Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '11

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Suskunluk Sarmalı Kuramı

Suskunluk Sarmalı Kuramı
 

Üç Maymun


Kitle iletişim araçlarını takip eden milyonlarca insan olmasına rağmen bilinçli bir izleyici çoğunluğuna sahip değil dünya…

En yaygın tüketilen kitle iletişim araçlarından biri olan televizyonun izleyiciler üzerindeki etkileri çeşitli kitle iletişim kuramlarıyla açıklansa da bu kuramlara iletişimciler ve araştırmalarla uğraşanlar dışındaki kişilerin ulaşamaması, bilinçsiz kitle iletişim aracı tüketiminin önüne geçemiyor.

Özellikle seçim ve propagandanın yoğun olduğu dönemlerde kitle iletişim araçları ve birey davranışları üzerindeki etkileri görebilmeyi amaçlayan bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkan ”Suskunluk Sarmalı Kuramı” da kitle iletişim kuramları arasında önemli bir yere sahip.

Kitle iletişim araçlarının içinde bulunduğumuz çağda çok aktif bir belirleyici olması özellikle eğitim seviyesi düşük ve nüfusu yüksek toplumlarda, toplum gündemini belirleyen yegane güç olarak televizyonu çıkarıyor karşımıza. Elisabeth Noelle-Neumann’ın kuramı ile kitle iletişim araçları ve bireylerin davranışları arasındaki ilişkiler gözler önüne çok net bir biçimde seriliyor.

Almanya’da gerçekleştirilen 70’li yıllarda gerçekleştirilen seçimlerdeki araştırmalar bu kuramın ilk sonuçlarını ortaya koyması açısından önemli bir noktada yer alıyor. Seçimleri Hıristiyan Demokratlar (CDU) kazanmış olsa da seçim propaganda döneminde CDU ve Sosyal Demokratların (SPD) başa baş gittiği istatistiklerle gözler önüne serilmiş, bu gerçeği ortaya koyan bilgiler ortada dolaşmaya başladıktan sonra seçimleri CDU’nun kazanacağı beklentisi gitgide artarken SPD düşüşe geçmiş. Seçimin gerçekleşeceği tarihe iki ay kala CDU’nun oy oranı beklentisi % 50’lerin üstüne çıkmış, seçimlere kazanacağı varsayılan partiye, diğer partiye oy vermeyi düşünenlerin %3-4’lük kısmı da oy vermiş.

Tahmini oylarda başa baş giden iki partinin son birkaç ayda seçmenler üzerinde görülen bu farklılığı araştırmaya değer bulan araştırmacılar çeşitli varsayımlarda bulunmuş.

Beklentiler ve tahminler ile seçmenlerin oylarını son dakika değişiklikleri ile seçimleri kazanacağını düşündükleri (düşündürtüldükleri) partilere vermesi kitle iletişim araçlarının kamuoyu beklentisi yaratması açısından irdelenen bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor.

Suskunluk sarmalının temelinde yer alan dışlanma korkusu, egemen olan görüşü desteklemese bile bireyleri egemen görüşü desteklermiş gibi davranmaya itiyor. Araştırmacı Neumann, insan doğasında yer alan dışlanmaktan çekinme ve kazanacağına ilişkin genel kanının olduğu düşünülen tarafta yer alma istediğinin etkili olduğunu söylemekte. Kitle iletişim araçlarının genel kanı ve düşünceleri hangi siyasi organını destekler yöndeyse o görüşe ilişkin varsayım ve paylaşımlar medya organlarında o dönemde sıkça yer almaya başlar. Kişilerin kendi fikirlerinin azınlıkta olduğunu düşündüklerinde hissettikleri rahatsızlık, suskunluk sarmalı kuramının temelinde yer alır.

İnsanlar doğal olarak toplumsal yalnızlık korkusuna sahiptirler. Düşüncelerinin azınlık içerisinde yer aldığını algılayan kişiler, toplumun çoğunluğu tarafından dışlanmak korkusuyla fikrini açık bir biçimde ortaya koymaz, düşüncelerini ifade ederken çoğunluğun görüşünü, oybirliğini kabul eder. Oybirliğini sağlamada en etkili bilgi kaynağı ise bir konuda hakim fikir ve düşünceleri belirleyecek olan gazetecilerdir.

Suskunluk sarmalını meydana getiren düşüncelere etraflıca baktığımızda,

  • Toplum, sapkın bireyleri dışlamakla tehdit eder.
  • Bireyler sürekli olarak dışlanma korkusuyla yaşarlar.
  • Bu dışlanma korkusu, bireylerin her an fikir iklimini değerlendirmeye çabalamalarına yol açar.
  • Bu değerlendirmenin sonuçları, kamu önündeki davranışları ve özellikle de fikirlerin açıkça ifade edilmesini ya da gizlenmesini etkiler.

Birçok insan önemli kamusal konularda yalnızlıkla karşı karşıya gelmemek adına hakim düşüncenin ne olduğunu anlayabilmek için çevresine bakar. Eğer kişi kendi düşüncelerinin daha az egemen düşünceler olduğunu inanırsa, görüşlerini açıkça ifade etmeye daha az eğilimli olacaktır.

Sonuçta egemen olarak algılanan görüşler daha da çok güç kazanır ve alternatifler de azalır. Kuramın araştırmacısı Neumann’a göre: Bu eğilimleri algılayan, görüşlerini ona göre adapte eden bireyler çoğaldıkça doğrulardan biri daha baskın hale gelir, ötekiler ise o kadar gözden düşer. Böylelikle birinin konuşması ve diğerinin sessiz olması eğilimi bir sarmal sürecini başlatır. Söz konusu süreç bu düşüncenin egemen olmasını giderek artırır.

A.Buğra TOKMAKOĞLU

Abtokmakoglu@gmail.com

 
Toplam blog
: 430
: 2186
Kayıt tarihi
: 18.06.07
 
 

20 Nisan 1989'da İzmir'de doğdu. İlköğretim ve lise öğrenimini Karşıyaka'da tamamladı. 20..