Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '07

 
Kategori
Anılar
 

Sümer Ezgü ve o aynı kişiye baba derdi...

Sümer Ezgü ve o aynı kişiye baba derdi...
 

Kayıp ve Suçlu (4)

Sümer Ezgü ve o aynı kişiye baba derdi; ama kardeşi değildi. Ben, biz, o hepimiz Sümer Ezgü ile aynı kişiye baba derdik; aynı kişiye aynı sözcükle hitap etmekten öte yakın değildik…

Neden gerek duyulmuştu, büyüklerden mi talimat gelmişti bilmiyorum; bildiğim, bizim dahlimiz yoktu; zaten duygularımızın hiç ama hiç önemi yoktu…

Olağan içtimalardan birinde müdür açıkladı; artık öğretmenim demiyecektik; yurtta çalışan hizmetlisinden öğretmenine herkese, “baba”, ya da "anne" diyecektik. Emir büyük yerdendi; tebliğ edilmişti ve uymak zorundaydık. Kafamız karışmıştı; hoşnut olmamıştık; duygularımızı sessiz harflerle seslendirebilmiştik sadece…

Öğretmenim diyenler bir süre ağzına acı biber sürülmekle uyarıldı, bir süre de poposuna tekmük yiyerek… Her değişime her zaman olduğu gibi, en kolay uyumu çocuklar gösterir; değişime uyduk. Anımsadığım, fazla hasara uğramadık; doğrusu bu konuda ummadığımız hoşgörü de bulduk. Zaten öğretmenim diyeni, en önce biz uyarırdık; uyarırken öğretmenim diyenin kazağından tutar, hafiften hırpalar veya ayağına hafiften ayağımızla vurur, “baba”mızın gözünün içine bakarak “baba” demesi gerektiğini söylerdik.

Yağcılık yapmayı ihtimal ki ilk orada öğrendik…

Ahmet Ezgü Baba ne zaman okulumuza geldi anımsamıyorum; anımsadığım deprem öncesinden kalma üstünde Atatürk büstü olmayan bir kaide vardı; Ahmet Baba gelinceye kadar öylece yerinde kaldı.

Ahmet Baba geldiği ilk günden itibaren kaide ve büstle uğraştı. Taburesini alır, krem renkli kepi başında, kaideye çekiç ve süngü ile Atatürk’ün veciz sözünü yazmak için çalışırdı. Çok sıcak bir tatil gününün tamamını orada çalışmakla geçirdiğini; biraz ürkekçe ve merakla yanına yavaş yavaş sokulduğumu, bir süre onu izlediğimi anımsıyorum. Çekiçle mermere yazı yazmasını sürdürerek beni tanımaya çalışmıştı sorularla. Ben de Ahmet Baba’yı tanımaya çalışıyordum aynı zamanda…

Ahmet Baba’yı kahverengiye çalan sarı bıyıkları, krem renkli yazlık kepiyle anımsıyorum; bahar mevsiminde gelmiş olmalı. Gür dışarı doğru fırlamış kaşları sert bir mizacının olduğu kanısını uyandırırdı; nedensiz korkardım.

Okula iki güzel Atatürk köşesi kazandırdı; sanıyorum o dönem başka hiçbir okulda o kadar güzeli yoktu, daha sonraki yıllarda müdür olarak atandığı ve bizim de birinci sınıfı okuduğumuz il merkezindeki ilkokula benzerini yapmıştı; son gördüğümde halâ yerinde duruyordu. Bizim okulumuzdaki ise…

O sert görünümlü çehrenin altında yufka bir yüreğin yattığını anlamıştık ilerleyen günlerde. Yine sıcak bir Pazar günüydü; pazar günleri nöbetçi olan “babamız”ın dışında kimseler olmazdı ve Ahmet Baba nöbetçi idi. Bizi büyük bir sürpriz bekliyordu… Sınırlarının dışına çıkamadığımız, yasak olduğu için sadece izleyebildiğimiz köye gezmeye gidebilirdik… İzin vermişti Ahmet Baba. İzni duyan sevinçle üzerindeki tişörtünü çıkarıp bir eliyle havada çeviriyor, bir taraftan da bağırarak herkese haber vermeye çalışıyordu müjdeli haberi…

Yüzmeyi Ahmet Baba’nın verdiği izin sonrası neredeyse hepimizin bir solukta gittiği, köyün küçük çamurlu su göletinde öğrenmiştim. O gölete bizi kim götürmüştü, göleti nasıl biliyordu; bilmiyorum.

Okul surlarının dışında bir hayatın var olduğunu öğrendiğimiz ender günlerden biriydi.

Ahmet Baba sadece kulağımızı çekerdi; sadece Ahmet Baba’nın kulağımızı çekmesini istemezdik; çok acıtırdı…

Bir tatil günü, iki oğlunu getirmişti okula; sarı saçlı ve bakımlıydılar; kıskandığımı, "ne kadar da şanslılar" diye düşündüğümü anımsıyorum. Babalarımızın gerçek çocukları zaten daha şanslı ve daha bakımlıydılar; hepsini her zaman kıskandım…

Arkadaşlarımla futbol oynadıklarını, uzaktan izlediğimi anımsıyorum.

Nasıl öğrendim bilmiyorum, Ahmet Babamız vefat etmiş; Allah rahmet eylesin…

Ahmet Baba seni çok sevdik; nur içinde yat…

Yıllar sonra Ahmet Ezgü Babamızın aynı zamanda Sümer Ezgü’nün babası olduğunu söyledi bir arkadaşım; nereden biliyordu, doğru muydu bilmiyorum.

 
Toplam blog
: 12
: 690
Kayıt tarihi
: 23.04.07
 
 

Akdeniz Üniv EYO, İnönü Üniv. Egitim Fak. mezunuyum. Hacettepe Eğitim Fak. yüksek lisans eğitimimi a..