Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Susuzluğumun sevdası

Susuzluğumun sevdası
 

Sevgiliye Mektuplar / Susuzluğumun sevdası

Sağanaklar sel olurken siyahi gecenin sonsuz eşliğinde iştahsızlığım, sonu gelmeyen sinsi açlıklar doğuruyor yine sabaha gebe olan yıldızsız gecelerin ardında… Ne yesem anlamıyorum, anlasam bilmiyorum, bilsem tadını alamıyorum tek başına atıştırmalarda… Çökünce akşamın karanlığı yerini alan sokak çakıcılarında...

En sevdiğim sokak fast- foodları bile anlamını yitiriyor çıkardığı kokulu dumanlara, kocaman kapaklı tencerelerden buharı çıkan mega kolesterol yüklü sakatatların sanatsal şekilde dikilip, pişirilip, satıldığı bel kemiğine tehdit kürsülerde yendiği kaldırım üstlerinde…

Vejetaryenler düşüyor usuma esrik açsızlığımda… Üzülsem mi, acısam mı bilmiyorum onlar kendi hallerinden, damak tatlarından sonsuz hoşnutlukta da olsalar… et yiyememenin dayanılmaz sancılarını çektiğim çocukluğumdan bu gecenin göbeğine ulaşıyor.. Bitkisel kebaplar, otlardan sakatatlar üretiyorum kendimce ve sokak satıcılarına önerebileceğim… Olmuyor, nedensiz ve malzemelerin yetersizliğinden...

Tarhana kokulu sokaklar düşlerken ustura keskinliğindeki soğuk yalıyor yüzümü gecenin en zayıf düştüğüm saatlerinde… Biraz daha alkol almak isterken beyaz önlüklü, beyaz aşçı şapkalı, Silvanlı adını bilmediğim, sorsam da sabah unutacağım, ekmek fırını karşısındaki çiğ köfteci tezgahının önünde buluyorum kendimi… Bilir ki kürdili hemşerim yemem hiçbir köftenin çiğ olanını…Yap bir paket diyorum yoğurmaya başlıyor ellerine geçirdiği şeffaf eldivenle siniden aldığı bir avuç çiğ köfteyi... Paketi poşetliyor ve yol alıyorum yemeyeceğim çiğ köftenin tahrik eden kokusuyla… Olurda gece rüyamda acıkırsam, kalkar rüyamda yerim diye… Aç tavuk rüyasında kendisini buğday ambarında görür diye...

Ağırlaşan bedenim hücremdeki soğuk yatağıma özlemle uzanmak istediğinde son sigara molam geliyor aklıma… Soğuk yaladıkça yüzümü, dumanlar çıkmamaya direniyorken balonlar şişiriyorum sanki soğuk, rüzgar ve sigara dumanımın dansıyla… Soğuk, bardak dolusu şalgam ağrı kesici gibi gelecek ölümcül uykuma yatmadan…Ve gece uyanmalarımda kıvranıp, kızacağım kendime aç kalmışlığıma midemin feryatlarında...

Perişan uyanmayı özlemişim birkaç gündür… Şimdi kavuştum ona kazınmışlığıma eşlik eden mide fesatlarımla… Yeter bir bardak çayın eşliğine seronomiler yapan iki zeytin, küçük parça beyaz peynir… Ardından yine yollar, aklımda sen, yanımda kokun hiç gitmeyen… Günlük olağan öğle meyveleri düşlerken günlerden sonra seni ilk kez gülümsetecek kabak çekirdeğinin vahşi cazibesine sürükleniyorum yollardan… Ama o dönüş yolunda kilometrelerce eşlik eden sesinin tınısı vitamin oldu iştahsızlığıma, sevdana susamışlığım, acıkmışlığım bedenime düştü şimdi... Ve aylardan sonra, TSE belgesine kavuşan ve bu kentle özdeşleşen Adana kebabının özlediğim tadına kavuştum güneşli, sert esen öğle saatlerinde ki tüketirken bir kadın senin öğle molalarını… Ve dürüm içinde yediğim kebap değildi aslında, susamışlığımda sevdamın özenle koruduğum(uz) , hep ve çok iyi, özenle baktığımız aşkımızdı... Kavuştuğumuzda beraber açacağımız…Beraber soluyacağımız, beraber beslenip soluk soluk aşklaşacağımız… Seni Seviyorum.

- Adana

 
Toplam blog
: 111
: 726
Kayıt tarihi
: 22.01.09
 
 

Adana doğumluyum halen bu kentteyim.. Marmara Üniversitesi İşletme mezunuyum. Deneme ve şiir yazıy..