Suriye'de olan biten

Terazi hep yanlış tarttı.

Fransızlar işgal altında tuttuğu sıralarda Nusayri azınlığı eğiterek onların bürokraside ve askeri makamlarda kısa sürede ön plana çıkmaya başlamasını sağlamış, Esat ailesinin yükselmesi ve gelişmesi de bu sebeple mümkün olmuştur. Zira baba Esat'ın bir asker olarak darbe ile iktidara geldiğini hepimiz biliyoruz. Bir Suriye Alevisi olan Esat ailesi çoğunluğu Sünni olan Suriye'yi yönetmeyi başarabilseydi bugün onun Nusayri olduğu gerçeği bu kadar vurgulanmayacaktı. Esat'ın hakikat terazisi hep yanlış tarttı, Kendisine yakın bir zengin tabaka yarattı. Ülkeyi yöneten Nusayriler ile Zengin Sünni iş çevreleri aralarında anlaşarak yıllardır fakir halkı despotik bir şekilde ezmektedirler. Ne zamanki fikirler internet ve medya aracılığı ile her haneye girmeyi başardı işte o zaman insanlar isyan için güç birliği yapmaya başladılar.

Rusya mı Amerika mı Suriyeliyi sever

Cevabını soğuk savaş yıllarına bakarak verebiliriz. Strateji değişmedi; ABD Suriye de bulunan Rus üslerini kapatıp  kısmi bir sosyalizm modeli olan Esat rejiminin yerine pazar ekonomisini benimsemiş bir Suriye yaratmak istiyor. Öyle ki orta doğuda esen bu bahar yeli en fazla uluslararası şirketlerin yüzünü güldürecek gibi. Yıllardır Hizbullah’a destek verdiği bilinen Esat'ın devrilmesini en fazla isteyen ülkelerden biriside kuşkusuz İsrail. Esat devrildikten sonra Hizbullah’ın komşu Lübnan da yürüttüğü İsrail karşı faaliyetleri de kontrol altına alınarak ileriki dönemde işgali daha da kolay gelecek. Bu durumda stratejik derinlik siyaseti güden Türkiye'ye de Esat'a karşı tavır alınması ve muhalifleri örgütlemesi görevi verilmiş durumda. İşin en trajikomik tarafı ise bütün platformlarda İsrail'e karşı Allah'ın aslanı kesilen Türk hükümeti, bütün uluslararası çıkar oyunlarında İsrail ile aynı kartı oynamaktadır.

Batı'nın timsah gözyaşları

Batı medyası Suriye'de Esat’ın yaptığı baskıyı büyüterek her gün onlarca dev medya kuruluşunda servis etmektedir. Suriye de yaşanan insan hakları ihlallerini, ölümleri elbette küçümseyecek ve haklı gösterecek değiliz fakat aynı  medya Filistin ve Irak da yaşanan trajediyi bırakın eleştirmeyi ölen masum çocuklara terörist diyecek kadar ileri bir noktaya götürdü. En büyük şans olarak niteleyebileceğimiz gelişme doğu ve uzak doğu toplumlarında görülen gelişmedir. Bu gelişim dünyayı tek kutuptan kurtarmaya yönelik en büyük yarardır. Suriye üstü kapalı şekilde de olsa Rusya ve Çin tarafından desteklenmese şu ana kadar çoktan dağılma sürecine girmişti.

Türkiye'nin rolü

Türkiye potansiyel olarak yıllardır bu toplumlarla beraber yaşamış bölgenin diline, dinine ve kültürüne hâkim binlerce yurttaşı içinde barındıran güçlü ve dinamik bir toplum yapısına sahip bir ülkedir. Fakat ne yazık ki küresel sorunlarda yeterince rol alamayarak kendi gücünün altında bir performans sergilemektedir. Bunun en büyük nedeni ise Türkiye'de kurgulanan sistemin temelden batı değerlerine bağlı olmasıdır. Yakın zamanda  hükümet başkanı Libya'da Nato’nun işi ne demiş fakat bir ay sonra NATO Libya'ya girmiştir. Türk hükümetinin dış politikada ne kadar aciz bir tablo çizdiğine en büyük kanıt peygamber efendimize hakaret eden şahsın Nato'nun başına getirilmesini engelleyememesidir. Burada da ortaya çıkan trajikomik durum; ülkemiz içinde faaliyet gösteren Medya kuruluşlarının dış politikayı magazinleştirerek halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek istemesidir.Komşularla sıfır sorun olarak ortaya atılan ve yeni bir Osmanlı doğuyor sloganlarıyla iş başına getirilen dış işleri yönetimi ortaya çıkan her yeni probleme başka bir mazeret kurarak bürokrasiyi şekillendirmektedir.Türkiye'nin bir dış politikası olduğu gerçeğine ben vatandaş olarak inanmıyorum.Bu inanmayışım mevcut partiye karşı oluşumla ilgili  değil somut adımlara,analizlere ve araştırmalara olan inancımdır.