Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '08

 
Kategori
Deneme
 

Susmak, susabilmek: Susabilmeyi öğrenmek

Susmak, susabilmek: Susabilmeyi öğrenmek
 

(3)


Sıcak mı sıcak güzel bir tartışmanın ortasında bulmuştum kendimi. Yıllar geçtikçe olgunlaşmış, birikmiş, saklanmış fikirler ve düşünceler, uygun anda, benlik sandığından seçilip seçilip dışarıya yayılıyor, görücüye çıkarılıyordu. Kendimi umursamaz haldeydim ve sadece karşımda duranı gözlemliyordum. Konuşmaktan dolayı ağzının kuruduğu belliydi. Alt dudağının kenarı belli belirsiz seğiriyordu. Soluk renkli, susuzluktan çatlamış dudaklarının kıvrımları hafif büzülmüştü. Gözleri kısılmış, kaşlarının burun tarafındaki uçları yay gibi aşağıya eğrilmişti. Bedeninin duruşunda, avını sıkıştırmış bir avcının vahşi ataklığını hissettim. Elleri belinin hizasında, parmakları açık, tırnaksızken aninden tırnakları çıkmış, devasa uzamış haldeydi. Her an pençesini ileri doğru savuracak bir avcı gibi bekliyor, uygun anı kolluyor gibiydi. Konuştu konuşacak, sözlerini döktü dökecek, onları vurucu bir tonda dalga dalga dışarıya yayacaktı.

Sonra aniden bir rahatlama gözlemledim bedeninde, belki bir vazgeçiş. Söylenecek sözün, akla gelen fikrin bastırılması mı söz konusuydu? Sesin dışarıya dalgalanmasını engelleyen bir suskunluk duvarı inşa edilmişti. Gözleri soluklaşmıştı. Parmakları açıkken birleşmişti. Devasa tırnakları kaybolmuştu. Ani bir sessizlik oluşmuştu. Bu, suskunluktu. Susabilirlikti!?

Susmuş muydu? Susabilmiş miydi? Susmak ile susabilmek arasındaki ince farka takıldı aklım.

Susmak, bir niyeti, bir düşünceyi gizlemektir. Ne halin varsa gör demektir. Karşı tarafa "zafere ulaştın" gibi bir yargıya kapılmasını amaçlayan bir eylemdir. İtiraz anını kollamak gibidir. Kendinle çeliştiğin, kendine yakıştıramadın bir söylemden geçici olarak vazgeçmektir. Hamdi Koç’un Melekler Erkek Olur romanında yazdığı gibi, “Doğruyu söylemen gerektiğini bildiğin ender bir anda doğrunun ne olduğunu bilememek, emin olamamak, yalan söylemeyi de kabul edememek, susmak. (1)” durumudur.

Fikirsiz bir anda, söylenecek söz yoktur. Söylenecek sözün varsa, söylersin ya da kendin susarsın, söylemezsin. Ötesi, söylenecek sözün varsa, doğru ifade edemeyebilirsin. Belki de o anı, uygun bir an olarak görmeyebilirsin. İşte o zaman susarsın. Söylenen her söz, ağızdan çıkan her ifade, gözlemlediğin bir çelişkinin dışa vurumudur sonuçta. Kendimize ne kadar doğru ve mantıklı gelse de, onu mantıksız bulacak birileri mutlaka vardır. İşte bu aşamada, söyleyecek sözlerin işe yararlılığa bakarsın. Onu nasıl ifade ettiğine, muhatabın nasıl algılayacağını tartasın. Eğer söyleminde, kendine göre bir terslik oluştuysa susarsın. Eğer söyleminde, karşı tarafın ilgisizliğini veya vurdum duymazlığını hissedersen, dile getirdiğin savların kabulsüzlüğünü fark edersen, ufukta bir uzlaşı görürsen, işte o zaman susabilmeyi tercih edersin. Dinleyen tarafın algısı bizi bir seçime götürür. Dile getirdiğimiz her söz, kendi mantık süzgecimizde kanıtlanmış yargılardır. Ama esasen olması gereken, bize mantıklı gelen görüşlerimizin karşı tarafa da mantıklı gelmesi istediğimizdir. Ama biliriz ki, söylenen sözlerin onaylandığı pek az görülmüştür. Meğer ki, karşı taraf o noktaya zaten gelmiş olsun. Bunu bildiğimiz anda asla susmayız. Susmamayı tercih ederiz. Sözlerimizi karşı tarafa onaylatırız.

Susabilmek iradeyle oluşan başka bir evredir. Belki söylenecek sözlerin daha üstün ve itiraz edilemez verilerle desteklenmesi gerektiği düşüncesinin akla gelmesidir. Bir anlık savunma halidir. Mevziiyi tutma, yeni bir strateji geliştirme isteğidir.

Susabilme eylemine götüren süreç, okuyan, dinleyen tarafın direnç gösterme olasılığının gücüne bağlıdır. Susmak boş vermektir. Susabilmek erdemli davranışların arasında sayacağımız bir meziyet kabul edilebilir. Bu neye karşı susabildiğimize bağlıdır.

Susabilmek bir yetkinliği temsil ediyor. Bir kazancı ve gücü. Bilirlik, yapabilme gücü değil midir? Bilirlik, yetkinlik ile gerçekleştirilen bir eylemdir. Onu yerine getirebilmek için yetkin olmak gerekiyor. Susabilmek, pasif bir duruma geçiştir ve buna büyük bir yetkinlikle karar vermektir. Susabilmenin eyleminde, inisiyatif kullanarak iradeyi başkasına geçici olarak terk etmek tercihi vardır. Susabilmek bir gidiştir. Bu eylemde bir terk ediş sezinliyorum. En azından bir süreliğine.

“Eğer söyleyeceğiniz sessizlikten daha iyi değilse susun.” (2)

Bu deyişte bir dayatma ve zorlama vardır. Susabilmek eyleminde ise, bu deyişteki eylemi bilerek ve isteyerek uygulamak vardır. Eylemi yapan, belki ortamın değişeceğine inanıyordur. Olanları, konuşulanları zamana bırakıyordur, uygun anı bekliyordur. Bu bir fırsatçılık değildir. Ahlaksal olarak yanlış bir tercih de değildir. Belki, karşı olana, karşıt olana tahammül ediyordur. Onunla uzlaşıyordur. “Sana katılmıyorum ama bak söylemiyorum” demektir. Karşıtlık sürse de, kendine “sus” demektir. İradenle bunu uygulamaktır. Bu susabilmektir.

-
1)
Hamdi Koç. Melekler Erkek Olur. Mayıs 2002. Yapı Kredi Yayınları. Sayfa 65.

(2) Rosa Salvator - Kendi Portresinde ellerinde tuttuğu afişin üzerindeki deyiş - Yaklaşık 1640 Tuval üzerine yağlı boya. e94xy116

(3) : Tablo : Jean-Bastiste Greuze -Gitarcı - Yaklaşık 1760 Tuval üzerine yağlı boya. e57xy71 cm<ı>
Musee Des Beaux-Arts Nantes
Teatral kostümler içersindeki genç bir adam kulağını, dikkatle akort ettiği gitarın sesine vermiş. Kocaman açılmış yorgun gözleri ve bakımsız görünümü dışarıdan eğlenceli görülen yaşamının zorluklarını ele veriyor. Zengin, renklendirilmiş bu sahne, Greuze’un rekabet ettiği 17. yüzyıl Flaman tür resminin tüm ayrıntılarını içeriyor. Sanatçının, günlük yaşam sahneleri, genellikle ahlaksal öyküler aktarır. Bu resimler 18. yüzyıl Fransa’sında giderek artan bir beğeni toplamış; Diderot gibi ahlakçı filozoflar tarafından övülmüştür. Ancak geçerli üslup, Jacques-Louise David gibi sanatçıların Yeni-Klasikçilik’ine doğru kayınca Greuze’un modası geçti.Unutulmama çabası içerisinde yapay, aşırı duygusal bir üsluba yöneldi. Bu nedenle, resim sanatına önemli katkısı, yakın geçmişe kadar göz ardı edilmiştir.
Tablonun bu açıklaması, Yapı Endüstri Merkezi Yayınlarından satın aldığım "Sanat Kitabından" alıntıdır. Sayfa : 198. İkinci Baskı.

 
Toplam blog
: 136
: 1494
Kayıt tarihi
: 16.02.07
 
 

Yaşam ışığını 1968 yılında Bafra’da gördü. İnşaat Mühendisi ve aynı sektörde yazılım geliştiren bir ..