Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '12

 
Kategori
Dünya
 

Suriye yüreğimizde yaralar açtı

Suriye yüreğimizde yaralar açtı
 

Hollanda'da yaşayan müzisyen ve yazar arkadaşım Süleyman Akyürek Suriye İç Savaşı için özlü bir makale yayınlamış on gün önce. Ancak bugün okuyabildim. ‘Suriye noktasında yanılgılar’ başlıklı yorumunda sanırım çoğumuzun düşündüğü, ne ki yazamadığı konulara da değinmiş. Bazı hatırlatmalar ve karşılaştırmalar yapmış Süleyman Bey. Bana göre onun bu hatırlatmaları kadar ilgili yorumları da önemli. Ona yolladığım şu yorumu, oradaki yazışma alanının kıstlılığından dolayı uzun uzun yazamadığımdan, bir kaç ekleme de yaparak sizlerle de paylaşmak istedim.

Nice soykırımlara müdahale etmeyenler Suriye'deki İç Savaşa neden müdahil oluyorlar?

'Süleyman Kardeş aklınla bin yaşa. Ne güzel özetlemiş ve sonunda da taşı gediğine koymuşsun. Büyük şair ve düşünür aziz arkadaşım İsmet Özel Kan Kalesi adlı şiirinde yıllarca önce bu gibi durumları da özetlemişti bence:

'Elbet bir hinlik vardır seni sevişimde

ey kanıma çakıllar karıştıran isyan.'

İsmet Özel'in bu ilginç yorumu yanında atalarımızın dediği gibi 'kaz gelecek yerden ördek esirgenirgenmez', sözünü de aklımızdan çıkartmayalım. 

Bence devletler arasındaki ilişkiler maddi çıkar üzerine kurulmuştur. Bu da kimi maddi kazançlar için her yolun mübah görülmesi demek değil midir? Bu ilişkilerde var olduğu görülen dostluk, arkadaşlık, dindaşlık, birlikte yemek içmek gibi gösterişlere aldanmamak gerekir. Atalarımız bu gibi konuları bildikleri için olsa gerek, 'zahire aldanmamak gerekir' demişlerdir yüzlerce yıldan beri. Oysa Başbakan Erdoğan bir zamanlar Muammer Kaddafi, Beşar Esad ile Mahmut Ahmedinejat ile ne kadar iyi anlaşıyorlardı değil mi?

Onların 'sütten çıkmış ak kaşık' olmadığını biliyorum. Ancak 'denge siyaseti' ile nice olumlu çözümlere kavuşmak da mümkündür. Bana göre ABD içinde Komşularımızla Sıfır Sorun siyasetini de taşıyan yakınlaşmaları istemedi. Bir de Kıbrıs, Bosna Hersek, Karabağ, Filistin, Çeçenistan, Cezayir'de kan gövdeyi götürürken seslerini çıkartmayan o bildik siyasiler nerede şimdi? Görevlerini yapıp kaçtılar. Unutmayalım ki Türkiye bile Kıbrıs’taki Türk soykırımı dışında Halepçe, Karabağ, Bosna Hersek ve Çeçenistan soykırımlarında kılını bile kıpırdatamamıştır.  Biz de o soykırımların her yıl dönümünde gözyaşlarına ve kederlere boğuluyor; bir daha böyle belaların yaşanmaması için ellerimi açıyoruz gökyüzüne.

Son üç yıldan bu yana kimi Arap toplumları ile Suriye toplumuna, dediğiniz gibi 'demokrasi uyuşturucusu aşılamak' gibi bir yol tutturanlar o kanlı geçmişin hesabını veremezler. İşin içinde petrol var bu açık. Özellikle Irak Petrollerinin Suriye üzerinden akıtılarak Batı’ya pazarlanması çabası var bu işin içinde. Çünkü bazı güvenlik sorunları ile siyasi dayanaklar bakımından petrol taşına (pipe line) sorunu da yaşanıyor Orta Doğu’da. Kerkük-Ceyhan Boru Hattının terör örgütlerince sık sık bombalandığını hepimiz biliyoruz. Batı kurnazlığına Ankara neden ve nasıl alet oluyor, inan ki anlamakta güçlük çekiyorum.'

Saldırgan silahlı terör de devlet terörü de kabul edilemez

İnanın 'orada kimse var mı' diye haykırmak gerekiyor içimden. Çünkü dün olduğu gibi bugünde çevremizdeki bazı ülkelerde olduğu gibi Suriye'de de Müslümanlıklarından hiç kuşkumuz olmayan din kardeşlerimiz o kutsal 'Allahu ekber!' nidaları eşliğinde birbirlerini vurarak öldürmek peşinde kan döküyorlar. O silahları kim tutuşturuyor kimilerinin eline, bunu da sorgulamak zorundayız. Kaldı ki dünyada pek çok örneği bulunan Devlet terörü de yanlış bir uygulamadır.

Yaklaşık otuz yıldan bu yana terörle mücadele etmeye çalışılan ülkemizde kimi kesimlerden ‘devlet terörü’ var diyenler ya bu mücadeledeki işleyişi bilmiyorlar ya da iktidarlar bu konudaki gelişmeleri yeteri kadar açıklıkla anlatamıyor kamuoyuna. Suriye'de nice baskılar olduğunu az da olsa görmüştüm Şam'da. Ancak o baskılar ile diğer içeriklerinin ortadan kaldırılması için bu kadar da acımazsız olunmaz ki kardeşim. Kansız devrime inanırım ancak biçimi ne olursa olsun bu tür kanlı devrimlere bir türlü alkış tutamam. Bizim dışımızdaki örnekler olarak başta Fransız Devrimi olmak üzere Rusya'da Lenin ile kimi yoldaşlarının kan ve barut içinde gerçekleştirdiği Ekim Devriminin unutulmaması gerekir.

Ancak sorunların çözümü için 'kardeş kanı akıtılması' kadar ilkel bir yola başvurulmasını kışkırtmak da pek insafa gelir bir yol olmasa gerek. O zaman subaylarımıza, erlerimize, polislerimize ve sivil topluma yönelik PKK terörü için ne gibi savunma yapılacak birilerince, bilemem. Anlaşılan birileri bize karşı iki yüzlü bir davranış sergiliyor bazı filmlerde gördüğümüz gibi. İçimizdeki terörist hainler de benzeri bir rolü oynamıyorlar mı?

Osmanlı'dan sonra bugünkü Türkiye de bir yarı sömürge durumunda değil midir?

Kimi belirtilere göre en az elli yıldan beri tasarlanmakta olduğunu sandığım Arap Baharı akımı pek çok Arap toplumunun, bir an önce demokrasi uygulamalarına geçişinin sağlanabilmesi için aldı başını gidiyor. İçinde nice döneklikler, maddi çıkarlar, kışkırtmalar ile silahlı çatışmaların da bulunduğu bu akımın Batılılarca maddi yönden olduğu kadar propagandalar yolu ile de desteklendiği belli. Çünkü o ülkeler için tasarlanmış olan demokrasi dönüşümü elbette o toplumun yeni önderlerini Batı’nın kimi odaklarına daha çok bağlayacak. Toplumdaki örgütlenme biçimler değişecek, düşünce özgürlüğü yaygınlaşacak, tüketim eğilimler kamçılanacak, özelleştirmeler yolu ile o ülkelerin bazı yer altı ve yer üstü kaynakları Batı sermayesine teslim olunacak. Osmanlı toplumunun yarı sömürge biçimine dönüştürülerek parçalanmasının ardından bugün Türkiye de benzer bir sömürü çarkı içerisinde değil midir?

Komşuluk bizim gökkuşağımızdı

Arap Baharı esintisi eşliğinde K. Irak’taki egemen güçler ile PKK ile PYD gibi silahlı örgütlerin giriş yaptığı Suriye İç Savaşı yüreğimizde yaralar açmış bulunuyor. Kardeşin kardeşi vurması demek olan bu duruma üzülmemek elde değil. Çünkü ‘komşusu açken, tok yatanlar bizden’ olamaz... Kaldı ki komşumuzun evi yanarken kimi gizli güçlerin ‘yangına körükle’ gitmekte olduklarını da öğenmeye başladığımız için kara kara düşünmekten başka ne yapabiliriz? Sanırım siyasetin içinde yer alan ABD buluşu 'kapalı kapılar ardında' olgusu çerçevesinde neler tasarlandığını hiç bilemeyiz. Belki bir gün Watergate ile Wikileaks gibi yeni bilgi kaynakları ortaya çıktığında gözlerimiz fal taşı gibi açılarak, donup kalacağız. 

Görülüyor ki 'tuz ekmek' unutulmuş, kimi dini ve ulusal değerlerimiz de ticari amaçlar ile siyasi ikballer uğruna kirletilerek aşınmaya başlamıştır. Bir denememde yazmış olduğum gibi 'komşuluk' bizim 'gökkuşağımız' idi...

Şimdi Süleyman Akyürek kardeşimizin bizden de Suriye'den de çok uzaklardaki Hollanda'dan içlenerek yazmış olduğu o ilginç yorumlarını birlikte okuyalım...

http://blog.milliyet.com.tr/suriye-noktasinda-yanilgilar/Blog/?BlogNo=373218

Bizi kuşatan nice olumsuzluklara karşı gerekli yorumlarda bulunarak düşünce dünyamızın gelişmesine yardımcı olan bütün yazarlarımıza en içten sevgi ve saygılarımla, diyerek şimdilik esen kalınız.

  

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..