Susturulan sesler

Sayın Başbakanımız diyor ki, Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir. Millet adına konuşma yetkisi parlamentodadır. Parlamentoda temsil yetkisine en çok onlar sahip olduğuna göre seslerini ancak onlar çıkarabilirler, bunu dışında kimsenin konuşma yetkisi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir ülke ve bu ülkede herkes belirli çerçevelerde ülkenin varlığını ve bölünmez bütünlüğünü bozmadan sesini çıkarabilme özgürlüğüne sahiptir. Ki konu ülkenin rejimine yönelik saldırılar olduğunda sesler daha bir gür çıkmalıdır. Şu an ülkenin en büyük üç yetkili makamı Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve TBMM başkanlığı onların elinde . Bu yüzden kendilerini anayasayı diledikleri gibi değiştirme konusunda tam yetkili ve rahat hissediyorlar ve çıkan sesleri bu şekilde susturabileceklerini zannediyorlar.

Ama bir gerçek var ki ne olursa olsun bu ülkede Atatürk Türkiyesine sahip çıkan bir halk var. Rejimini koruyan, geleceğini en iyi şekilde gören , bilen bir halk. Son örnek Yargıtay Başkanı Sayın Hasan Gerçeker'in Atamızın huzuruna, Anıtkabire diğer yargıtay üyeleri ile çıkarak Atamızın özel defterine yazmış olduğu sözler. Sayın Gerçeker ne de güzel yazdı ve gür bir şekilde orada okudu sözlerini . "Türkiye Cumhuriyeti asla orta çağ karanlığına geri dönmeyecektir"

Ve benim eklemek istediğim burada Türkiye Ortaçağ karanlığına asla dönmeyecek ve DÖNDÜRÜLEMEYECEKTİR: