Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '15

 
Kategori
Tiyatro
 

Sumru Yavrucuk ve Shırley üzerine...

Sumru Yavrucuk ve Shırley üzerine...
 

RESİM INTERNETTEN ALINMIŞTIR


Dün gece, Ayvalık Açıkhava Tiyatrosu' da Sumru Yavrucuk'u izledim. " ilginçti, daha önce hiç böyle düşünmedim, nasıl da doğru söyledi." demek isterdim. Hayır, ilginç değildi ve bildiklerimi söyledi. Fakat, öyle  güzel ve yalın oynadı ve cinsiyetinin yaşadıklarını öyle net duygularla anlattı ki hayran kalınacak kısmı ve asıl önemli noktası da buydu  oyunun.

Willy Russell'ın yazdığı oyunu hem yöneten hem de oynayan Sumru Yavrucuk sahneyi doldurdu. Kalplerimizi  de. Az çok, aşağı yukarı, genellikle, sıklıkla hatta hep da hi aynının tıpkısı duygular oluyor sanırım. Yok, sanmırım. Eminim. Kalıbımı koyarım. İnkar kurtarmaz. Boşa kafalarınızı iki tarafa salamayın yemeezleeer. Kat'a siz öyle değil misiniz? Hiç ama hiiiiç aklınızdan geçmedi de miiii? "Ne haldeyim?" Çocuklar kaçtı kurtuldu. Onlar büyünce ben de bu adamı bırakacaktım. Hala aynı evde ve aynı mutfaktayım. Aynı saatte yemek hazırlayıp, aynı saatte yatıp kalkıyorum. Nedeeeeen? Neden hala bekliyorum? Beni ne tutuyor bu evdeeee?

Oyun, tüm bunları sorguluyor ve cevaplıyor. Kendi içinde kaybolmuş bir kadın. Arkadaşı tarafından hediye edilen tatil ile yeni bir kadın olmak yolunda karar kılıyor. Tüm bunlar olurken günümüz çocukları ve anneleri ile olan ilişkilerine güzel göndermeler yapıyor sanatçı. Tek dostu olan duvarı ve ona anlattıkları ile geçen hayatına yeni bir yön vermek için gittiği tatil seyahatinin başlangıcında arkadaşı tarafından satılıyor. Bir erkek uğruna. Hayran olduğu kadınların kendisine olan hayranlıkları karşısında tuhaf duygular yaşıyor ki hayran kalınmayacak kadar geçmiş hissediyor kendini. Cesaret dolu kalbini geri istiyor. Kendi hayatını, kendini geri istiyor.

Oyun çıkışlarında daha bir dikkat kesilir kulaklarım. Açıkhava Tiyatrosu'nun çıkışında, insanlar konuşurken oyuna dair. En dikkat çekici yorum genç bir kızdan geldi. "AMA KOCASINA DÖNDÜ" Dedi. Ondan yaş ve tecrübe olarak daha ilerde olan bir başkası "KOCASININ DA SEVİLMEYE VE İLGİYE İHTİYACI OLDUĞUNU UZAKLAŞINCA ANLADI. KOCASINA DAHA YAKIN VE DAHA AŞK DOLU DAVRANMAKLA EVLİLİĞİNİN İLK ZAMANLAR GİBİ OLACAĞINI ANLADI. ONDAN KOCASINA DÖNDÜ" dedi. Genç kız hala kocasına dönen kadına kızgındı.

Her gün katledilen yeni kadınların eklenerek çoğaldığı, erkek egemeni toplumda, gidenin de  gelenin de öldürülmesinin yarattığı etkidir belki genç kızın o denli tepkili yaklaşımının.

Boşansa da ölüyor kadın. Evli kalsa da ölüyor. İstese de ölüyor. İstemese de ölüyor. Ölmekten öte seçeneği olmayan kadınların dünyası değildi oysa oyunda anlatılan. Kendini tartabilen. Birey olduğunu anlama lüksü olan kadınların yaşadığı bir toplumdu. Ama benim ülkem değildi oyunun geçtiği ülke.

Neresi mi? Oyunu izleyin derim.

Kadınların ölmeden özgür kalabildikleri yerleri öğrenmek adına...

 

Sağlıkla ve  mutlu kalın. 02.07.2015

Gülay Mustafaoğlu

 

 

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..