Süper kupa'nın ardından

Kazanmak güzel, kaybetmek her zaman üzücü… Hem Süper Kupa’yı müzemize götürerek, hem ezeli rakibimizle yeni sezonda oynadığımız ilk derbiyi kazanarak, hem de iki yıldır Türkiye Kupası'ndaki elenişimizin rövanşını alarak, hem de yeni sezona süper bir kupayla başlayarak, moral kazandık ve önemli bir başarı elde ettik.

Maç öncesi Süper Kupa’nın logosuyla ilgili bir problem yaşandı. Futbol Federasyonu ne akla hizmetse, yaptığı logoyu renklendirirken sarı ve lacivert renkleri kullanarak büyük bir gaf yapmıştı. Doğrusu bir Fenerbahçeli olarak, siyah beyaz renklerle donatılmış bir kupa logosuyla karşılaşmak istemezdim.

Beşiktaşlı taraftarların bu konudaki hassasiyetini anlıyorum ve onlara hak veriyorum. Oysa ben asıl tepkiyi futbolcuların vermesini beklerdim. Tabii ki sahada galip gelerek, kupayı alarak... Bu tür olumsuzluklar, insanın kazanma hırsını tetikleyen birer uyarıcı niteliğinde olmalı. "Logonun rengi ne olursa olsun, ben rakibimi yenerim ve kupamı da alırım" diyebilmek kadar gurur verici bir şey olamaz.

Son yıllarda nedense Fenerbahçe, Beşiktaş karşısında güzel oynamasına rağmen sonuç alamaz olmuştu. Ta 2001-2002’de ligi lider olarak götürürken, özellikle de kendi sahamızda yenilmezlik rekoru kırarken, Beşiktaş’a Saraçoğlu’nda yenilmiş ve akabinde şampiyonluğu kaybetmiştik.

Son iki yıldır da Fenerbahçe’nin 25 yıldır hasret kaldığı Türkiye Kupası’ndan Fenerbahçe’yi eleyen, yine Beşiktaş olmuştu. İşte bütün bunların acısını çıkarırcasına, gurbetçilerimizin önünde oynanan güzel bir karşılaşmayla, Süper Kupa’yı kazanıp müzemize götürmenin zevki bir başka oldu.

Maçtan önce eski teknik direktörlerimizden Daum, "Fenerbahçe oynar, Beşiktaş kazanır" şeklinde bir açıklama yapmıştı. Gerçekten de onun zamanında öyle oluyordu. Bu sefer Fenerbahçe hem oynadı, hem kazandı, bu yüzden de bir Fenerbahçeli olarak mutluyum.

Gazetelerde maçın sonucu verilirken “süper” kelimesinin çok geçmesi bizi yanıltmasın. Bu, kupanın adından kaynaklanan bir süperlik. Yoksa Fenerbahçe dün maçı kazanıp kupayı alarak bizi sevindirdi ama, öyle Avrupa’yı fethedecek bir oyun da ortaya koymadı. Bu yüzden özellikle futbolcularımız fazla havalara girmesinler ve daha çok çalışmaları gerektiğini unutmasınlar.

Son olarak da Ertuğrul Sağlam için üzüntülerimi belirtmek istiyorum. İlk kupa maçından sahadan boynu bükük ayrıldı. Bir Türk antrenörü olarak onun başarılı olmasını çok isterdim. Ne yazık ki ilk derbiyi, ilk kupa maçını, bizimle, Fenerbahçe’yle oynamak zorunda kaldı. Bence bu onun kariyerine zerre kadar toz kondurmaz. Ama Beşiktaşlı yöneticiler bunu anlayabilirler mi, bilemem.

Sezona güzel başladık. Ezeli rakibimizi yenerek başladık. Kupa alarak başladık. Umarım aynı güzellikte devam ederiz... Haydi Fenerbahçe! Yolun açık olsun...