Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '09

 
Kategori
Sinema
 

Şüphe

1960 ların ortaları…. Bronx ta bir Katolik okulu.……. Kennedy’ nin kısa bir süre önce öldürüldüğü, o dönemde ülkede halen esmekte olduğu hissettirilen “Demokrat” rüzgarların eşliğinde “Okul” a bir siyah öğrenci – Donald Miller – alınır. Genç, heyecanlı ve saf tarih öğretmeni Rahibe James’ in (Amy Adams) okula gelişi de aynı döneme rastlar.

Rahibe James, Rahip Brendan Flynn’ in (Philip Seymour Hoffman) yeni öğrenci Donald Miller’ a olan “özel” ilgisini keşfeder. Flynn’ in Miller’ a gösterdiği yakınlıkta, sevecen tavırların ötesinde farklı şeyler olduğunu kendisine hissettiren bazı ipuçlarına (Çocuğun ders sırasında Rahip’ in odasına çağrılması, derse geri döndükten sonraki garip tavırları, nefesinin alkol kokması vs.) ulaştığında da “şüphe” sini Rahibe Aloysius Beauvier’ e (Meryl Streep) aktarır.

Rahibe Aloysius Beauvier: Gelenekçi, kuralcı yapısı ve özellikle de öğrencilerine olan katı tutumundan dolayı Rahip Flynn tarafından herkesi “Dark Age” e (Ortaçağın karanlığına) geri götürmeye çalışmakla suçladığı Rahibe Aloysius zekidir; içinde yaşadığı (erkekler tarafından yönetilen) dünyanın, Kilise’ nin kurallarının ne zaman, ne şekilde ve kimlerin çıkarları

doğrultusunda işlediğini bilecek kadar çevresinde olup bitenlerin farkındadır. Merhametli ve insancıldır (Okuldan kaytarmak için burnunu bile bile kanattığına inandığı öğrencinin evine gitmesine izin verir, gözleri az gören yaşlı Rahibe’ yi kollar). Rahibe James’ in, Rahip Flynn ve Donald Miller ile ilgili kendisine anlattıklarını dinledikten sonra herhangi bir kanıta ihtiyaç duymaz. Çok güvendiği sezgilerine ve deneyimine dayanarak Flynn’ in suçlu olduğuna inanır ve ona savaş açar, amacı onu okuldan kovdurmaktır. Sonunda bunu başarır da. Ama içini kemiren “şüphe” lerden kendini kurtaramaz. Çünkü bildiğine inandığı hiçbir şey son yaşananları kendi kafasında tam olarak yerli yerine oturtması için yeterli olamamaktadır. Bugüne dek gerçeklerin yalnızca tek bir yanı ile ilgilenmiş; kendi deneyimlerine de hep şaşmaz olduğuna inandığı kalıplar ve değerler çerçevesinden bakmıştır. Karşılaştığı son durum onu sarsar.

Rahip Flynn: Liberal, demokrat (Bir vaaz sırasında, Kennedy’ nin kaybının, herkesin içindeki bütün umutların bir an için tükenmesine neden olduğunu söyleyen), öğrencilerine basketbol öğreten, onlarla çok rahat ve sıcak bir iletişim kuran (Öğrencilerine, “Tanıştığı bütün kadınlar tarafından reddedilen erkek sonunda olsa olsa rahip olur”, diyebilecek kaç rahip vardır dünyada?), hayatı doya doya yaşamak isteyen tatlı, sevimli, serseri ruhlu bir filozof rahip.….. Rahibe Aloysius’ un diğer rahibelerle ölüm sessizliği içinde yediği yemeklerin aksine, onun kendi meslektaşlarıyla yediği yemeklerde bol sigara ve içki tüketilip iyice bir dağıtılır; tabii dedikodu da yapılır (Vaazlerinden birinde Rahibe Aloysius’ a yanıt olarak dedikodunun kötülüğü üzerine anlattıklarının aksine).

Rahibe Aloysius da Rahip Flynn de iki usta satranç oyuncusu gibi oynarlar birbirleriyle.

Başlangıçta ikisi de dikkatli hamlelerle birbirlerinin üstüne gelirler; birbirlerini tanımaya çalışırlar; nabız yoklarlar; çok özel, ince taktiklerle saldırıya ve savunmaya geçerler. Rahip Flynn vaazleri aracılığıyla ince mesajlar gönderir Rahibe’ ye; Rahibe Aloysius ise karşı tarafa bu işi sonuna kadar götürecek kararlılığını hissettirir; her ne pahasına olursa olsun (Gerekirse “Kilise’ ye karşı gelmek” pahasına) doğru bildiğinin ardından sonuna kadar gidecektir.

İlerleyen süreçte birbirleriyle yaptıkları konuşmalar, giderek Rahip Flynn’ in yenilgisinin habercisi olurken diğer yandan da Rahibe Aloysius’ un tutunduğu değerler ile olan kendi iç çatışmasını su yüzüne çıkartır. Rahip Flynn, suçlandığı konu ile ilgili kısır ve kuru bir savunmaya girişmez; bunun yerine Rahibe Aloysius’ un, gördüklerini yorumlama şeklini, olaylara bakışını eleştirir, onu hoşgörüsüzlükle suçlar. Rahip’ in sözleri, tartışmalar sırasında sık sık odadaki ampulün birdenbire sönüvermesi gibi, Rahibe’ nin kafasının içindeki dünyanın allak bullak olmasına neden olur.

Gerçeği sezmek, Rahip ile çocuk arasında yaşananları deneyimlerine dayanarak tahmin etmek artık yetmez Rahibe Aloysius’ a; hatta önemini yitirir. Özellikle de Donald Miller’ ın annesinin (filmin en çarpıcı sahnelerinden biri olan yürüyüş sahnesinde) kendisine anlattıklarından sonra.

Bayan Miller (Viola Davis), eşcinsellik eğiliminin baştan beri oğlunda bulunduğunu, Donald’ ın bu yüzden hep babasının hışmına maruz kaldığını, bu durumun farkına varıldığı diğer okullarda barınamadığını anlatır. Bütün bunlarla kıyaslandığında, sebebi ne olursa olsun Rahip Flynn’ in Donald’ a gösterdiği şefkat, oğlunun emin ellerde olduğunu hissetmesini sağlar Bayan Miller’ a. Biraz daha sabır, yalnızca birkaç ay daha dayanmalıdır Donald, liseye başlayana kadar. Tek isteği budur Bayan Miller’ ın. Çünkü ona göre oğlunun tek kurtuluşudur bu. Bu yüzden Rahibe Aloysius’ a karşı tavrı çok nettir: “Sizin benimle aynı tarafta olup olmadığınıza emin değilim. Ben oğlumun ve ona iyi davrananların tarafındayım. Umarım siz de o taraftasınızdır.”.

Bu konuşmanın ardından Rahibe Aloysius, o güne dek insanlar için neyin salt doğru ya da neyin daha iyi olduğuna dair bütünüyle bildiğine inandığı değerlere giderek “şüphe” ile baktığı, her şeyi “sorguladığı” bir sürecin içine girer. Bu süreçte Rahip’ in konuşmalarından da etkilenir belirli oranda. Rahip kendisine, tüm insanlar gibi onun da büyük günahlar işlemiş olabileceğini söyler ve Rahibe Aloysius’ u köşeye sıkıştırır. (Bu durum, Rahibe Aloysius’ un, savaşta ölen kocasıyla ilgili, detayları verilmeyen iç hesaplaşmasını ve acısını akla getirir.).


Kolay yenir yutulur bir film değil “Şüphe”. “Hayatın karmaşıklığı, en net gibi görünen gerçeğin altında bile aslında sorgulanması gereken pek çok sofistike gerçeğin yattığı, basit reçetelerin hayatta her zaman her şeyi açıklayamadığı” üzerine bir film. Rahibe Aloysius genç rahibeye, “Olaylar çözülüversin, istiyorsun. Çözülsün ki, sen de kendi “basit (kolay) dünya” na yeniden kavuşabilesin”, derken aslında ona insanın, dış dünyanın gerçeklerine kapalı, ondan tamamen izole edilmiş, kendine ait bir “basit dünya” sının olamayacağını; basit olmayanın da ancak üzerinde kafa yorarak anlaşılabileceğini anlatmaya çalışıyordu. Basit olmayan hayatlarımızı güzel yaşamak için onu anlamaya; anlamak için de onu sorgulamaya gerek var, diyen herkese tavsiye ederim bu filmi.

 
Toplam blog
: 3
: 418
Kayıt tarihi
: 22.02.09
 
 

1968 İstanbul doğumluyum. İşletme okudum. Üniversitede okurken 2 yıl boyunca profesyonel turist re..