Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '16

 
Kategori
Güncel
 

Suriye'de vekâlet savaşları ya da emanet şeyle gerdek gecesi macerası!

Suriye'de vekâlet savaşları ya da emanet şeyle gerdek gecesi macerası!
 

Amerikan Başkanı Obama'nın pısırıklığı yüzünden Suriye sorunu arap saçına döndü.

Bunun öngörülmüş bir pısırıklık olup olmadığını bilmiyoruz. 

Eğer öngörülmüş bir pısırıklıksa, ortaya çıkan sonuçların ne kadarının öngürülüp ne kadarının öngörülemediğini zamanla anlamış olacağız.

Örneğin; Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, Amerika'nın dünyanın herhangi bir yerinde yaptığı fiili müdahaleler karşısında Rusya  hep kuzuların sessizliğini oynamışken, süper güç değilmiş gibi davranmışken ve de Suriye'de de pasif muhalefet dışında, benzer bir politika izlemişken; aniden aktifleşmesi ve Suriye'yi mesken tutması bu pısırıklığın bir sonucu mudur?

Amerika bilerek ve öngörerek mi hatta teşvik ederek mi Rusya'yı Suriye'ye çekmiştir yoksa Rusya bu pısırıklıktan cesaret alarak kendiliğinden mi bu işe kalkışmıştır? Her ne şekilde olursa olsun, geldiğimiz noktada zimni bir işbirliğinin olduğu görülmektedir. PYD/YPG'nin her iki devlet tarafından da desteklenmesi ve Kuzey Suriye ile ilgili ortak bir projenin yürütülmesi bu iddiayı güçlendirmektedir.

Sonuçta bir şekilde Obama ayı ile dansa kalkmış bulunuyor. Ayı ile dansta da ayı ne zaman isterse dans o zaman bitermiş. Rusya Amerika'nın ezeli düşmanıyken ve de Ukrayna-Kırım hadiseleri henüz sindirilmemişken; Suriye'de böyle bir işbirliğinin anlamı ne olabilir?

Eğer Amerika Rusya'nın gelebileceğini öngöremeden Rusya fırsattan istifade gelmişse ve buna rağmen işbirliği yapılıyorsa; bunun anlamı da, 'tecavüzü engelleyemiyorsan, zevkini çıkar' demektir. 

Rusya'nın Suriye'ye gelmesi aynı zamanda  İran'ın da Suriye'de daha da etkinleşmesi anlamına geliyor. İsrail'in son isteyeceği şey de bu olsa gerek. İsrail'in istemediği bir şeyi Amerika nasıl kabullenmiş olabilir? 

Zorunlu bir boyun eğme söz konusuysa, bu da Amerika'nın Suriye politikasında çuvalladığını göstermektedir.

Zayıf bir Esed'le Suriye halkı birbirlerini yesin bitirsinler, biz de uzaktan zevkle seyredelim ve İsrail de tarihinin en güvenli yıllarını yaşasın diye hesap edilmiş ve bugünkü sorunlar ortaya çıkmışsa, büyük bir öngörüsüzlük söz konusudur. Bugün Batı için tehdit olarak görülen radikal unsurların Suriye'de güçlenmeleri,  yine istenmeyen Rusya ve İran'ın Ortadoğu'da nüfuz alanlarını genişletmeleri ve de mülteci meselesi gibi gelişmelerin Batı'yı rahatsız etmediği düşünülemez.

Geldiğimiz noktada paramparça olan Suriye'de birçok silahlı grup birbirleriyle savaşmaktadır. Amerika, Rusya, Avrupa ülkeleri, İran, Türkiye ve Arap ülkeleri de çıkarlarına göre belli grupları fiilen desteklemektedirler. Başka bir anlatımla Suriye'de 'Vekâlet Savaşları' tam gaz devam etmektedir.

İran ve Hizbullah ise savaşın başından beri fiilen Suriye'de bulunmakta ve Esed güçleri safında savaşmaktadır. 20'nin üzerinde İran generalinin öldürüldüğü iddia ediliyor.

Burada kimin vekil kimin asıl olduğu da birbirine karışmış durumda. Kimin taşeron, kimin patron olduğu da tam olarak belli değil.

Sınırdaşı olarak Suriye'deki yaşanan bütün olumsuzluklardan en fazla etkilenen Türkiye'yi dişarıda bırakırsak, diğer devletlerin gönüllü işe karışmaları  onların gerçek yüzlerini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Suriye'de fiilen savaşmakta olan unsurlara gelirsek...

IŞİD ve El Nusra'yı bir kenara koyuyorum. Onların nereden çıktıkları, kimler tarafından beslenip büyütüldükleri noktasında kuşkularımız olsa da, onlar şimdilik muamma. 

Rusya gelene kadar, Esed, kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp kaçmak için fırsat kollayan bir durumdayken, Rusya geldikten sonra bir anda aslana dönüştü. Lazkiye-Şam arasında küçük bir 'Butik devlet'e dünden razıydı, şimdi ise 'Suriye'nin tamamı alınana kadar savaşacağız' diyorlar.

İki süper güç Amerika ve Rusya'yı aynı anda arkasına alan ve her ikisinden de cömertçe silah yardımı gören PYD/YPG'nin durumu ise fino köpeklerine benziyor. Bilirsiniz, fino köpekleri ufacık, minnacıktırlar. Bir ısırımlık canları vardır. Sahiplerinin yanlarında aslan kesilirler, korkusuzca koca koca köpeklerin üzerine saldırırlar. Sanki parçalayacaklarmış gibidirler. Sahipleri yanlarında olmadığında ise 'viyak viyak' kaçarlar.

PYD/YPG'nin durumunu sanırım bundan daha iyi anlatacak bir örnek olamaz. Koca Türkiye'ye meydan okuyorlar. Tasmaları sahiplerinin ellerindeyken bile gerektiğinde Türkiye'nin onlara derslerini vereceğinden ya da ortalık tam karıştığında arada ezilip gideceklerinden haberleri bile yok.

Atlar tepişirken arada eşeklerin ezileceğini bilmiyorlar. 

Sahiplerine çok güveniyorlar ve boylarından büyük işlere kalkışıyorlar.

'Başkasının şeyiyle gerdeğe girilmez' özdeyişimizi duymuş olsalardı, sanırım böyle bir şeye kalkışmazlardı.

Bu dünyada hiç kimse kimseye karşılıksız günahını bile vermiyor. Onları kullandıktan sonra bir kağıt mendil gibi buruşturup bir kenara atacaklar.

Yarın ortalık durulduğunda, sahipleri onları bırakıp gittiğinde Türkiye ile baş başa kalacaklar.

Türkiye'nin güvenini kazanmak varken; onların gazına geliyorlar ve hayaller içinde yüzüp gidiyorlar!

14.02.2016

Hasan Basri Özgen

 

 

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..