- Kategori
- Şiir
Şunun şurasında
netten alıntı
bir kendime bakıyorum
bir çerçevedeki resme
orda tutuklu kaldığına seviniyorum
bende hükmü kalmayan
fasl-ı bahar geçmemiş yüzünde
hadi, tuzlu suyunla sen, yine benim kirpiklerimi ıslat
yak gözlerimi, bakışımı da
gel, beni boşluğuna bırak yine
rüzgârında, dağınık saçlarımı karıştır, daha bir dağıt...
çıkmayan izini sürdün bir kez tenime
hepsi bundan ibâret, fazlasını bekleme
bil ki, sonbahar tadı olmayacak sabah kahvelerimde
enin boyun sinle vuslat
bilmezsin, kulağımda asılıdır bu küpe
yeşili olmayan yerde
belki sabah güneşiyle şakımayacak kuşlar
basıp meskenini
gecelerde, eşkıyan olacak yalnızlığın...
ama sen
bir ıslığı takıp diline aldırmayacaksın
ve geçmişe ait, kara kaplı defteri asla açmayacaksın
pişmanlık, soldurur elindeki günü de
geçmemişse emelin
önemli değildir nerde olduğun!
güneşli bir bakışla
pencerende
ekmek ikramına hayır demez kuşlar
akşamın esnemesine dikkat et / düşme içine
varsın kırık beyaz olsun günün rengi
yeterki, gözünden ruhuna dadanmasın kara
sevi sun kendine
kırmızı halılar ser yoluna
avcı kulağı olsun kulağın
köşe başlarını sarmasın korkular
savaşlar zaferin olmalı
hep kendine dönmeli yolun
bir kafes darlığına bırakma kendini
kapıdaki kilitte, sen döndür anahtarı
çık /gir neşeyle içeri
otur sallanan koltuğuna, ana kucağı gibi
salla dur kendini büyümüş çocukluğunda
korkacak ne kaldı ki ? aç içini
dünya yolları, kan gölüne dönmüşken tümden
ve eli kolu bağlıyken insanoğlunun
yanacak ne kaldı daha?
şunun şurasında
senin gideceğin yeşil selvili köy /den, öte yol yok ki…
Hâdiye Kaptan
c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir