Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '10

 
Kategori
Deneme
 

Şubat Takvimi

İki şubat, ”dünya öpüşme günü” olarak kutlanıyor. “Sevenler de, on dört şubatta kutlanacak “sevgililer günü”nü beklemeden belki öpüştüler bile. Sanki öpüşmek için o günü beklemek lazım da. Haydi, siz de sevdiklerinizin alnına birer öpücük kondurun da, günün anlam ve önemini belirten konuşmanızı daha sonra yaparsınız.

Öpmek, sevginin bir türlü anlatımı, öpülmek de sevilmenin dile getirilmesi, açığa vurulmasıdır. El öpmek de saygı ifadesidir genelde. İşin içinde çıkar, yağcılık, yalakalık, hele hele ikiyüzlülük hiç yoksa.

Eskiden devlet büyüklerinin elleri etekleri ya da dinen kutsal sayılan varlıklar öpülürdü. Öpme, çoğu zaman el ayak öpme, etek öpme, alından, yüzün öteki bölümlerinden öpme, bir de bayramlarda el öpme şeklinde uygulanırdı.

Osmanlılarda, sultanların eteğini öpme gereği vardı. Bayramlarda etek öpme törenleri bile düzenlenirdi.

Şimdi devlet büyüklerinin elleri gene öpülüyor. Ya bu büyüklerin etekleri de olsaydı ne yapardık acaba diye düşünüyorum da bu günkü durumumuzu öpüp başıma koyuyorum. Arap eli öpüp de dudağı kara olan gördünüz mü hiç.

El öpenlerinizin çok olması dileklerimle, küçüklerin gözlerinden büyüklerin pamuk ellerinden incitmeden öperim.

El öpenleriniz çok olsun.

Bayramlar genel olarak üç bölümde incelenebilir. Ulusal bayramlar, dini bayramlar, uluslar arası bayramlar gibi. On dört şubat sevgililer günü de uluslar arası bir gün bir bayramdır. Bu günde nice çiçekler dalından koparılıp, şeffaf kağıtlara sarılacak, sevgililere gönderilecek. Belki de kırmızı güllere, pembe karanfillere koşarken ayaklarımızın altında bilmeden ezdiğimiz, o güzelim kır çiçeklerini görmeyeceğiz.

Telefonlar susmayacak, nice anlamlı mektuplar yazılacak.

Defter ya da kitaplar arasına konmuş, sararmış çiçek yaprakları, solmuş resimler, buruşmuş mektuplar sayfalar arasında okşanacak.

Cep telefonlarına nice mesajlar yazılacak, kimi sitemli, kimi sevgi dolu, kimi özlem dolu:

*Seni yıldızlara benzetiyorum, onlar kadar uzak, onlar kadar gizemli, onlar kadar erişilmezsin. Aradaki tek fark ise, o yıldızlar milyonlarca sen ise bir tanesin.

*Ben seni seçtim. Sen benim için şu yalan dünyadaki tek gerçeksin

*Maksat sevgili uğruna ölmek değil, uğruna ölünecek sevgiliyi bulmaktır.

*Bir uçurumun kenarından düşecek olsam ve tutunacak tek dal da sen olsan, uçurumdan düşüp ölmekten değil, seni kırmaktan korkarım.

*Seni ne kadar sevdiğimi öğrenmek istersen, yağmurlu bir havada yere düşen her yağmur damlasını tutmaya çalış. Tutabildiklerin senin sevgin, tutamadıklarınsa benim sevgimdir.

Gibi.

Böyle güzel mesajlar yazılacak on dört şubatta.

Gerçek sevgi her an yanında bulunan, her an yanında taşıdığın sevgidir.

Aşıksan, seviyorsun demektir.

Bırakın Bağdat dersine çalışması gerekenler çalışsın. Çünkü ”aşığa Bağdat sorulmaz” demişler. Bağdat’ı aşıka değil, bir bilene sorun.

On beş şubat günü ”izcilik haftası”başlıyor. Kimleri örnek alıp kimlerin izinden gideceğinizi iyi saptayın. Karda yürüyüp izini belli etmeyenlerden sakının. Benden söylemesi.

Bu ay içinde cemrelerin ikisi düşüyor. Yirmi şubatta birincisi havaya, yirmi yedi şubatta ikincisi de suya. Üçüncü cemre de altı martta toprağa düşecek.

Yani sırayla önce hava, sonra su, sonra da toprak ısınacak.

Eskiden bir yılı Kasım ve Hızır günleri olmak üzere ikiye bölmüşler. Kasım yüz seksen gün, Hızır da yüz seksen altı günmüş. Kışın en soğuk günleri sayılan üç aylık dönemdeki doksan gün de ikiye bölünmüş. Bunun ilk kırk gününe”erbain”devam eden elli gününe de “hamsin”demişler.

Bazı yıllarda hamsin erbainden daha sert geçermiş. O zaman da erbain feryat eder, ”Hamsin, sen benden kemsin (kötüsün)”dermiş.

Birinci cemre havaya Kasım‘ın yüz beşinde düşermiş.(19-20 şubat günleri)

Bu yörelerde cemreye “ cemile”derler, duymuş olun.

Gökyüzü ya da havalar nasıl olursa olsun siz boş verin, ”sizin havanız” iyi olsun. Suyunuz ılımasın, toprağınız da geç ısınsın.

Bu cemreler düştükten sonra kış uykusuna yatanlar da uyanırlar.

Aman onlara karşı uyanık olun ha!

Giysilerinizi”moda”diye, ”el gün ne der”diye seçmeyin, mevsimine göre giyinin.

Daha sonra mı?

Daha sonra;

”Nisan mayıs ayları,

Gevşer gönül yayları,

Çayır çimen bekliyor,

Bayanlarla bayları” şarkısını dolayın dilinize, vurun kendinizi kırlara, doğaya, dağlara…

Adama, “Hiç sıcak bir aşk yaşadın mı? diye sormuşlar, adam da, “O sıcak aşkı bir kez yaşadım. O sıcak aşkımı sevgilime verdim saklasın diye, sevdiğim buzdolabına koymuş kokmasın diye.” demiş. Bunları duyduktan sonra, dilime baktım sahiden kemiği yok

Sahi, sizin sıcak aşkınız ne âlemde, hı?

 
Toplam blog
: 165
: 646
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

Recai Şahin: 1941 yılında Fethiye- İncirköy'de doğdum. İlkokul köyümde, ortaokulu Fethiye'de okud..