Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '08

 
Kategori
Öykü
 

Süpermarkette yitip giden bir aşk

Süpermarkette yitip giden bir aşk
 

kadın


Adam içine kapanıklığına rağmen insanlarla iletişiminin çok yerinde olduğu izlenimi vermeye çalışıyordu, başarıyordu da… Ancak çok yanına sokulursanız anlardınız tedirginliğini, insanlara güvensizliğini… Eşi de anlıyordu bu durumu ve zoruna gidiyordu kadının çevresine sorunsuz bir tip gibi kendini gösteren bu adamın bütün sorunlarıyla cebelleşmek… Yorulmuştu artık.

Kadın kimsenin ‘diğer’ yüzünü üçüncü şahıslar içinde ters yüz etmez, yazık ayıp olur milletin yanında, dur ben bu konuyu onunla yalnız konuşurum, böyle yapmaması gerektiğini anlatır konuyu da hallederim anaçlığı ile yaklaşırdı tüm yakınlarına.

Ama kocası söz konusu olunca tolerans eşiği düşüyordu işte, dağılıveriyordu hemen o anaç karakter. Çünkü sevgi vardı kadının içinde, evet kalbinin içinde değil sadece tüm organlarında barınan çok derin bir aşktı bu.

Bu dağılmalardan biriydi yine; alışverişe çıkmışlardı. O bildik süpermarkettelerdi ve belli bir rutin yerine getirilecekti. Adam iş dönüşü akşam yemeği yemeden çıkılan bu alışverişte kan şekeri düşük, yüzü her zamanki gibi asık, bir an evvel bitse de gitsek hezeyanıyla kadının arabayla dolaşmasını izliyordu. Kadının aniden aklına bir ürün geldi ve oldukça büyük olan bu yerin en uç noktasına doğru gitmeye meyillendi dudağında şu cümleyle:
-Hayatım geçenlerde bahsettiler çok lezzetliymiş şundan bir paket alalım…
- Ben çok yorgunum, sen al gel, çabuk ol, dolaşamam daha fazla! kasa sırasındayım

Kadın her zaman ki yaşadığı yıkımlardan biri ile; eşi gibi değil de çocuğu gibi azarlandığı eşine bir baktı yürümeye başladı… Mecburdu gitmeye artık almasının bir önemi kalmayan o paketi almadan dönemezdi. Çünkü biraz daha paye veremezdi, en azından ağzından çıkan fiili yerine getirmiş olmalıydı.

O adımların bir türlü yolu kat edemeyen uzamaları esnasında kararan gözlerin kapakları arasında o ana kadar hep kocasına bakmaktan görmediği çiftler takılıyordu birer birer…

Yeni evli oldukları belli çok genç bir çift kraker seçiyorlardı. Muhabbet kuşları gibi hızlı ama bir o kadar sükunla konuşarak, bıdır bıdır…Basit bir krakerdi işte ama sanki komik bir film sonrası değerlendirme yapıyor, eğleniyorlardı.

Bir başka çift bir yere yetişmek istercesine hızlı ve keskin adımlarla o soğuk dondurulmuş ürünlerin önünde gözlerini kısarak hızlıca bir şey arıyorlardı, belli ki çıkmaları gerekiyordu bir an evvel oradan ama alacakları da önemliydi, onu bulmalıydılar önce. İri yarı bıyıklı olan eş, içeride dolaşırken sıkılıp çıkardığı ceketini hiç de ihtiyacı yokmuş gibi görünen, heybetli, güzel ama ayağı yere çok iyi bastığı belli eşinin omuzlarına iliştiriverdi.

Romantizim yoktu ortada diğer çiftteki gibi, olan sadece paylaşım, arkadaşlık, belki de aşkın bitmesi halinde bile devam edeceği muhtemel bir yanında yer alabilmeydi.

Kadın o istediği ürünü alıp kasaya doğru ilerlerken başka çiftleri de görmemek için, ‘görevlilerin yerleri acaba iyi temizliyorlar mı?’ Sorusunu aklına takıp devam etti, böylece gördüklerini kafasından uzaklaştırabildi biraz…

Kasa da bekleyen adam hiç beklemeden:
- Baktın mı bu ürünün diğer muadillerine kaç para? Hemen ilk gördüğüne elin yapışır zaten, iyi hadi ver de kasaya çıkalım artık.

Çıkıyorlar, kadının kafası uyuşmuş, inanamıyor, bu da bir şekilde bir şiddet değil mi psikolojik bakımdan? diye düşünürken , aklına gelen bir olayla acı bir gülümseme dahil oluyor o tabloya;

Evlenirlerken aslında çok iyi bir işte çalışıyor olduğunu hatırlıyor ve eşinin vaad kokan o teklifi: bak ben çalışan kadın istemiyorum, evinde otur, ben sana yeterim…

 
Toplam blog
: 15
: 572
Kayıt tarihi
: 01.10.08
 
 

Antalya'da yaşıyorum. Önce kendim tanışıyorum sonra tanıştırıyorum! Zihnimde apansız oluşuveren keli..