Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '11

 
Kategori
Sinema
 

Süleyman’ın kitabı şeytanı korkutursa…

Süleyman’ın kitabı şeytanı korkutursa…
 

Barbarlığın ve sömürünün zihniyetiydi, kendinden olmayanı ‘Tanrı’nın düşmanı’ görmek! O’nun adına yemin edenin onuruydu, düşmanı yok edene kadar ‘pes’ dememek… Tanrı’nın adını yaymak için, O’nun yarattıklarının katliyse dünden bugüne bir gelenek! Kılıçların sesi karışırken günahsızlarınkine mümkün değildi, Tanrı için kan dökenle şeytanı bütünleştirmemek... 

‘Bazı ruhlar lanetlidir’ diyor CADILAR ZAMANI (Season of the Witch) bizi, Haçlı Seferleri dönemine götürürken... Hz. İsa’nın dinini yaymak için okyanusları aşıp bilinmeyen topraklara saldıranlar, görüşlerini benimsemeyenleri kılıçtan geçirmekte... Behman ve Felson da bu savaşlarla ünlenmiş iki şövalye... Kilise’ye bağlılık yemini etmiş şövalyelerin kaderi, vicdansızlığın doruğa çıktığı savaşta Behman’ın kılıcını sapladığı kadının gözlerine bakmasıyla değişir! Yeminini bozan Behman, Felson’la yollara düşer. Kahramanlar, artık firaridir… Yıllar sonra döndükleri ülkelerinde onları veba ve cadılar karşılar. Ne olduğunu anlamadan yakalanan şövalyelerin özgürlüğü, kilisenin verdiği son görevi kabule bağlıdır. Bu görevle başlayan ürkütücü yolculuğun sonuysa belirsizdir… 

‘Muhteşem Yüzyıl’daki Süleyman, ‘dizi’ olgusundan anlamayanları germişti! Hz. Süleyman’ın kötü ruhlara karşı kitabıysa, dünyaya hükmetmeye çalışan ‘Şeytan’ı germiş… Bragi F. Schut da bu miti, vebanın kendi pisliklerinden değil de cadılardan dolayı yaşanan bir bela olduğunu düşünenlerin hikâyesiyle birleştirmiş! Sonuçta farklı ve heyecansız bir cadı filmi çıkmış. ‘Sihirbazın Çırağı’nda bekleneni vermeyen ve yeni çekimler için Kayseri’ye gelen Nicolas Cage, CADILAR ZAMANI’nda iyice hantallaşmış bir görünümle karşımızda... ‘Gülün Adı’ filmiyle tanıdığımız Ron Perlman da, aynı durumda. Bu nedenle yönetmen Dominic Sena, beden performansından ziyade karakter yönlerine ağırlık vermiş. Dolayısıyla afiş ve isime bakıp filmden fazla aksiyon beklememek gerek. 14’üncü yüzyılın ‘cadı avı’nı benzerlerinin klasik anlatımından kurtarıp değişik bir boyuta taşıyan filme, ‘şeytanlaşan kurtlar’ ve ‘zombileşen rahipler’ biraz hareket getiriyor! Çekim teknikleri sayesinde vasatlıktan kurtulan Amerikan sinemasının bu örneği, senaryodaki komediye varan mantıksızlıklarla vasatlaşıyor! Kopmak üzere olan ipin tuttuğu delik deşik köprüden atlarla arabanın geçirilmesi ve köprünün kopması ‘kabak tadı’ veriyor… Tam isabet kılıç darbeleriyle halledilen kurtların ardından kaçışsa, beklenen son! Ama en komiği, kanatlarından hançerlenmiş şeytan görüntüsü! Kötülüklerin kaynağı şeytanın bu durumu karşısında acıma bile hissedebilirsiniz… Tabii kendinize! 

Eksiklerine ve kanıksanan sahnelerine karşın CADILAR ZAMANI’nın mesajları da mevcut! Tarihle iç hesaplaşma sayılabilecek bir anlatımla, din adına katliamları eleştiren film, şeytanın insan ruhundaki varlığını da hatırlatıyor. Aslında film, ikiyüzlü! Bir yandan kilisenin ‘cadı’ ve ‘din’ bahanesiyle insanlara eziyetini yansıtıyor, öte yandan bilinçli bir ustalıkla propagandasını yapıyor. Şeytanlaşmadan yorum yapmaksa, izleyiciye düşüyor. Şeytanı teslim ederek Hz. Süleyman’ın büyülü mısralarına, gidelim şövalyelik ruhuyla cadı avına… 

Anibal Güleroğlu 

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..