Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '11

 
Kategori
Fotoğraf
 

Sürekli "İt dalaşı" sebebi ile çekilemeyen fotograflar

YAZI DİZİSİ: 13

Türk insanı – Türk’ün san’at anlayışı – Türk fotograf tarihçesine özet bakış –  Türk’ün Dünya ülkeleri önünde medeniyet katına çıkamama sebepleri – San’at dünyasında acı rekabetin vurduğu piyasa ve iş adamları – Adı rekabet olan, aslı rezaleti aşamayan işler sonunda, bugün Türkiye’nin vardığı olumsuz  neticeler.

Hiç gereği yokken, dayılık olsun diye, yapılan "İt dalaşında", bir taraf düşecek olduğu zaman, şehrin üzerine düşmeyip de, denize düşüp, geberip gittiğinde; Bir ülke için, zarar: Pilotun maliyeti ile uçağın maliyeti olur. Ama o uçak meskûn bir mıntıkaya düştüğünde; felâket ve maliyet gerçekten çok büyük olur. Bu sebeple Ben rakipmiş, düşmanmış, dostmuş, buna fazla aldırmadan, "İt dalaşına" falan da girmeden, her ne yapacaksam, alenen herkesin ortasında, şahsın yüzüne karşı yaparım. "İt dalaşına" girip, arkaya geçip, düşmanımı bile vurmak, bana yaraşmaz.. Vuracaksam alnının ortalık yerinden, köy meydanının ortalık yerinde vururum. Bunu yapmadan önce de çok sabrederim. Bu konuda da görüldüğü gibi, Yarım asrı geçmiş Bir sabrım var benim. Sırtımı görmek isteyen varsa açarım. Herkes görür, kimlerin kaç kerre ne kalleşçe beni arkamdan vurduğunu. Ben o salak kurşunlara aldırsam, o kurşunları sıkanlarla aynı seviyede olurdum. Bugün sabrımın taşmasının asıl sebebi de, alenen belli. Verilen zarar sadece bana değil; hem benimle birlikte başka fotograf erbabına, hem de Türk fotograf tarihinedir. Yapılan bu ihanet için, ben böyle bir yetkiyi, Gültekin’e tanıdığımı hiç hatırlamıyorum. Kaldı ki, Ona multivizyon yapımcıları olarak tanıdığımız bazı yetkileri de, nasıl kullandığını hepimiz maalesef çok iyi biliyoruz. Bu yazı dizisinde de bu konulara da deyineceğiz.

Meskûn mıntıkaya düşmek, bizim meslek sahamızda tabiî çok değişik oluyor. Çok hoş ya da çok boş bir saha buluyorsun. O sahada teşrik-i mesai gösterebileceğine, muhatap kişi veya firmaları inandırıyorsun. Sonra da o sahaya mesai harcamak yerine, mesain ile müşteriyi harcamak üzre girip, müşteriyi de işi de o işteki muhtemel geleceği de harcıyorsun.. İşte bu meskûn mıntıkaya düşmek ve o mıntıkayı tarumar etmek oluyor. Sonra, ardından gelen her uçağa herkes, o meskûn mıntıkaya, yine düşecek, ortalık tarumar olacak endişesi ile bakıyor. Bu durum, tüm meslek dalları için, en büyük rezilliktir. Bu rezil akıl yüzünden, Türkiye yıllar yılı, Dünya’ya açılamamıştır. Çünkü bu milletin ihraç ettiği her şey, ithalâtçının başta şart koştuğu norm ve standartlara uygun olmamıştır. Bu bozuk ahlâk bizim iliklerimize kadar işlemiş bir ahlâktır. Halâ da iliklerden çıkmış falan değildir. Buna rağmen bugün Türkiye, ihracat rekorları kırıyorsa; artık bazılarının, ne rezil bir halt ettiğini anladığı ve o müptezel huyundan, sadece belli ölçüde vazgeçtiği içindir. Bazı ihracatçılarımız, biraz yüz bulsunlar. Yine aynını yapmazlarsa çok şaşırırım. Rekabeti "İt dalaşı"  ticareti madrabazlık, san'atı mugalata sanmak, gerçekten abes ile iştigaldir. Neticesi de her zaman hüsrandır. Bir de bütün bunlara değse; insanın yüreği yanmaz. Hem değmez. Hem de ülke ve millet, bu tür işlerden, sürekli yara alır.

Ben de tabiî para kazanmak için, mesaimi değerlendirebileceğim, hoş ve boş alanlar ararken, rastladığım bu neviden müşterilere, müracaatlarda bulunmaya başlamıştım. Muhatap olduğum tefriksiz her müşteri, tüm konuşmalar, anlaşmalar, ön ödemeler, iş süreci, iş hitamına kadar, bizlere güya çaktırmadan, gayet usturuplu bir şekilde, adeta zanlı muamelesi yapıyordu. Tabiî bunun sebebini müşteriye sormak da, pek mümkün ve de hoş bir şey olmuyordu. Bir gün İstanbul Sheraton Hotel’den Müdür Muavini Sayın Sayın Ferit Volkan bizi çağırdı. Kendisi ile soy adımız eş olmakla birlikte, hiçbir akrabalık hatta tanışıklığımız da yoktu. Otelin baştan sona her konuda fotografları çekilecekti. Bu işi yapmam için, kendisinden ne süre ne fiyat hangi şartların temin edilmesini, istediğimi sordu. “Üç+ Bir gün çekim süresi, zamandan kazanmak için, bir veya İki gece otelde konaklama, sırası gelen çekimde konunun otelcilik nizamına göre mutlak hazır olması, ücretin yarısının peşin, yarısının iş hitamında ödenmesi, varsa tekrarı istenen konular için, istendiği süre ve zamanda, o konunun tekrar çekime hazır olması ve çekimi.” Şeklinde teklifi yazılı verdim.

Sayın Ferit Volkan, teklifi hemen önümde okudu. Ondan sonra bana, “-Oteli iyice tanımanız için eşinizle birlikte, hiç değilse bir hafta kadar, otelde yaşamanız gerekmez miydi?” diye sordu. Bana bu teklif alabildiğine tuhaf gelmişti. Sebebini de anlayamamıştım. Ancak, kendisine “- Ferit Bey, benim eğlenmeye değil; iş bitirmeye niyetim var. Otel bilmediğim bir konu değil. Zorlandığım bir yer olursa, Sizin bilginize müracaat ederim. Ama gerçekten Bir, İki gece zaruret dışında, burada kalmam çok lüzumsuz olur. Teklifim makul ise, yarın çekime başlayalım mı?” dedim. Üçüncü günü akşamı çekimleri masasına bırakmıştım. Sadece hava muhalefeti sebebi ile dış çekimler ertelenmişti. Sabah İstanbul Sheraton Hotel tüm ödemeyi yaptı. Dış çekimleri, hava düzelir düzelmez, aynı hafta içinde kendisine takdim ettim. Ve İstanbul Sheraton, benimle çok uzun süreli bir çalışma dönemine girdi. Sayın Ferit Volkan ile İlk konuşmadaki, yine zanlılık durumuma rağmen, her şeyin çok kolay gelişmesi, hatta hiç beklemediğim bir noktaya varmış olması karşısında, hem sevinmiş, hem de çok şaşırmıştım. Zîra Sayın Ferit Volkan, çok titiz ve bazıları için çok cerbezeli, çok sert bir kişi olarak bilinmekteydi.

Dış çekimleri kendisine takdim etmeye gittiğim gün, beni birlikte yemek yemeğe davet etti. Ve bana geçmişte aramızda geçen konuşmaların sebeplerini anlattı. Basılı otel malzemesi için, çekim yapmak üzere, bilindik bazı kişilerden, fotograf çekimi almak istemiş. Bu kişiler de benim gibi iyi niyet ile ve mevcut bilgileri tahtında, birkaç gün çalışmışlar. Ama Sayın Ferit Volkan’a, hem akla yakın hem de otelciliğe yakın bir sonuç sunamamışlar. Bu sebeple de, bu kişilerin isimlerini, burada zikretmem gerekmiyor. Bunun üzerine Sayın Ferit Volkan bir araştırma yapmış. Ersin Alok ile Gültekin Çizgen, birlikte bu çekim işine talip olmuşlar. Ve de çekim için sundukları şartların başında: Muhterem eşleri ile birlikte, Bir hafta otelde kalmak ve gönüllerince oteli tanımak ve anlamak adına, yaşamak varmış. Sayın Ferit Volkan da, “işin raconu bu olsa gerek” diye, ilk bakışta bu teklifi makul karşılamış. Ancak o Bir haftanın sonunda, elde edilen netice, önceki fotograf çeken kişilerin neticesinden de berbat çıkmış. Yani benden önce otele sadece bir uçak düşmemiş. Hatta otel de Sayın Ferit Volkan da, değişik şekillerde, muhtelif meslektaşlar tarafından, birkaç kere, bombalanmış. “-Şayet Sen de teklifimi kabul edip, eşinle gelecek olsaydın, tabiî kabul ederdim. Ama neticeler bozuk olsaydı; bilmem Sana neler yapardım? Ancak şimdi Sana ciddi bir iş teklifim var. Senin de aklına yatarsa, bu işi ülke yararına birlikte sürdürürsek, sevindirici olur...” diye sözlerine devam ile ciddi şekilde hayatımı değiştiren, bir konuşma ve bu konuşma neticesinde de, bana bir ufuk açmış oldu...

Oysa, Ersin ile Gültekin ya da burada sözünü etmediğim diğer meslektaşlar, Sayın Ferit Volkan’a istediği servisi, düzgün bir şekilde verebilmiş olsalardı, Sayın Ferit Volkan’ın, Türkiye tanıtımı için, sonraki uzun yıllar boyu, Dünya’yı bir baştan bir başa turalarken, benim gibi bir deli ile uğraşmasına, hiç gerek kalmazdı. Burada ciddi şekilde işaret etmek isterim ki; Turizm Bakanlığından Tanıtma Gen.Müd. Sayın Turgut Bolu, İstanbul Sheraton Hotel ve Shereton otelcilik zinciri, Sayın Ferit Volkan ve fakîrin bu ülke tanıtımına, biraz katkısı olduysa; bunun en büyük müsebbibi, Sayın Ferit Volkan’dır. Bu vesile ile kendisine, milletim ve şahsım adına, derin minnetlerim ile teşekkürlerimi sunmayı, bir borç bilirim.

Kim bilir Ersin ile Gültekin muhterem eşleri ile birlikte, İstanbul Shereton Hotel’de bir hafta boyunca, ne kadar güzel eğlenmişlerdir. Keşke kendilerinden isteneni, istendiği biçimde Sayın Ferit Volkan’a verebilselerdi de, Bundan dolayı da, Dünya’nın bir çok yerindeki başka otellerde de, eğlenebilmeleri mümkün olabilseydi. Tabiî bu arada Onlara da teşekkürü ediyorum. Onların sayesinde Sayın Ferit Volkan’ı ve önüme koyduğu şartlarla işleri, ben kazanmış oldum. Bütün gençler ve genç meslektaşlar şunu iyice bilsinler ki; Kader, şansları bir kereye mahsus olarak görmeyenlere sürekli güler.

Haydar Volkan,

Çiftehavızlar: 07.12.2011

Bu yazı dizisi, başlığındaki konularla ilgili olarak, devam edecektir. Lûtfen takip ediniz. Ki; bilmediğiniz çok enteresan konulara vakıf olunuz. Hem kendinizi hem de çevrenizi tanıyınız. 

 
Toplam blog
: 148
: 492
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Haydar Volkan: 21.05.944 Rebabi bestekar Sabahaddin Volkan ve Piyanist Mukadder Volkanın oğlu olar..