkan Yardımcısı Sayın Hüşamzettin Çoklusay'a bağlanacağız. Türk Sazanlarını Koruma, Savunma ve Çoğaltma Derneği Başkan Yardımcısı Sayın Hüşamzettin Çoklusay, sesimi duyabiliyor musunuz efendim, siz yani beni siz?"

"Duyuyorum hanımefendi. İyi yayınlar."

"Türk Sazanlarını Koruma, Savunma ve Çoğaltma Derneği Başkan Yardımcısı Sayın Hüşamzettin Çoklusay, halkımızın çok merak ettiği bir konu var efendim. Türk sazanlarının yeterince çoğalamadığı; ama hesapsızca tüketildiğiyle ilgili genel bir kanı var. Siz bu konuda halkımıza ne söylemek istersiniz, Türk Sazanlarını Koruma, Savunma ve Çoğaltma Derneği Başkan Yardımcısı Sayın Hüşamzettin Çoklusay, siz bize ne söylersiniz, dinliyoruz efendim sizi, vereceğiniz değerli bilgiler için sizi biz."

"Gümüş başlı Sazan balıkları yumurtalarını..."

"Türk Sazanlarını Koruma, Savunma ve Çoğaltma Derneği Başkan Yardımcısı Sayın Hüşamzettin Çoklusay, yumurta dediniz de, bu yumurtaların nasıl yumurta haline geldikleriyle ilgili dernek denetçilerinin hangi sıklıkta kontrol yaptıklarını, bu kontrollerın halkımızla yılın hangi dönemlerinde paylaşıldığını ve halktan gelen yorumların derneğinizin hangi birimi tarafından değerlendirildiğini, gereğinin yapılması sonrasında yine derneğinizin hangi birimi tarafından halka duyurulduğunu bize açıklayabilir misiniz Sayın Türk Sazanlarını Koruma, Savunma ve Çoğaltma Derneği Başkan Yardımcısı Sayın Hüşamzettin Çoklusay, sizi dinliyoruz, değerli bilgilerinizi efendim biz ve ekran başındaki değerli izleyicilerimiz ve sizi dinliyoruz efendim biz hepimiz."

"Bu yıl ülkemiz göllerine..."

"Göllerimiz dediniz de Sayın Türk Sazanlarını Koruma, Savunma ve Çoğaltma Derneği Başkan Yardımcısı Sayın Hüşamzettin Çoklusay, göl kıyısında ruhsatsız olarak açılan balık restoranlarının, nasıl yumurta haline geldikleri anlaşılamayan ki henüz bu konuda bizi bilgilendirmediniz, sazanlarla, hangi yağda ya da kömürde hazırlandığı belli olmayan menüler sunmasını; halkımızın sazan yerine konulmasını da tartışacağız aslında; ama bu sazanların göllerden ziyade denizde de yaşamak isteyebileceklerini de dikkate almak gerekliliğinden hareket ederek, konuyla ilgili denetmen raporlarının bizzat medya ile paylaşılması hususunun, halkımızca çok sevilen sazan balıklarının halkımızı sazanlaştırmakta etkili olmadığının, kanıtlarıyla birlikte dernek üst kurulunuz tarafından halkımıza açıklanması gerekmez mi Sayın Türk Sazanlarını Koruma, Savunma ve Çoğaltma Derneği Başkan Yardımcısı Sayın Hüşamzettin Çoklusay, efendim sizi dinliyoruz efendim biz ve sayın Türk halkı efendim biz hepimiz?"

"Halkımız bu çok sevdiği balığı..."

"Halkımız dediniz de Sayın Türk Sazanlarını Koruma, Savunma ve Çoğaltma Derneği Başkan Yardımcısı Sayın Hüşamzettin Çoklusay efendim siz..."

Hay halk kadar taş düşsün başına yaa!! İnanın abartmıyorum. Takip edin ünlü haber kanalını. Şeytan diyor, al o TV'yi camdan aşağı fırlat!! Kadının başka türlü susacağı yok. Çıldırmak işten değil. O nedenle Türkiye'deyken birkaç program dışında TV izlemiyorum.

- Kara mizah örneği bir konu daha var! Haber kanallarının reklam almasına ben kesinlikle karşıyım. Yaşamaları için gerekliliği masallarını filan da dinlemiyorum. Haber kanalları mutlaka başka bir ulusal kanalın kardeş kanalı ve himayesinde olmalı. Düşünün şimdi, ekranda can kayıplı bir kaza haberi veriliyor ya da şehit haberleri. Gencecik insanlar göçüvermiş dünyadan. Yakınları ağlaşıyor. Hangimizin gözleri dolmuyor ki. Zaten duygu-yoğun bir adamım, gözyaşlarıma mani olamıyorum ben de. Birden haber kesiliyor ve reklama gidiliyor!

"100% organik üst yapısıyla, üstün emiciliği ve sızdırmazlığının yanında; o kadar da ince ki: Varla yok arası!" diyor hatunun birisi !!

Yaşlar daha gözlerinizde, burnunuzu çekiyorsunuz. Az önceki paramparça olmuş araçlar, yerde cansız yatan bedenler ve bayrağa sarılmış tabutlar geliyor gözlerinizin önüne; ped reklamıyla bağdaştırmaya çalışıyorsunuz! Saunadan çıkıp buz gibi suya atlamış gibi oluyorsunuz!

Ben reklamların arasında haber izlemek istemiyorum. Ben reklamların arasında film de izlemek istemiyorum. Aslında doğrusunu söyleyeyim mi, ben bu ülkede TV izlemek istemiyorum.

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..