Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '11

 
Kategori
Futbol
 

Şükrü Saraçoğlu'nu dolduran ülkemin cesur kadınlarına!

Şükrü Saraçoğlu'nu dolduran ülkemin cesur kadınlarına!
 

Yorume ne hacet! ( İnternetten alıntı )


Kadıköy’de iş çıkış saati yaşadığım trafik kargaşasına ilk defa hayranlıkla bakıyorum. Arabalar, arabaların içinde kadınlar, kadınların üzerinde sarı-lacivert formalar. Yanlarında kızları ve anneler. Kimileri yaya yürüyor yollarda renkli görüntüler. Yorulan çocuğunu kucaklayanlar da var. Garip bir birliktelik var hallerinde, söze dökülmeden ama sözleşmiş gibi takımlarına destek olmaya koşan kadınlar ve kızları.

Hangisini seyredeceğimi şaşırıyorum. Hayranlığım duygusallıkla perçinleniyor. Kadınların gösterdiği dirayet karşısında gurur parlıyor gözlerimde. Kadınlarını maça götüren erkeler, kızlarını maça götüren babalar da var aralarında. Hatta küçük çocuklarına bakan ve maçı dışardan dinleyen erkekler olduğuna şahit oluyorum. Kadınım, kadınsın, kadın… Hepinizle, cinsiyetimizle gurur duydum teşekkür ederim.

Bu duyguları yaşarken Kadıköy’de bunun sadece Fenerbahçe taraftarı kadınlara değil, bu toplumda var olan kadınlara ithaf edilesi bir gurur olduğunu da ifade etmek gerektiği düşüncesindeyim.

Başka bir takım için de aynı koşullar oluşsa, kadınlar koşarak destek vermeye gelirdi inanıyorum. Kadınlar vefalı ve duyarlıdır çünkü. Haksızlığa ve sindirmeye karşı erkeklerden net tavır sergiler ve kararlarının arkasında dururken diktirler.

Şükrü Şaraçoğlu stadyumunu dolduran kadınlar ve düğüne giderken öldürülen kadınlar. Ankara’nın göbeğinde katledilen kadınlar. Çocukları katledilen analar.

Kanla beslenmeyen, kandan haz etmeyen ama kanı durduran kadınlar.

Güç olduklarını bir kez daha toplumun gözüne sokan kadınlar. Unutulmuşlukları sadece cinayetlerle hatırlanan kadınlar.

Küçük yaşta evlilik kisvesi altında satılanlar. Mübadele aracı yerine konan kadınlar.

Dayatmalara boyun eğdikleri düşünülürken, hayatları pahasına esir olmayan kadınlar. Tıpkı Van ve Urfa’da ki gibi durumun ciddiyetinin kavranması için canlarını feda eden kadınlar. Cesur ve yürekli kadınlar. Bu ülkenin kadınları.

Teröre karşı tek bir ağızdan lanet okuyan analar. Teröre karşı duruşlarıyla takdire şayan analar.

Böyle bir ananın kızıyım ben.

Terör tırmanmıştı ve PKK. Korkuyordum, hem de çok. Ne okula, ne işe gidilsin istemiyordum. Mümkünse yığınak yapayım ve sevdiklerimle bu olaylar bitene kadar evden çıkmayayım. Hayatlarını riske atacak hiçbir yere göndermeyeyim falan modundayım. Bunalım ve umutsuzluk. Karamsarlıktan elim kolum kalkmıyor.

Bombalar patlıyordu, insanlar ölüyordu. Korkum perçinleniyor. Alış veriş merkezleri, otobüs durakları, insanların topluca olduğu yerlere gitmemeleri konusunda sevdiklerimi sürekli uyarıyordum. “Sakın” diyorum. “Sakın, sinemaya gitmeyin.” Paranoyanın dozunu düşünün artık.

Annemi aradım, evde yok. Başladı bir panik. O zamanlar cep telefonu almamışız henüz. Babacığım hayatta. Birlikte gidiyorlar her yere. Yine de korkuyorum. İkisine birden bir şey olursa diye. Annem ve babamı öğlen saatlerinde buldum şükür. Üsküdar’a inmişler alış veriş yapmak niyetiyle.

Sinirden öldüm, ben dikkatli olunması yönünde uyarılar yapıyorum. Onlar her şey güllük gülistanlıkmış gibi Üsküdar’a iniyorlar ki şehrin en kalabalık çarşılarından biridir orası.

Akşam eve gitmeden önce soluğu annemlerde aldım. “Gerekli olanları biz alır getiririz, sokaklar tehlikeli, her gün bir yerde bomba patlıyor. Ben sizin için korkuyorum.” Dedim.

Zati annem bıkmış benim bu halimden. Kocama nasihat, oğluma nasihat, kardeşlerime nasihat. Herkesi kontrol ediyorum günde bilmem kaç kez telefon edip.

Terör sözünü duyunca dengem alt üst oluyor. Ülke dar geliyor, sevdiklerimi alıp gitmek istiyorum. Kimsenin olmadığı bir yerde toprak alıp geniş ailemle yaşama planları yapıyorum. Sosyal hayattan nefret ediyorum. Herkes potansiyel terörist. Kimden ne gelecek diye beklemekten panik ataklar gelişmiş.

Hep mutsuzum. Ne olacak bu ülke, bu halk? Bitmeyecek mi bu saldırılar? Aklım ha gitti gidecek.

Annem, söylediklerimi dinledi. Yüzünde ne bir panik vardı ne de bir korku. Hep olduğu gibi sakin ve duruydu yüzü. Onun sakinliği karşısında ben şaşkındım.

“Bak, şimdi biz korkup evlerimize tıkılsak bu durum bitecek mi? Yok, bitmez. Bitsin diye beklerken hayat biter mi? Evet, biter. Her ikisi de bitiş değil mi? Evet, bitiş. Yani, ha beklemiş korkarak ölmüşüz, ha beklemeyip istediğimiz yapıp ölmüşüz. Bir şey değişti mi?”

“Böyle yaparak etrafındaki insanları da korkutuyorsun. Bak, çocuğun ve kocan senin bunalımlı halinden bıktılar. Hep mutsuz, hep huzursuz ve korku içinde yaşıyorsun. Çocuk dışarı çıkmaya korkar hale gelmiş. Kızım yapma böyle, kendini de etrafındakileri de korkutmaktan vazgeç. Zaten istedikleri bu değil mi? Korku yaymak. Böyle hayat geçmez”dedi.

Dün yaşanan bombalama olayından sonra eski halimle olsaydım büyük bir paranoyaya kapılırdım. Akşam evde iki oğluma ve eşime yapmaları gerekenler ve yapmamaları gerekenler üzerine söylemlerde bulunurdum.

Başkentin göbeğinde saldırı yapabildiklerine göre, onca resmi kurumun dibinde yapılabildiğine göre daha çok dikkatli ve tedbirli davranılması yönünde herkesi uyarmaya çalışırdım.

İstedikleri olurdu. Böylece korkutarak istediklerini yaparlardı ve başarılı olurlardı.

Hayır, annemin dediği gibi “Hayat korkarak geçmez.”

Dün gece Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nu dolduran cesur analar ve kızları.

Sizler yani bizler bu ülkede yapılmak istenenin ne olduğunu biliyoruz. Birbirimize düşmemiz için ellerini ovuşturanların varlığından da haberdarız. Oynanan çirkin oyunların hayatımıza kattığı zorluğa karşın, gözü açık ve galeyana gelmeden soğuk kanlı davranmalıyız.

Dün gece olduğu gibi kimliklerin değil insanların birliktelikleri üzerinden yaşamaya devam etmeliyiz.

Bu saldırıları yapanların PKK ve onun askeri kanadı olduğu gerçeğini unutmadan, her Kürt bir potansiyel terörist olarak algılanmamalı.

Türk, Kürt, Laz, Ermeni, Rum, Alevi, Çerkez… akşam hep birlikte nasıl yan yana durduysak, aynı birlikteliği muhafaza etmeliyiz.

Bölünmeyeceğimizi ve bizlikten başka çıkış noktamız olmadığını yüzlerine vurmalıyız.

Birbirimizin değerlerine saygı göstererek birlik olduğumuz yılların getirilerini hatırlatmak isterim size.

KİM DEMİŞ?

Devamı aşağıdaki linkte..

http://blog.milliyet.com.tr/kim-demis/Blog/?BlogNo=249645

Sağlıkla ve mutlu kalın

Gülay Mustafaoğlu 21/09/2011

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..