Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '07

 
Kategori
Özel Günler
 

Süpermen melekler

Süpermen melekler
 

Bir meslek düşünün, sürekli toplumun gözü önünde ve toplumla iç içe bulunan, aynı zamanda da sadece bayanlardan oluşan.

Bir meslek düşünün, sistemdeki bozuklukların, eksikliklerin bütün yükü bu mesleğin üyelerinin omuzlarına yüklenmiş olan.

Kendi işini yapmaya çalışırken, aynı ekipte çalıştığı diğer meslek üyeleri tarafından hor görülen ve ezilmeye çalışılan.

Bir meslek düşünün, kendi işi dışında da her türlü işi yapmaya mecbur bırakılan.

Yıllardır bir yandan varolma çabasını sürdürürken bir yandan da eldeki kıt imkanlarla topluma hizmetin en iyisini vermeye çalışan ve kendi yasasına daha birkaç gün önce kavuşmuş olan.

Bir meslek düşünün, görev ve sorumluluklarını daha birkaç gün önce tanımlanmış bu yasada, yıllardır sürdürülen bir savaşın sonucunda elde etmiş olan.

Yok canım, daha da neler demeyin. Çünkü sağlık sisteminin bir parçası olan hemşireler, yukarıda saydığım nedenlerle yıllardır ayakta kalma çabasını sürdürmektedirler.

Çoğu zaman eleştirilerin en acımasızına maruz kalan hemşireler, kimlerdir, görevleri nelerdir?

Bizim betimlediğimiz gibi onlar yalnızca tansiyon alıp iğne yapmaktan başka işleri olmayan, soru sorduğumuz zaman daima asık suratlarıyla bize muamelede bulunan kişiler midir?

Çoğu kişinin evet dediğini duyar gibi olsam da itiraz ediyorum ve hayır diyorum.

Eğer evet derseniz, servislerde olmayan malzemelerle, kişi başına düşen otuz-kırk kadar hastayla mücadele eden, gün aşırı on altı saatlik nöbetlerle kimi zaman yemek bile yiyecek zaman bulamadan durmaksızın bir koşturmaca içerisinde çırpınan, evinden çok hastane koridorlarında vakit geçiren, sosyal aktivitelere bile katılmaya vakit bulamadığı için tükenmişlik sendromları yaşayan, geceleri çocuğunu yatağına yatırıp yanağına bir “iyi geceler” öpücüğü bile konduramadan annelerimizin, babalarımızın, çocuklarımızın, eşlerimizin ve daha nicelerinin sabahlara kadar başında, bizler sıcacık yatağımızda yatarken hizmet veren hemşirelerimize haksızlık etmiş olmaz mısınız?

Bizlere hizmet verirken bulaşıcı hastalıklar kapan, türlü sağlık problemleri yaşayan ve aklınıza gelmeyecek kadar bir sürü risk altında çalışan hemşirelerimize haksızlık etmiş olmaz mısınız?

Çoğunun evinde bakım vermekten bıktığı, kendine yük olarak gördüğü, kimi zaman da bakım vermeye gücünün yetmediği hastalarla, sabırla ve gece-gündüz demeden uğraşan, bakım veren bu kişilere haksızlık etmiş olmaz mısınız?

Olursunuz.

Okullarda dört yıl, üniversitelerin ayırdığı kıt imkanlarla öğrenim görmeye çalışan, yine sağlık meslek liselerinden küçük yaşlarda mezun olup Anadolu’nun ücra köşelerinde dil, din, ırk, cinsiyet gözetmeden hizmet vermek için yollara düşen, sağlık kurumlarından hevesle içeri adım atıp, sağlık sisteminin aksayan yerlerindeki eksiklikleri kapatmaya çalışırken toplumun tüm olumsuz tepkilerine maruz kalıp hevesi kırılan ve yine de buna rağmen işini yapmaya çalışan bu kişilere haksızlık etmiş olursunuz.

Lütfen kendinizi bir dakikalığına, otuz-kırk kişilik bir serviste, on altı saat hatta bazen yirmi dört saat hastalara hizmet verirken düşünün. Hem bu otuz-kırk kişinin tedavisini yapmak zorundasınız, hem yanlış tedavi yapmamak için tüm yorgunluğa rağmen o kadar ilacı doğru hesaplamak zorundasınız, tuvalete gidemeyecek olanı tuvalete götürmek, altına yapan hastanın altını değiştirmek, suyunu içemeyenin suyunu içirmek, yatak yarası olanın vücut ağırlığına bakmaksızın tek başınıza pozisyonunu iki saatte bir değiştirmek, o kadar hastanın aynı zamanda tek başınıza hayati fonksiyonlarını takip etmek, acil bir problem gelişen hastaya anında müdahale etmek, bir taraftan kendini ifade edemeyen hastalarla empati kurup ne demek istediğini anlamak, ona arkadaşlık etmek, vs. zorundasınız.

Evet, kendinizi düşündünüz mü böyle? Ha bir de size kızan hastaları alttan almak, her şeye rağmen inatla gülümsemek zorundasınız, sızlayan tabanlarınıza aldırış etmeden. Gelin devam etmeyelim, ne dersiniz?

Bunlar tamamen gerçek. İnanmayan bir beş-on dakikasını ayırıp en yakın hastaneye gidebilir ama göreceği manzara benim anlattığımdan farklı olmayacaktır.

Tabiiki arada çatlak sesler olacaktır ama bu çatlak sesler, unutmayalım ki, tüm mesleklerde vardır. Onlar mesleklerin kanayan yaralarıdır.

Yine de tüm bunlara rağmen hemşirelerin istedikleri tek bir şey vardır. Küçücük bir şey. “İnsanların onları takdir etmesi.”

Sözümü bitirirken önce meslektaşlarımın sonra da kendimin 12 Mayıs Hemşireler Günü’nü kutluyorum. Nice güzel yıllarda, daha iyi yerlerde olmak dileğiyle…

 
Toplam blog
: 77
: 939
Kayıt tarihi
: 13.01.07
 
 

1979 Giresun doğumluyum. Kendimi bildim bileli kalabalığı sevmem. İnsanlara karşı mesafeliyimdir. He..