Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '10

 
Kategori
Güncel
 

Şu’yûu vukûundan beter

ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nden geçen Osmanlı Ermenileri’ne yönelik 1915 Tehciri’ nde yapılanları soykırım olarak kabul eden tasarının bir benzerinin İsveç Parlementosu’nda da kabul edilmesi her zaman olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm kurumlarının ağır tepkisine neden oldu. Toplumun genelinin de bu duygularla yaklaştığı olayların entellektüel çevrelerde değerlendirmeleri ise bilindiği üzere farklılaşmaktadır. Nitekim bu durumun bir yansıması da İsveç Parlemento’sunun Türk asıllı üyelerinin tasarıya yönelik tutumalarında da gözlemlenmiştir. Bu yazının amacı da çoğunluğun düşündüğünün aksine düşünenlerin görüşleri tartışmak değil, konuya ilişkin Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı tarafından yapılan bir açıklamaya dikkat çekmektir.

Söz konusu açıklamada geçen bir ifade yazılı ve görsel medyada aynen şu şekilde yer almış durumda: <ı>“Ülkemde, 170 bin Ermeni var; bunların 70 bini benim vatandaşımdır. Ama yüz binini biz ülkemizde şu anda idare ediyoruz. E ne yapacağım ben yarın, gerekirse bu yüz binine hadi siz de memleketinize diyeceğim, bunu yapacağım. Niye? Benim vatandaşım değil bunlar. Ülkemde de tutmak zorunda değilim. Yani şu anda bizim bu samimi yaklaşımlarımızı bunlar, bu tavırlarıyla ne yazık ki olumsuz istikamette etkiliyorlar, bunların farkında değiller.” hurriyet

Bu değerlendirme için zengin halk kültürümüzde pek çok deyim bulunmakla birlikte yazının başlığında yer alanı seçtim. Herşeyden önce bu türden bir niyet açıklaması, hükümetin halen yürütmeye çalıştığı, Türkiye’nin doğu ile batı arasında bir köprü ve bölgesel güç olarak dünyaya kabul ettirilmesine yönelik dış politikaya zarar verecektir diye düşünüyorum. Sonuçta, bölgesel güç olmanın koşulları arasında bu her iki dünyanın duygularını dikkate almak ve dengelemek zorunluluğu bulunmaktadır.

Bir halkın soykırım nitelemesi ile karşı karşıya kalmasına, seçilmişler ve yönetenler tarafından diplomasinin gereği olarak gereken tepkilerin verilmesi evrensel olarak kabul görecek bir davraniştır. Bununla birlikte, pek çok milletten kaçak insanın barındığı Türkiye’de, köprü olmaya çalıştığınız batının kurumlarında ortaya çıkan ve karşı çıktığınız bir irade beyanının bedelinin, konumları hukuk dışı olsa da sadece etnik kimlikleri öne çıkarılarak sıradan insanlara ödettirilebileceği düşüncesini dışa vurmak, "medeniyetler ittifakı" söyleminin mirası sahiplenilen tarafının ağırlığı bir yana günümüzün evrensel değerlerinin terazisine vurulduğunda isnad edilmek istenen suçun adeta bir itirafına dönüşüverir. Bu beyanın gerisindeki ruh halinin ifadesini, bilinçaltında yer alanın ötesinde, yaşanan olumsuzlukların ufukta görünen referandumdan da hareketle yaklaşan seçimlere yönelik pervasızca mesajlara dönüştürülmesidir diye nitelemeyi tercih edersek de, ülkeyi ve toplumu başta göz dikilen büyük hedefe taşımak için yola çıkanların yetkinliğinin en azından niteliğini sorgulamak kaçınılmaz olacaktır. Ancak asıl vahim olan bu beyanın, işsizliğin tarihi zirvelerinden birisinde olduğu bu dönemde toplumun sıradan insanlarının algısında giderek, iktidarın anti kavmiyetçi söyleminin aksine, ötekiler için “ya sev ya terket” slognını meşrulaştıracağı öngörüsüdür. Bir taraftan ülkenin dış politika çatısına yukarıda değinilen hedefe yönelik kiremitler misali “açılımlar” yerleştirirken, diğer taraftan örmeye çalışılan çatının altından direkler çekilince, Elazığ’ın köy evlerinin orta şiddette bir depremde çöken çatılarını düşünmeden edemiyor insan.
 
Toplam blog
: 129
: 1104
Kayıt tarihi
: 12.06.06
 
 

Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F mezunuyum. Yüksek Lisans diplomalarımı G.Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü'nd..