Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '12

 
Kategori
TV Programları
 

Sultan Süleyman

Dün akşam Muhteşem Yüzyıl’ı izledim yine. Bazı izlenimlerimi kağıda geçirmek istedim. Malum söz uçar yazı kalır, “Verba volant, scripta manent”.  Sultan Süleyman’da dikkatimi çeken özellikler….Etrafındakilerle, karşısındakilerle münakaşaya, tartışmaya, polemiğe girmiyor. Çoğu zaman, niyetini, o konudaki görüşünü bile belli etmiyor. Sadece o konuda karar yetkisinin kendinde olduğunu söylüyor. Zamanı geldiğinde kararı kendinin vereceğini veya zaten vermiş olduğu  kararını uygulamaya koyacağını ve bunun karşısındakinin istediği yönde olmayabileceğini ima ediyor. Zamanı geldiğinde de kararını uyguluyor. Uyguladığı karardan bu kararla ilgili veya ilgilenen kişilerin haberi iş zaten olup bittikten sonra haberi oluyor. Yani tam bir  “fait accompli” yapıyor..

Etrafında olup bitenlerin farkında. Mesela Hürrem’i öldürme teşebbüsünün Valide Sultan’dan kaynaklanmış olabileceğini, bu tertipte Sadrazam İbrahim’in de yer almış olabileceğini gayet iyi seziyor. Ama bunu ne Valide’sinin ne de İbrahim’in yüzüne vurmuyor. Neden ? Çünkü bunun kendisine bir şey kazandırmayacağını biliyor. Tam tersi bunu yaparsa onları karşısına alacağını belki de onları harcaması gerekeceğini biliyor. Halbuki ikinci bir Pargalı İbrahim bulmanın hiç de kolay olmadığını, mümkün olsa bile bunun çok zaman alacağını, hadi bunu da göze alsa bile bulduğu ikinci İbrahim’in de başka eksik veya kötü tarafları olabileceğini, hatta onun da bir gün gelip ihanet etmeyeceğinin garantisi olmadığını düşünüyor, biliyor. Akıllı, çok akıllı, çok çok akıllı….. Bakın bunun yerine ne yapıyor. İbrahim'i alıyor karşısına, “ sen benim vezir-i azamımsın, silahdarımsın, kardeşimsin diyor, onore ediyor, sonra diyor ki bundan sonra Hürrem sana emanet, ayağı kayıp düşse seni sorumlu tutarım” diyor.  Yani kendisine hiçbir şey kazandırmayacak olan “ayıbını yüzüne vurma” veya “cezalandırma” cihetine gitmiyor, tam tersi kendisi için bir daha böyle kötü olayların olmamasını temin edecek önlem alma cihetine gidiyor. Akıllı, çok akıllı, çok çok akıllı…… Bize ailede ve okulda öğrettiler, “doğru dürüst ol, açık ol, dobra dobra konuş, ne düşünüyorsan onu söyle, içten pazarlıklı olma vs” diye. Böyle olmak karşınızdaki için iyi olabilir ama sizin için her zaman en iyi neticeyi vereceğini söyleyemem.

Gelelim nikah sahnesine. Gözlerim yaşarmadı dersem yalan olur. Nikahta her iki tarafın da vekilleri var sadece. Nikahı kıyan hocanın ve şahitlerin gelinin yüzünü görmemeleri gerekiyor, onun için vekiller aracılığıyla nikah kıyılıyor. Mihr bedeli 100,000 akçe. Bildiğiniz gibi aslında iki tane mihr vardır. Biri mihr-i muaccel yani hemen verilen para. İkincisi de mihr-i müeccel, yani ileride eğer olursa boşanma halinde (bir nevi tazminat gibi) verilecek olan para. Bazıları bunları bilmediği için, “islamda karı boşamak kolaydır, üç defa talak talak talak talak” dedin mi iş bitiyor derler. İşin aslı öyle değildir. Evlenme akdi sırasında tesbit edilen ve tercihan yazılan bir mihr-i müeccel yani tazminat tutarı vardır ve boşanma sırasında koca karısına bu parayı vermek zorundadır.

Lafı fazla uzatmayalım, belki haftaya devam ederiz. Sürç-i lisan ettiysek affola.

 

A.Adnan İnal

Ocak 2012

 

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..