Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '15

 
Kategori
Öykü
 

Süreç

gurbete eğilme
özlem getirir
 
uzaklarla küçülen kentler
dönüşsüz
bunca insan
 
kırışır fotoğrafın
unutulan güne
insan kendine uzak
kısa adımlı
 
 -Oo sen misen üzeen ğurban olum!
 -Nevoldi bibim, nevoldi yatağ yorğan seen bele!
-Nevolacağ, enişten olacağ o ğavattur beni bu hallara ğoyan. Her yıl Bayburt İstanbul arası gidip gelürük, sankim neye. Dedim ki bu yıl ben gelmeyecem, get bağ, bir iki ay ğal gel. Ğağtı geldi. On gün geçmeden mektip üstüne mektip, ecele gel. Durdum düşündüm, ğanayağlı halımla nere gidem! Bülirsen ğız fabrikada çalışir. Mektip yazdım gelmeyecem, ğızı yaloğoz pırağamam -buralara benzemedügüni bülmir sankim- diye.
 
Üç gün sonra ne olsa? Bi de bağtım kuçuk oğlan, “Ana haydi, babam seni istir.” Ola itin ğuzladığı neye gelim; gelip de ne yapacayuğ o kövlük yerde. Part part ekinlerin mi var? Ola ğurulu evlerin, yerlerin mi var? Ben daha o köve gelmem.Herif ne demiş, boğulursan böyük gölde boğul. Ee biz denizde boğulmaya gelmüşük. Ama ayıbaa, tuttu pırağmaz. Neyise bağtım olacağ gibi deel, ğağtım, çaresiz tuttum kövün yolunu.
 
- Vağ benim ğerip bibim, sen de heç gülmedin. İstambullara gettin gene güldirmirler bağsana.
 
- Pirağ benim yağamı, benim hağgım bir avuç torpağ. Bu yanındaki kim?
 
- Bizim Camal’ın, ezem Hecer’in oğli Yaşar.
 
- Vağ benim enügüm, sen de felek vurgunlarındansın, ele mi!.. Yaşar’ım Çorağ’ta nenenler nası ey mi?
 
- Ey Resmügül bibi, ey. Biz de bu yıl ekünden bişe alamaduğ.Toğumunu bile ğarşılamadı. Rızığ, Resmügül bibi rızığ, elden bişe gelmir.
 
- Ele, Yaşar’ım ele.
 
-Nenemden yağayı ğurtaramıram Resmügül bibi. İlle de kövde ğalacan, bi yerlere seni ğoymam, deyir. Neyedim kövde ğalımda. Dedemden ğalan torpağın sekiz veresesi var.Adam başına igirmi beş demürlü düşir.Been deyir ki benim hağgım da senin.
 
 - He Duran’ım sen bu oğlanın ağlına ne deyirsen?
 
- Ben neblüm bibim.Böyük şeher nevolacağ. Ahan siz gettiz de eyi mi oldu? Neblüm benim ağlım kesmir.
 
 - Ola, neyi ağlın kesmir.Ola, adam olmayı mı?      
 
- Aman bibim pırağ Allaesen...
 
 - Ola oğlum, senin duzun ğuru da ele ğonişirsen.İgirmi - otuz tarla nevolacağ.
 
Üst üste konmuş patates çuvallarının karşısına düşen yatağında -hastalığına karşın- diri diri konuşuyordu Resmügül.Yünden yorganın altında terlemeden arkasındaki yastığa yaslanmıştı.Uçup giden gençliği, –yaşı otuza varmamıştı daha- yıpranmışlığı, çökmüş avurtları, kadınlığın belgesi elleri kimliğini yitirmişti.Odanın ortasında, hangi kıştan kurulduğu bilinmeyen teneke soba paslı paslı duruyordu.                  
 
- Hele bize müsaade bibim, geç ğalmayağ.
 
Hastalığına aldırmadan yatağından doğrulup:
 
- Ola niye bögün ğalsaydız, diye yorgun konuştu.
 
- Sağol bibim, mal mul, dam... Bülirsen işler bitmir.
 
Turan, Yaşar sıkıntıdan kurtulurcasına dışarı attılar kendilerini.Halbuki geleli çok olmamıştı.Yatak ucuna yakın oturmasından mı, odanın toprak tabanına serilmiş saçmaların ağır sinmiş kokusundan mı bunalmıştı Yaşar.Köyün içi diz boyu çamurdu.”Ne evi ev, ne kövü köv.” diye içinden geçirdi Turan.Ya kendi köyü, hiç de böyle değildi, yağan yağmur kayıp giderdi.Çamursuz, kumlu yollarıyla övündü durdu.
 
Bata çıka köyün dışına çıktılar.Her ikisi de hızlanırken rüzgar kesiyordu kulaklarını.”Ola Yaşar balğar da çoğ sert esir.”diyerek düşüncelerinden sıyrıldı.Yaşar kabullenir göründü.”Ayağiin aç birez geç ğalmiyağ.” diye sürdürdü konuşmasını Turan.
 
Çorak köyü güneyinde okuluyla göründü.Köy meydanı kalabalıktı.Kalabalığın ortasında maviden minübüs duruyordu.Birbirine sarılanlar, bağrışanlar vardı.”Yaşar, nedür acaba bu ğalabalığ? Ğeyürdür inşallah!” diyerek şaşkınlığını, korkularını duyurdu.
 
Selam alan kalabalıktan İlyas, “Ğoş gelmişsen Duran.” diye uzaktan seslendi.Turan, “Ğeyürdür İliyas emmi, nevolmuş.” Bayburt dönüşü devrilen minübüsü göstererek,”Hindi ğanlarında minübüs kanavaya düştü.Nerdeyse hepimiz yoğ yere gidecektük. ”sözlerinde İlyas’ın kızgınlığı duyuluyordu.Sonra Turan’ın koluna girip konuk odasına doğru birlikte yürüdüler.
 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..