Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '10

 
Kategori
Psikoloji
 

Suç muydu bu suçlu Ozan mıydı?

Suç muydu bu suçlu Ozan mıydı?
 

Henüz onbeş yaşlarındaydı Ozan; yeni ergen olmuş bedeninin serseriliği tam anlamıyla doruklardaydı, yaşı gereği damarlarında delicesine akan kanı, onu daha da ele avuca sığmaz yapıyordu... Ergenlik dönemiyle, çocukluk arasında kalmış iri bedeni bir yetişkin görünüm verirken, henüz çocuk olan beyni ona çocukça davranmasını hükmediyordu. Kimi zaman attığı kahkahalardaki kadınsı tını, kimi zaman kıvrak konuşmaları, zaman zaman gözlerine çektiği hafif sürmeler, tırnaklarındaki belli belirsiz parlatıcılar çıktığı yolun ne denli sıkıntılı olduğunun göstergesiydi aslına. Çevresinin dikkatini çekmeye başlayalı çok olmuştu Ozan'ın, o konuştukça güldükçe birbirine anlamlı anlamlı bakıp gülümseyenler, hafif hafif dudak bükenler bir bir çoğalmaya başlamıştı... İri bedeni hem erkeksi hem de kadınsı işaretler veriyordu, memeleri bir genç kız memesi gibi hafiften kabarmış, sesi ne kız ne erkek arası bir yerlerde sıkışıp kalmış, bakışlarındaki kararsızlık arada kaldığını gösteriyordu. Yaşıtları mahallede top koşturup ter içinde kalana dek oyun oynarken, orada burada toplanıp muzurca muhabbetler edip muzurca kahkahalar atarken, farklı yaramazlıklar peşindeyken, O kendi kendine kurduğu dünyasında yanlız kalabilmek için odasına kapanıyordu. En mutlu olduğu yer orasıydı, kendisiyle baş başa kalabildiği zamanlarda. Belki dinlediği müziklerle, belki yatağına uzanıp kurduğu hayallerle, kendi kendine ettiği danslarla, ayna karşında geçirdiği zamanlarla kendine ait kocaman bir dünyanın içindeydi, yanlız ve savunmasız biçimde... İçinde bulunduğu durumu anlamlandırmaya çalışıyordu, bir yandan kendisini yargılıyor, bir yandan da kendine kendisini savunuyordu. Kıskaç gibi bir şeydi bu içinde bulunduğu durum. İçinden çıkamıyordu bir türlü... Doğru olanın kendisinin hissettikleri olmadığını biliyordu, diğer erkek arkadaşlarıyla birlikte onlar gibi hissedip, onlar gibi davranması gerektiğinin farkındaydı, fakat elinde değildi ki. Hadi her şey bir yana, memelerinin büyümeside onun suçu muydu? Bazen bir suç aleti gibi bakıyordu memelerine, bazen de beğeniyle okşuyordu onları. Ama ne hissederse hissetsin, memeleri yeni yetme bir kız memesi kadar olmuştu neredeyse... Herşeyin üzerinde tuttuğu ilk aşkı, onun için uykusuz kaldığı, gözlerini kapadığında hayalini kurduğu kişi, uzun sarı saçlı, güzel gözlü, şirin, cıvıl cıvıl bir kız çocuğu değil de, her şeyden habersiz Ozan'ın kendisine aşık olduğunu bilmeyen, kendisi gibi bıyıkları henüz terlemiş, sesi çocuklukla ergenliğin kararsızlığında bir gençti. Kader miydi bu yoksa yazgı mı?Bir çeşit hastalık mıydı bu yoksa olası bir durum mu? Herkesin başına gelebilecek. Ne kendisi cevaplayabilecekti bu soruyu ne de bir başkası... Onun adı geçtği zamanlarda anneler kulak memelerini çekiştirip tahtaya vuracaklardı beklide…

Gelecek zaman neler gösterecekti Ozan'a, neler yaşayıp neler için ağlayıp neler için üzülecekti... Bugünlerin masumiyetinde bıraktığı ilk aşkının ardından gelen ilişkileri ondan neler alıp götürecekti kim bilir? Kendisi gibi kimler çıkacaktı karşısına Ozan’ın, ne tür ilişkiler içine girecek, neler yaşayacaktı acaba... Geçmişin Murat’ları, Onur’ları, Ahmet’leriyle birlikte hangi dünyanın zalim çarkının içinde çırpınıp duracaklardı bugünün Meral'i, Oya'sı ve Arzu'su olarak...

 
Toplam blog
: 153
: 1584
Kayıt tarihi
: 18.12.08
 
 

Yaşamayı seven, yaşamı dürüst ve içten yaşayan, evi, eşi ve iki yavrusunun annesi... ..