Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '16

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Suç ve ceza

Suç ve ceza
 

Çocukların cinsel istismarı suçuna yönelik teklif ortalığı ayağa kaldırdı. Teklife ilişkin çok büyük bir tepki oluştu kamuoyunda.

Ben de bu tepkiyi gösteren ve teklifin yasalaşmasına engel olunması için var gücüyle mücadele edilmesi gerektiğini düşünenlerden biriyim. 

Her konu siyasi bir kutuplaşma ve kavga meselesi yapıldığı için, tartışma, uzlaşma ve ortaya iyi ve faydalı bir iş çıkarma kültüründen ve becerisinden uzaklaşalı çok oldu.

En büyük sorun ve tıkanıklık burada başlıyor zaten. 

Bu konuya; hukuk, adalet, aile kavramı, çocuk hakları, toplum ve çocuk psikolojisi üzerinden tarafsız gözlüklerle değil de siyasi gözlüklerle bakmayı yeğlemek son derece sığ bir yaklaşımdır ve aynı zamanda gayrı ahlakidir. 

Ben de bu blogda meseleye hukuk zemininden bakan ceza hukukçularının konuya ilişkin tespitlerini de dahil ederek, okuyucuya daha objektif ve vicdani bir bakış açısı sunmayı hedefliyorum. 

Öncelikle cinsel istismar tanımının ne olduğuna bakalım.

Türk Ceza Kanunu 18 yaşından küçük herkesi " çocuk " olarak kabul ediyor ve çocuklara yönelik cinsel içerikli eylemleri cinsel istismar olarak tanımlıyor. 

Kanun bu ayrımı yaptıktan sonra çocukları yaş gruplarına göre ikiye ayırıyor. 15 yaşından büyük 18 yaşından küçük çocukların rızası ile gerçekleşen, cebir, tehdit ve iradeyi etkileyen başka bir neden olmadan cinsel içerikli temaslar cinsel ilişki boyutuna varmadıkça suç teşkil etmiyor. 

15 yaşından büyük bir çocuk, rızası ile, cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmadan cinsel ilişkiye girerse, eylem şikayete bağlı bir suç teşkil edip, cezası 2 yıl hapis olarak takdir edilmiş. 

Bu durumdaki çocuk, ilişkiye girdiği kişi ile evlendiğinde, artık eşi olan faili şikayet etmeyeceği veya şikayetini geri alacağı için eylemin cezası ortadan kalkıyor.

Çocuk 15 yaşından büyük ancak akıl hastalığı gibi nedenlerle maruz kaldığı cinsel eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını anlayamayacak durumda ise 15 yaşından küçük çocuklar için kabul edilen kurallar uygulanıyor.

Çocuk 15 yaşından küçük ise, maruz kalacağı cinsel eylemlerin hukuki anlam ve sonuçlarını anlayamayacaği kanun tarafından kabul edilmiş. Bu sebeple bu yaştaki bir çocuğun " cinsel ilişkiye rızasından " bahsedilemez.

Teklifi savunanlar, 15 yaşından küçük çocuklara tecavüz edenlerin bu yasadan yararlanamayacaklarını söylüyorlar. Ancak ceza kanunun 15 yaşından küçük çocuğa yapılan cinsel eylemin " rıza" olsa da olmasa da istismar/ tecavüz olarak tanımlandığını görmezden geliyorlar. Halbuki kanun 15 yaşından küçük çocuğa yapılan cinsel eylemi, cebir, tehdit, veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmasa da istismar/ tecavüz olarak tanımlıyor. 

Kanun; mağdurun 15 yaşından küçük olması halinde eylem, cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmasa da istismar/ tecavüz olarak tanımlıyor ve cezası 8 yıldan başlayarak olayın gelişimine ve vardığı sonuca göre artıyor. Teklifi savunanlar, 15 yaşından küçük çocuğa zorla yapılmayan eylemi tecavüz olarak tanımlamayarak, kavramları olduğundan farklı göstererek çok tehlikeli ve bir o kadar da gayri ahlaki bir kapının aralanmasına vesile oluyorlar. 

Cinsel istismar fiilinde mağdurun da, failin de çocuk olması durumunda konuya ceza hukuku açısından değil, her iki çocuğun da korunması ve onarıcı adalet ilkelerinin uygulanmasının daha önemli ve öncelikli olduğu düşünülmelidir. 

Ancak failin de çocuk olması durumu için ileri sürülen bu görüşlerin, failin yetişkin olması halinde uyarlanması kabul edilemez. 

Teklif şu an geçici bir madde şeklinde.

Düzenleme yasalaşırsa 16 Kasım 2016 tarihinden sonra işlenen suçlara uygulanmayacaktır. Bu haliyle bir defalık olduğu doğru olmakla birlikte, konunun toplumsal temelleri değişmediğine göre, tıpkı bedelli askerlikte olduğu gibi bir süre sonra yine toplumsal ihtiyaç var denip, yeni bir hüküm, yeni bir af daha gelebilir. Ceza hukukçılarının dikkat çektikleri ve çoğunluğu da rahatsız eden tehlike , olası bir başvuruda Anayasa Mahkemesi maddede yer alan 16 Kasım 2016 tarihini iptal ettiğinde düzenlemenin sürekli hale gelebilme ihtimalidir. Üstelik yeni yasa çıkana kadar ceza çekenler bahsedilen " mağdur olma" durumunda kalacaktır. 

Teklif , bu şekilde gerçekleşen evlenmenin istismar eden kişinin kusuru ile sona ermesi durumunda hükmün açıklanacağını kabul ediyor. Boşanmaya, istismar eden kişi olan eş sebep olursa veya taraflar anlaşmalı olarak boşanırlarsa, bu durumda cezadan tümü ile kurtuluyor. Bu durum, danışıklı şekilde mağduru kusurlu gösteren boşanma davalarına veya maddi menfaat karşılığı anlaşmalı boşanmalara yol açacaktır.

Bu tür boşanmaların, boşanma olmasa bile yaşadığı olaylar nedeniyle evlenmek zorunda kalan çocuğun kuracağı ailenin, o ailede dünyaya gelecek çocuklara ve toplumsal yaşama vereceği zararları öngörebilmek zor olmasa gerek!

Konunun daha önemli ve vahim yönü, bu düzenleme evlenme yaşının yeniden düşürülmesine, evlenme yaşının 15' e ve belki daha da altına indirilmesine yol açacak, böylece çocuk gelinler ve çocuk evlilikleri daha da artacaktır. Erken yaşta evlendirilen kız çocukları için eğitim iyice imkansız hale gelecektir. 

Çocuk, çocuktur. Devletin ve toplumun çocukları koruma görevi ve zorunluluğu bulunmaktadır. 

Teklife karşı çıkanların hangi konularda endişe duyduklarını hukukçuların da değerlendirmelerinin ışığında kısaca anlatmaya çalıştım.

Bu toplumun bir vatandaşı, bir kadın, bir eğitimci ve bir anne olarak teklife siyasi bakış açımla değil, akli ve vicdani yönümle karşı çıkıyorum. 

Çocuklarımızı ve genel toplum yapımızı korumak adına hiç değilse bu konuda siyasi kutuplaşmadan uzak, aklı selim davranmamızı umuyorum. 

 
Toplam blog
: 115
: 830
Kayıt tarihi
: 18.11.12
 
 

1967 yılında İstanbul'da doğdum.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden 1988 yılınd..