Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '07

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Susuz gecenin sabahı...

Susuz gecenin sabahı...
 

Susuz bir gecenin sabahına uyandı. Pazardan aldığı maşrapaya kovadan biraz su doldurup elini yüzünü yıkadı. Aynadaki görüntüsüne dalarak bakakaldı kaldı biraz. "Yaşlanıyorum" diye düşündü. Göz kenarlarında oluşmaya başlayan kırışıklıklar canını sıksa da üzerinde pek durmadı. Otuz yaşında olmasına rağmen tüm ihtiyarlığı ile sırtında yüktü yaşam. Oysa televizyonda Ajda daha genç kız gibi görünüyordu. Akmayan su yüzünden zaten zar zor sürdürdüğü gecekondu yaşamı daha bir çekilmez hale gelmişti. Mahalleye gelen tankerden su alabilmek için herkes birbirini çiğniyordu. Herkes ise söylenip duruyordu. “Oy verdik ama susuz kaldık”diye. Dün yaşananlar gözünün önünden film gibi akıp gitti.

Geçmişte gününü gün eden süslü Fadime ise “ Tanrı bizi cezalandırıyor, zamanın sonuna geldik, Rabbime yönelmediğimiz için böyle çekiyoruz” diye söyleniyordu. Geçmişte kırdığı cevizleri bilenler içinden söyleniyorlardı ama, kadının dilinden çekindikleri için pek ses çıkartmıyorlardı. Öyle mahalledeki kadınların çoğu gibi başı örtülü idi ama kızınca ağza alınmadık küfürün bini bir para olurdu. Herkes süslü demesine derdi ama aslında kadının tam karşılığı “Deli Fadime” olmalıydı.

Ayşe kadın bütün bunları düşünürken kocasının kalkmakta olduğunu duydu ve aynanın karşısından mutfağa doğru seğirtti. Çeyizinden kalma çelik çaydanlığa dün doldurduğu bidondan su koyarak ocağın üstüne koydu, mutfak kapısından baktığında Cemal'i gördü;

-Günaydın.

-Günaydın , kavaltım hazır mı?

-Birazdan hazır olur.

Bu Cemal eskiden böyle kalın kafalı değildi. Ayşe’yi alana kadar bir dediğini iki etmez, kibar mı kibar konuşan, sevgi dolu bir adam görüntüsü verirdi. Gökçe köye askerliğini bitirip geldiğinde temiz giysileriyle hemen genç kızların dikkatini çekmişti. Kadınların aralarında konuştuklarına göre askere gitmeden bir güzel gecekondu yapmış, bir gözünüde bakkal olarak işletmeye başlamıştı. Aslında bu Cemale varan kim olursa olsun bir eli yağda bir eli balda yaşayacaktı. Artık evlenmesini zamanı geldiğinden ona kimin yar olacağı üzerine konuşmalar eksik olmazdı.

Ayşe ise yoksulluğun kol gezdiği köyde babasından kalan küçük maaş ile yaşamaya çalışırdı. Yaşlı ve yatalak hasta olan annesinin günlerinin sayılı olduğu söylenirdi. Annesi ölünce kimi kimsesi kalmayacaktı. Bir sabah komşu kadın gelip bu Cemal’in onu almak istediğini söylediğinde eli yüzü ateş kesmiş susup kalakalmıştı. İşte böyle komşu kadın aracılığı ile Cemal’i merak etmiş, merak ise zamanla hayranlığa ve sevgiye dönüşmüştü. Zaten kimi kimsesi yoktu Ayşe’nin. Anacığına da bakardı nasıl olsa.

O günlerde pek kibar olan Cemal son zamanlarda agresif, her şeye kızan biri olup çıkmıştı. Ayşe kendi kendine düşünüp durur kocasındaki bu değişim üzerine fikir yürütürdü. Ancak şu bakkal işlerinin bozulmasına yorardı Cemal'in sinirli halini. Cemal'in çocuğu olmadığını öğrendiklerinden bu yana en önemli fikir bakkal işlerinin bozulması olarak takılıp kalmıştı kafasına. Mahallede dedi kodu yapanlar çok eşelemişlerdi ama kocası hakkında tek bir açık vermemişti. Çocuk olsa iyi olurdu ama demek Yaradan böyle uygun görmüştü, yapacak bir şey yoktu.

Çay bardağının içinde çınlayarak dönen çay kaşığının sesi ile kafasını kaldırdı Ayşe ve o eski Cemal'i özleyerek baktı kocasına.

-Bu gün ne yapacaksın, dedi.

- Ne bileyim yine kahveye veya camiye doğru uzanırım, nasıl olsa bakkalı sen idare ediyorsun !

-Sen bilirsin ama, işi hep benim üzerime yıkıyorsun, zaten sularda akmıyor.

- Kapatalım o zaman, dönüp köye gidelim, şimdi sular şırıl şırıl akıyordur Gökçe köy’ de.

-He ya, gidelim de para etmeyen ekinler ile uğraşalım. Rahatlık batıyor sana.

-Rahatlık battığından değil dedi kocası.

Ayşe ne söylese de Cemal sakinleşmedi. Kahvaltısını yarım bırakarak bir sigara yakıp çıktı gitti. O eski günlerdeki Cemalin yerine bencil, kendini düşünen biri gelmişti sanki, özlemle o günler geçti gözünün önünden.Kocası kapıyı çarpıp çıkıp gitmişti yine her gün olduğu gibi.

Ayşe için yapacak pek bir şey yoktu. Önemli sayılabilecek eşyaların toplayıp bir çantaya doldurduktan çekip gitti. Günlerdir onu bir daha gören olmadı...

*Fotoğraf milliyet

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..