Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '10

 
Kategori
Mizah
 

Süpermenim ben!

Merhaba Sevgili Okuyucular,

Bu sabah yine sıçrayarak uyandım. Bugün yurtdışına çıkmam gerektiğini öğrendiğimin 1. haftası ve bu bir haftadır her sabah farklı bir kabus görerek uyanıyorum. (Bilinçaltım bile kendini tekrar eden şeylerden haz etmiyor sevgili okuyucu görüyorsun) Rüyamda Süpermen gibi bişiymişim. Yani tamam uçamıyorum, gözümden ışın da çıkmıyor, hatta çok kuvvetli de değilim ama durup durup “süpermenim ben!!!” diye bağırıyorum. Rüyamda da kendime inanmayacaksam kime inanıcam sevgili okuyucu. Neyse, ben böyle bağırırken gökten kriptonit falan yağmaya başlıyor. Zaten güçsüz bir süpermen’im. İyice çekilmez oluyorum, elden ayaktan düşüyorum, artık en son biliçaltıma falan yapıcak hale geliyorum…

Çok kötüydü çok. Sabah uyandım. Kendime psiko analiz yapayım dedim. Ben niye bu kadar korkuyorum yurtdışına gitmekten, yoksa uçaktan mı korkuyorum falan diye kendi kendimi sorguluyorum. Şunu fark ettim, ben de acayip bi fobi oluşmuş. Yani tam olarak araştırmadım, şuan uyduruyor olabilirim ama psikologlar da senin benim gibi insan. Onlarda böyle bir fobiyi bulunca adını birazdan söyleyeceğim şey koymuşlardır diye tahmin ederek sizlerle de paylaşıyorum fobimin adını. Ben de emniyetofobi ya da Latincesi secüritofobia var sevgili okuyucu. Ben emniyet müdürlüğüne gidip pasaport almaktan çok korkuyorum, bunu fark ettim. Ve düşenin dostu, bahtsızın arkadaşı, bedevinin kan kardeşi olarak bu fobimin üstüne gitmeye karar verdim. Kahvaltımı yaptım ve ilçe emniyetlerden birinin yolunu tuttum. Evvelden, ehliyetimi kaybettiğimde düşmüştü yolum. İlginç sorularla ve ilginç cevaplarla sabrınızın denendiği ilginç bir yer olarak hafızamda yer etmiş demek ki. Ama artık maziye bakmanın anlamı yoktu. Atladım motoruma, evime en yakın ilçe emniyete gittim. Ben tesadüfen yurt dışına çıkacaktım. Yaşadığım ilçemden de beklediğim, yurt dışına mümkünse çıkmamaları ya da tesadüfen çıkmaları yönündeydi. Böylece çok az sıra bekleyecektim. Saat 08:30’du. İşten 1-2 saat izin almıştım. İçerisi mahşer günüyle, Salı pazarının nazik bir karışımı gibiydi. İnsanların ellerindeki evraklar benim elimde tuttuklarıma kıyasla çok daha kalabalık durduğundan işkillenmiştim. En ulaşılabilir gözüken ve sıraya girmiş kişilerin parmak izlerini alan memur arkadaşın yanına giderek,

“Çok pardon pasaport işlemi için gelmiştim, nereye gitmem gerekiyor acaba?” dedim.

“Şuan sana cevap veremem, iş yapıyorum” dedi.

Doğruydu. İş yapıyordu. İş yaparken uyarı da bulunabiliyor ama yardım edemiyordu.

“Peki” dedim.

Kalabalığın toplandığı yere doğru gittim. Ulaşılabilir gözüken herhangi bir memur yoktu. Halk adeta kendini onlara siper etmişti. Halkla karşı karşıya gelmeyi göze alamadım. Nihayetinde halkın içinden biriydim. Dolaşırken, bir teyzenin bir memur arkadaşı yakaladığını gördüm. Teyze dakikada 3500 kelime kullanarak memur arkadaşı hırpalamıştı. Anladığım veya kelimeleri seçebildiğim kadarıyla bahsi geçen bir pasaport işlemiydi. Memur arkadaş

“Teyzecim, burada halledemezsin, biz 3 ilçeye birden bakıyoruz burada sana sıra gelmez“ dedi.

Aldığım bilgi çok kıymetliydi. İçler dışlar çarpımı yaptım. Teyzeye gelmeyen sıra bana hiç gelmezdi. İşime en yakın ilçe emniyete gitmeliydim. Hemen harekete geçtim. 9’da ordaydım. İçeri girdim. Her yerde “Sıra Numarası Alınız” tarzı uyarılar bulunuyordu. Ve bu uyarıların altında da, daha büyük harflerle “Parmak izi için sıra numarası bitmiştir” yazılıydı. 1-2 ay evvel ehliyetimi kaybedip yenisini çıkartırken, parmak izimi almışlardı. O yüzden şanslıydım. Demek ki, her şer’de bir hayır vardı. Olmalıydı da. Ama ben yine de emin olmalıydım. Danışma tarzı yerde duran memur arkadaşa,

“Pardon” dedim. “Ben pasaport işlemi için gelmiştim, bende daha önce ehliyet işlemi münasebetiyle parmak izi alınmıştı. Bir daha alınmasına gerek var mı?”.

“Hayır” dedi.

Beklediğim, istediğim, özlediğim cevap buydu. Hayır… Çok sevinmiştim.

“Peki” dedim. “Nerden sıra numarası alabilirim?”

“Alamazsınız” dedi. “Parmak izi için sıra numarası bitti.”

“Yok” dedim. “Ben parmak izi aldırmıcam, demin sormuştum ya zaten. Pasaport işlemi için sıra numarasını nerden almalıyım”

“Alamazsınız” dedi inatla. “Pasaport işlemi için parmak izi sırası almanız lazım”

“İyi de ben parmak izi aldırmıcam ki, niye parmak izi sıra numarası alıyorum?” dedim.

“Parmak izi aldırıp aldırmamanız önemli değil, pasaport işlemi için parmak izi sıra numarası almanız lazım, numarayı alın da parmak izi aldırmazsınız. Ama parmak izi için de sıra numarası kalmadı” dedi.

Çok hızlı düşününce, bir an için mantıklı gelmişti. Ben de çıktım… İşe gitmek için motora bindim… Yağmur yağmaya başladı, Yolda aklımdan tek bir şey geçiyordu… Süpermenimmm bennn!!!

Sevgiler&Saygılar…

 
Toplam blog
: 15
: 420
Kayıt tarihi
: 07.06.10
 
 

Sürekli farklı şeyler yapmak, Farklı alanlarda farklı başarılar kazanmaktı amacım... Farklı olmak..