Suçlu bulundu: ücretliler!

Türkiye'deki ekonomik durumu gazetelerin ekonomi sayfalarında ve hükümet yetkililerinin açıklamalarından takip edenler şöyle bir izlenim edinir kesinlikle.

Türkiye, enflasyonu alt etmiş, işsizliği gün geçtikçe düşen, ihracatta "patlama" yaşayan, parası sürekli değer kazanan ve yabancı yatırımcıların yatırım yapmak için sıraya girdiği bir ülke. Evet gerçekten de bu izlenimin edinilmesi için o kadar çok etmen var ki, rasgele bir illizyonistin dahi beceremeyeceği bir gözboyamaca planlı bir şekilde yürütülüyor.

Peki gerçek tablo nedir?

Vatandaşların ekonomi ile ilgili verileri öğreneceği adres neresi? Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) değil mi? Ancak ortada öyle bir kurum var ki açıkladığı bütün veriler tartışmalı. Hatta öğleden önce kendi açıkladığı verileri, öğleden sonra kendisi düzeltiyor! Bakar mısınız kurum ciddiyetine. Açıkladığı rakamlar başta iktisatçılar olmak üzere artık kimsenin güvenini kazanmayan bir İstatistik kurumu. Açlık sınırı TÜİK'e göre 198 YTL Türk-İş'e göre 618 YTL. İşsiz sayısı TÜİK'e göre 6 milyon civarında, bir çok iktisatçı ise gerçek işsiz sayısının bunun iki katına yakın olduğunu iddia ediyor.

Hükümet 2007 yılı için yüzde 4 enflasyon hedefledi. Ancak bu açıklamanın mürekkebi kurumadan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın "Hedefleri tutturmanın çok zor olduğu" yönündeki açıklaması geldi. Neyi gerekçe gösteriyordu Yılmaz? Açlık sınırının 618 YTL olduğu bir ülkede asgari ücretin net 403 YTL olmasına rağmen, ücretliler. Evet Yılmaz'ın açıklamasında ücretlilere verilecek yüksek orandaki ücret artışlarının enflasyon hedefinin tutturulmasının önündeki engel olduğunu iddia ediyor! Evet nihayet suçlu bulundu. 2006 yılında yüzde 5 olarak açıklanan enflasyon hedefinin tutturulamamasının sebebi de ücretliler. Büyüme hedefinin tutturulamamasının nedeni de yine bu tembel işçiler (!. . ) Yüzde 5 açıklanan enflasyon yüzde 9, 6 çıkıyor. . . Hükümet başarılı. . . Merkez Bankası yönetimi başarılı. . . Eee kimde bu suç? Tabi ki aşırı ücret alan işçilerde! Baksanıza Türkiye'de işgücünün pahalılığından yakınan birçok işveren ucuz işgücü olan ülkelere yatırım yapmak konusunda hükümete şantajda bulunuyor.

Oysa herkesin de çok iyi bildiği gibi bu ülkede maliye, topladığı vergilerin yarısını ücretlilerden topluyor. Vergi yükünün altına girmesi gereken özel sektör, sürekli daha fazla muafiyet bekliyor. Tabi ki ekonomi politikalarının "insan" unsurundan arındırılarak uygulandığı bir ekonomide bütün göstergeler "faiz", "borsa" ve "döviz" üçgenine sıkıştırıldığında ücretlilerin durumunu dile getirmek nerdeyse dinozorlukla eş anlamlı sayılıyor! Hükümet ve TÜİK'in açıkladığı rakamlar ne olurs olsun, -gerçi artık kendi açıkladıkları rakamlara kendilerinin de güvenmediği ortaya çıktı- Sokağın ekonomisi belli:

Açlık sınırı 618 YTL=Asgari Ücret 403 YTL

Bu denklemde kimse bize ekonomi büyüyor masalı anlatmasın. 2003 yılından bu yana devam eden büyüme tamamen konjektürel bir büyümeden ibaret. Gelişen ülke piyasalarına yönelen uluslararası fonlar yukarda söz ettiğimiz faiz-döviz-borsa üçgeninde bir hareketlenme sağladılar. Bize de büyüme olarak yutturulan bundan ibaret. Yoksa ne üretimde bir artış var, ne de istihdam da. Söyler misiniz lütfen üretim olmadan büyümenin nasıl olacağını? Yoksa siz şapkadan tavşan çıkacağına bizim inanacağımızı mı sanıyorsunuz hala!?