Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '07

 
Kategori
Anılar
 

Sulama kanallarındaki yaz tatili

Sulama kanallarındaki yaz tatili
 

Nisan ayı her ne kadar bir bahar ayı olsa da, Adana’da yaz, nisan ayı ile başlardı eskiden. Ama nisanın her hangi bir günü değil. 23 Nisan.

Yazlık sinemalar, yazlık çay bahçeleri, düğün salonları 23 Nisan ile “bismillah” derlerdi yeni sezona.

23 Nisan törenleri bitip, insanlar tatil modunda oraya buraya koşuştururken, masalarını bahçeye ağaçların altına çıkarmış çay bahçelerine bir uğrarlar, ailecek bir şeyler yiyip içerlerdi. Bu da yetmez, aile tüm kış boyu eve kapanmanın acısını o günün akşamı, perdelerini açan yazlık bir sinemada çıkarırdı.

Biz çocuklar için ise 23 Nisan, yüzme sezonunun açılması demekti.

Her ne kadar sular pek ısınmamış olsa da, üç-beş arkadaş toplanır gizlice kaçardık mahalleden... Doğru göle!.. Dudaklarımız, ağzımız, yüzümüz, her bir yanımız mosmor olurdu soğuk suya batıp çıkarken. Dişlerimizi takırdata takırdata yarış yapar, dalar, çıkar yaza merhaba derdik.

Zaten önemli olan o ilk gündü. Ondan sonra çabuk alışırdık suya, soğuğa. Sanki o günden sonra hızla ısınmaya başlardı su… Isınırdı da!

Aşağı yukarı bu tarihlerde, sulama kanallarına da su verilir, kanallar dolu dolu akmaya başlardı.

Ondan sonra biz göle sadece balık tutmaya gider, yüzme “etkinliklerimizi” kanallara taşırdık.

Öğlenciysek, sabahtan; sabahçıysak öğleden sonra mutlaka kanala gidip birkaç saat suya girerdik. Her seferinde annelerimizden olmadık laf işitir, hatta bazen dayak bile yerdik:

“Boğulacan olum boğulacan!.. Geberip gidecen bir gün ölünü bile bulamayacaklar o kanalda. Balıklar, yengeçler yiyecek o etlerini!.. Başına bir şey gelse baban bana etmediğini bırakmaz!.. Bacak kadar çocuğa sahip olamadın diye burnumdan getirir!...”

Bu lafların hepsi, bir kulağımızdan girip ötekinden çıkar giderdi.
Her gün kanal, her gün annemlerden bağırış-çağırış, dayak!.
Yaz sonu gelip, eylül ayında sular soğuyup, balıksı balıksı kokmaya başlayana kadar kanal-göl sefamız sürerdi.

* * *

Sulama kanalları gene dolu dolu dolu akıyor. Çocuklar gene kanallarda! Büyük bir mutlulukla kıyıdan, köprüden ya da yüksek ne buldularsa onun üzerinden kanallara atlayıp çıkıyorlar. Kulaç atıyorlar, dalıyorlar, hopluyorlar, zıplıyorlar.

Büyük keyif!
Ben iyi bilirim.

Şimdiki anne-babalar, bizimkiler gibi telaşlı, sinirli midirler acaba? Çocuklar akşamları annelerinden, süpürgenin sapı ile naylon terlik ile dayak yiyorlar mıdır? Anneleri gündüz, “Akşam babanız gelsin söyleyeceğim hepsini!..” diye tehdit edip, akşam kıyamayıp bu tehditlerini unutuyor mudur?

Babalar, hafta sonları çocukları toplayıp, “Hadi gelin, kanala gidip bi yüzek” diyor mudur? Bu “meşru” kanal seferi çocukları mutlu ediyor mudur? Anneden-babadan gizli gidilen yüzmeler mi daha keyiflidir, yoksa babalarının bu kıyağı ile bir anda meşrulaşan, baba ile paylaşılan anlar mı?

Çocuklar babalarının “uyduruk” yerlerde yüzme tekliflerini “Hayır baba.. Şurası daha güzel, oranın betonu yosunlu, ayağın kayar çıkamazsın dışarı” deyip, kanalın en güzel yerlerini göstermeye cesaret edebiliyorlar mıdır? Babaları, “Sen nereden biliyon lan köftehor!.. Yoksa kanala mı geliyon sen?!..” dediği zaman, nasıl kıvırıyorlardır durumu?

Kim bilir?..
Bilmemiz mümkün de değil.
Gidip o çocuklara, annelerine, babalarına sormak gerek.

Çocuklar kanala atlayıp çıkarken; balıklama atlayıp, takla atarak birbirlerine, kanalın kenarından geçenlere marifetlerini gösterirken hala çok mutlu, çok keyifli.

* * *

Ancak… Kanallar eski kanallar değil. Kanalların içinde serin serin akan su, eski su değil.

Adım başı dökülen çöpler, akıtılan kanalizasyonlar ile kanalların suyu tam bir mikrop yuvası olmuş durumda. Anneler-babalar, çocuklarının boğulmasından çok hastalık kapmasından endişe etmelidirler şimdi.

Cemalpaşa Kanalı'nın kenarı çok güzel bir şekilde düzenlendi geçtiğimiz yıllarda. Oturmak için banklar kondu, yeşillendirildi, ışıklandırıldı.

Artık, çevre mahallelerin insanları, sıcak yaz akşamlarında kanalın kenarına gelip serinliyor, sohbet ediyor. Çay demleyip içiyor, piknik yapıyor.

Baraj Yolu’ndaki kanal boyu artık “Mavi Bulvar” diye anılıyor. Bu kanalın çevresi de aynı şekilde, akşamlar pek bir şenlikli.

Ama dikkat ediyorum, bu insanların büyük bölümünün “akşam sefası artıkları” kanallara atılıyor. Kanal kenarındaki dükkanların, evlerin çöpünün adresi zaten kanallar.

Diğer sulama kanalları da yakın zamanda benzer bir durum alacak. Kanal kenarları şenlenirken, suları kirlenmeye devam edecek.

Belki çok uzak olmayan bir zamanda “sağlık nedeniyle” yüzmek yasaklanacak bu kanallarda.

Biz “şanslı bir nesil” olarak anlatacağız, kanallardaki tadına doyulmaz yaz maceralarımızı, bitmesini hiç istemediğimiz tatillerimizi.

>> Fotoğraf: Mustafa Öncül

 
Toplam blog
: 118
: 1658
Kayıt tarihi
: 20.06.06
 
 

70'li yılların sonlarına doğru (1977 veya 1978... Belki de 1979...) tüm zamanların efsane dergisi..