Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '12

 
Kategori
Tarih
 

Süleymaniye Cami ve onun sırları

Süleymaniye Cami ve onun sırları
 

450 yıllık cami
Mimar Sinan’ın; kalfalık eseri!
Süleymaniye camiinin 4 minaresi olmasının sebebi:

Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah olması…

Dört minaredeki on şerefe olmasının sebebi ise; Kanuni’nin, Osmanlının onuncu padişahı olması…

Mimar Sinan’ın muhteşem eseri…


Kanuni Sultan Süleyman’ın, mimar Sinan’a yaptırdığı bu dev eser, Süleymaniye Camii, sultanın gücünü, şanını, görkemini göstermek adına da yaptırılmış.


Camii ve külliyesi 7 senede bitirilmiş.

 

İstanbul’daki Camileri gezdiğiniz zaman şaşırıyorsunuz.

İsanbul’un silüetinde camiler ve gökyüzüne uzanan minareler vardır.

Camiler hangi camiler, kimler yaptırmış, kimler yapmış.

Meraklı olan ben, merak edeceğinizi düşündüğümden arada sizlere böyle muhteşem eserlerden de söz etmek, okuduklarımı ya anladığım şekli ile ya da direk alıntı olarak aktarmak istiyorum.

Biliyorum ki bunlar büyük eserler.

Biliyorum ki bunları görmek gerek, bilmek gerek.

Gelemeyenler, göremeyenler içinde anlatmak gerek…


Süleymaniye Camiside ölmez eserlerden biri.

Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı, Mimar Sinan yaptığı asırlardır ayakta dimdik duran muhteşem bir eser…

Sizlere hem camiyi hende caminin sırlarını anlatmak istiyorum…


Kanuni Sultan Süleyman, yaptırdığı caminin bu kadar uzun zamanda yapılmasından gün gelmiş rahatsız olmuş. Yapının neden açılmadığını artık sorup araştırmaya başlamış. Buna sebep sadece mimar Sinan’ın Camiyi açmaktaki gecikmesi de tek başına değilmiş. Bunu fırsat bilen fırsatçılar çeşitli dedikodular yapmaya başlamışlar. Şimdiki zaman tabiri ile dalga geçiyorlarmış.

“Sinan caminin ortasında oturmuş, nargile tüttürüyor.” diyorlarmış. Sonunda Kanuni Sultan Süleyman ani bir kararla, Süleymaniye’ye gitmiş. Söylenenlerin doğru olduğunu görünce çok sinirlenmiş.

“Bu ne iştir” diye bağırmış.

Fesatlar her dönemde fesatlık ederler ve her dönemde ellerine yüzlerine bulaştırırlar. Kanuni’ye caminin ortasında nargile tüttürüyor diyenlerin görmediği bir şey varmış. Nargilede tömbeki yokmuş, sadece su varmış. Sinan, nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçüyormuş. Mihraptaki imamın sesini aynı oranda caminin her tarafına nasıl ulaştıracağını hesaplıyormuş. Dahası da varmış. Mimar Sinan Anadolunun çeşitli yerlerinden 65 tane dev turşu küpleri getirtmiş. Küplerin içleri boşmuş. Ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirtmiş. Sesi yüzlerce metrekarelik mekânın her köşesine, en iyi şekilde yaymayı başarmış. Kanuni Sultan Süleyman gördüklerinden sonra, Mimar Sinan’a boşuna sinirlendiğini anlamış.

Mimar Sinan’ın yaptıkları bunlarla sınırlı değilki, aklın almadığı olaylar vardır ya aynen öyle. Süleymaniye Cami’de Koca Sinan’ın yaptıkları aklı mızı zorluyor.


Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etmiş. Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille aydınlatılıyormuş.

Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük bir odacık yaptırmış. Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan giren islerin bu odada toplanmasını sağlamış.


İs Odası denilen bu bölmenin içine özel bir nemlendirme sistemi kurmuş.

Odada toplanan islerden, dönemin en kaliteli mürekkebini damıtmış.

Süleymaniye’nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri, yazılar, süslemeler, caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o mürekkeple yapılmış.


İsin bir odada toplanmasını sağlayan, hava akımını içeri alan oyuklar, dışarıya çıkıp o iki oyuktan içeriye baktığınızda, birinden caminin içindeki Allah, diğerinden ise Muhammed yazılı dev levhaları görürmüşsünüz.


Ayrıca Süleymaniye’nin hangi köşesini, hangi duvarını, hangi açısını ölçerseniz ölçün, sayısal olarak karşınıza Allah kelimesinin ve katlarının çıktığını görürmüşsünüz. Bunun yanında minarede ve kubbelerdeki ölçülerde ayrıca Pi saysı veya eğim açısı olan 23 sayısı da çıkıyormuş...


Mimar Sinan şaheserini Deve Kuşu yumurtaları ile de süslemiştir. Bu zamana kadar süs olarak nitelendirdiğimiz ve öyle sandığımız Deve Kuşu yumurtaları meğerse örümceklerin ağ yapmamasını sağlıyormuş...


Caminin 7 yıl sürmesi nedeni ile İran Şahı Kanuniye elmaslar göndermiş. Bu işe Kanuni sinirlenmiş.

“Bu caminin taşları bu taşlardan daha değerlidir.” Demiş.

Taşları, Mimar Sinan'a vermiş. Mimamr Sinan, taşları caminin minaresinde taş olarak kullanmış. Elmasları kullandığı minareye:

‘Cevahir Minaresi’deniliyormuş.


Mimar Sinan, caminin belli yerlerine o yerle ilişkisi olan ayetleri saklamış…


&

Bağımsız 4 ayak tarafından taşınan merkezi kubbe, kıble doğrultusunda her 2 yönden 2 büyük yarım kubbe, buna dik yönlerde ise 3'er adet küçük kubbelerle desteklenerek cami mekânının ferahlığı sağlanmış.

Klasik dönem özellikleri gösteren caminin topoğrafyaya uyumu, minarelerinin konumu ve oranları dikkate değer farklılığı olarak öne çıkıyormuş. Bu yönüyle batılı mimarların ''Tepeye oturan değil, tepeden yükselen eser'' tanımlamasıyla İstanbul coğrafyasındaki yeri daha da benimsenmiş…

Caminin iç mekân işi süslemeleri 19. yüzyılda ‘Fossati’ tarafından yapılmış. Caminin kubbesi 53 metre yüksekliğinde ve 26,5 metre çapındaymış. Bu ana kubbe, Ayasofya'da da görüldüğü gibi 2 yarım kubbe ile destekleniyormuş. Kubbe kasnağında 32 pencere yer alıyormuş.

Cami avlusunun 4 köşesinde birer minare bulunuyormuş. Bu minarelerin camiye bitişik 2 tanesi 3'er şerefeli ve 76 metre yüksekliğinde, cami avlusunun kuzey köşesinde son cemaat yeri giriş cephesi duvarının köşesinde bulunan diğer 2 minare ise 2'şer şerefeli ve 56 metre yüksekliğindeymuş.

28 revakın çevrelediği cami avlusunun ortasında dikdörtgen şeklinde bir şadırvan yer alıyormuş.

Caminin kıble tarafında içinde Kanuni Sultan Süleyman'ın, eşi Hürrem Sultan'ın ve Mimar Sinan'ın türbeleri bulunuyormuş.

Kanuni Sultan Süleyman'ın türbesinin kubbesi yıldızlarla donanmış gökyüzü imajını vermesi için, içeriden metalik plakalar arasına yerleştirilmiş pırlantalarla (elmaslarla) süslüymüş.

Caminin mihrap duvarındaki pencereler vitraylarla süslüymüş. Mihrabın 2 tarafındaki pencereler üzerinde yer alan çini madalyonlarda Fetih Suresi, caminin ana kubbesinin ortasında ise Nur Suresi yazılı bulunuyormuş.(alıntı)

Caminin hattatı Hasan Çelebi’ymiş. (alıntı)

Mimar Sinan ve o zamanki işçilerle ilgili bir küçük anlatı:


Mimar Sinan, caminin kuzey noktasında avlu kapısının üzerindeki medreseyi, işçilerin çalışmalarını, kalfaların işçilere ne şekilde davrandığını izlediği yer olarak kullanırmış. Bir gün bir işçi dikkatini çekiyor. Kalaslar kubbeye kadar uzanmış. Sırtında bir taş yerden kubbeye taşıyor, fakat taşı bırakmadan tekrar yere indiriyor. Aynı taşla işçi kubbeye çıkıyor tekrar iniyor. Bunu tekrar - tekrar yapıyor. Mimar Sinan bu işçiyi çağırıyor.

“Yavrum ne diye böyle yapıyorsun?” diye soruyor. İşçi de mahcup bir şekilde “Efendim banyo yapmam icap etti. Sabahleyin kalktığımda banyo imkânı yoktu ve işe başlama saatim de gelmişti. Fakat bu caminin inşasına gusül abdesti alması gereken, ancak almadığı halde bir insanın bir taş koymasını istemedim. Aldığım parayı da helal ettirmek için bu taşı taşıyorum.” diyor.

Bunun üzerine Mimar Sinan, süratle cami inşası devam ederken Süleymaniye hamamını yaptırıyor ki, çalışan işçilerin hamam ihtiyacı acilen giderilsin.

Geçenlerde bir programda son yazdığım kitabımın yani Topkapı Şifresinin sebebini sorduklarında şöyle demiştim.

Sadece Topkapı Sarayının şifresi yok ki, İstanbul’un her tarafı şifrelerle, gizlerle dolu.

Burası dünyanın en farklı en güzel en tılsımlı şehri…


Nazan Şara Şatana

http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

http://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....